1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Keder ve Hüzün Karşısında Ya'kūb Sabrı
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Keder ve Hüzün Karşısında Ya'kūb Sabrı

16 Ocak 2025 Perşembe 18:33A+A-

Yûsuf 12/85.-86. ayetlere odaklanan bu yazı, Hz. Yûsuf’tan ayrı düşmesinin Hz. Ya'kūb’ta bıraktığı derin etkileri ve bu ayrılık karşısında çevresinden aldığı tepkileri anlamamızı sağlıyor. Ayetler, yalnızca bir baba hasreti ya da duygusal bir hüznü ele almıyor. Bununla birlikte Allah’a olan tevekkülün ve sabrın, insanı nasıl ayakta tuttuğunu gösteriyor. Bu yazıda ele alınan problem şudur: “Hz. Ya'kūb, oğulları tarafından eleştirilecek kadar Hz. Yûsuf’a duyduğu özlemde aşırı mı davranmıştır yoksa bu, bir sabır ve tevekkül örneği midir? Ayrıca Hz. Ya'kūb’un ‘Ben kederimi ve hüznümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum.’ demesi, nasıl bir teslimiyetin ve hikmetin ifadesidir?” İşte bu sorular ışığında ayetlerin verdiği dersleri anlamaya çalışacak, keder ve hüzün karşısında ilahi bilginin insanın rehberi olduğunu bir kez daha idrak edeceğiz. Bu kıssanın, söz konusu iki ayet bağlamında günümüz insanı için ne tür mesajlar sunduğunu birlikte keşfedelim.

Hz. Ya'kūb’un Kederine Oğullarının Yaklaşımı

Hz. Ya'kūb’un, yaşadığını bildiği ancak nerede olduğunu bilmediği Hz. Yûsuf kaynaklı kederi ve verilen tepki Kur'an’da şöyle anlatılır: “Çocukları, ‘Allah'a yemin ederiz ki Yûsuf diye hastalanıp eriyecek yahut helâk olacaksın.’ dediler.” (Yûsuf 12/85). Hz. Ya'kūb’un çocukları, onun Yûsuf hasreti nedeniyle ölmesinden korkmuş ve onu bu üzüntüden sözlü uyarılarla alıkoymaya çalışmıştır. Diğer bir ihtimal de onların, babalarıyla duygudaşlıkta zorlandıklarıdır. Müfessirlerden bu uyarıda bulunanların Hz. Ya'kūb’un çocukları değil, torunları olduğunu söyleyenler de vardır.

Keder ve Hüznün Farkı

Hz. Ya'kūb’un sıkıntısını sadece Allah’a sunduğu ve acısını insanlara tekrar tekrar anlatmadığı şöyle ifade edilir: “O da ‘Ben kederimi ve hüznümü ancak Allah'a şikâyet ediyorum. Allah'tan sizin bilmediklerinizi biliyorum.’ dedi!” (Yûsuf 12/86). Yüce Allah’a bu tarz bir yöneliş, şikâyetin dua yoluyla Allah’a yöneltilmesini ve bir ibadet hâline gelmesini sağlar. Dua ibadettir. Ayetteki “keder (بَثّ۪ي)”in endişe kaynaklı olduğu, “hüzn (حُزْن۪ٓي)”ün ise bir gerekçeye dayandığı söylenir. Buna göre keder, hüzne oranla daha hafif kalmaktadır. Tersine, kederin hüzünden daha üzücü bir şey olduğu da söylenmektedir. Zira kederin sahibi, onu içinde tutmakta zorlanıp yaymakta ve başkalarına söz etmektedir. Yani keder, kişiyi âdeta yere sermektedir. Hz. Ya'kūb’un üzüntüsü, Hz. Yûsuf’un ne hâlde olduğunun farkında olmayışından kaynaklanır ve Hz. Yûsuf’tan ayrılığının sonucudur. Hz. Ya'kūb’un, “Allah'tan sizin bilmediklerinizi biliyorum.” dediği şey, Hz. Yûsuf’un yaşıyor olduğu idi. Zira o, rüyasının tevilinin gereği olarak kardeşlerinin ona secde edeceği vakte kadar sağ kalacaktı. Diğer bir ihtimal de çocuklarının anlattığı hazine bakanının özelliklerini dinleyen Hz. Ya'kūb’un bu bakanın, oğlu Yûsuf olduğunu anlamış olmasıydı. Bunca üzüntüye rağmen, Hz. Yûsuf’un bir an önce babasına kavuşmaya çalışmaması yani sürecin uzaması, beklemesi yönünde ilahi emir aldığı şeklinde yorumlanmıştır.

Sonuç

Hz. Ya'kūb’un sabrı, yalnızca bir baba hasreti değil, Allah’a teslimiyetin en zarif örneklerinden biridir. Yûsuf 12/85.-86. ayetler, bize hayatta her şeyin bir hikmete bağlı olduğunu ve her sıkıntının sabırla yoğrulması gerektiğini hatırlatıyor. Bugün bizler de keder ve hüzünlerimizle baş ederken, yalnızca Rabbimize yönelmenin ne büyük bir güç ve huzur kaynağı olduğunu bilmeliyiz. Unutmayalım ki her kederin ardında bir hikmet, her hüznün sonunda bir rahmet vardır. Modern dünyanın koşuşturmacasında kaybettiğimiz sabrı, Hz. Ya'kūb’un hayatında yeniden keşfetmek duasıyla… Rabbimiz, sabrımızı şeytana karşı galibiyete dönüştürsün.

YAZIYA YORUM KAT