Kdz. Ereğli'de Gezi Parkı Protestosu (VİDEO)
Kdz. Ereğli'de Gezi Parkı eylemleri protesto edildi.
Bugün Kdz.Ereğli Kaymakamlığı karşısında FEDA-DER tarafından Gezi Parkı üzerinden İslami değerlere saldırganlığı ve darbeseverliğin yayagınlaştırılıması girişimleri bir basın açıklamasıyla protesto edildi. Basın açıklamasını Bilal Yıldızhan'ın yapığı eylemliliğin sunumunu Davut Çevik gerçekleştirdi.
"Fırsatçılar Taksimde Darbenin Nöbetinde!", "Kemalist Dikta Gezi Parkı'nda!", "Başörtüsü Onurumuzdur Koruyacağız!" yazılı dövizlerin taşındığı protestoda "Taksim Gezi Parkı: Darbeci Kemalist Vesayete Duyulan Özlem!" yazlı pankart açıldı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Taksim Gezi Parkı Olayları, Kemalist Diktatörlüğü Diriltme Gayretidir!
14.06.2013 Cuma
Taksim Gezi Parkında yapılmak istenen yayalaştırma ve Topçu Kışlasının inşasına yönelik tepkilerle başlayan, geniş çaplı bir isyan görüntüsüne bürünen protestolar ülke genelinde büyük bir gerilim ortamına kaynaklık etmiştir. Başını Kemalist rejimin bekçiliğini üstlenmeye hazır grupların çektiği kitleler, İstanbul başta olmak üzere Ankara ve İzmir gibi metropollerde korku ve kaos ortamı oluşturmaya dönük eylemleri tırmandırmışlardır.
Bu kesimler, mevzi olarak gördükleri mekân ve kurumları kutsama tutumlarının yeni bir örneği olarak karşımıza çıkmışlardır.
Dün Cumhurbaşkanlığı makamı özelinde yaşanan kutsama çabalarını, bilahare AKM’den Emek Sinemasına kadar çeşitli düzeylerde sürdüren kesimlerin uzun bir süredir Taksim’i, inançlarının öngördüğü hayat tarzının bir sembolü ve kalesi olarak algıladıklarına şahitlik etmekteyiz. Bu çerçevede bizzat Gezi Parkı düzenlemesine muhalefet eden grupların da kabul ettiği üzere, konunun ağaç-park meselesini fazlasıyla aşan, Hükümet ve temsil ettiği düşünülen kesimlerin İslami değerleriyle, laik-Kemalist ideoloji savunucuları arasında yaşanan bir iktidar hesaplaşması olduğu açıktır. Bu iktidar hesaplaşması bazen AKM, Emek Sineması, Gezi Parkı gibi mekânlar üzerinden, bazen İmam Hatip Okullarına yönelik engellemelerin kaldırılması girişimleriyle, bazen de alkol veya kürtaj düzenlemesi gibi konular üzerinden kamuoyuna yansımaktadır.
Şüphesiz Taksim’de ortaya konulan protestolara ilk andan itibaren güvenlik güçleri tarafından gösterilen aşırı tepkinin olayların hem büyümesinde hem de yaygınlaşıp tırmanmasında etkili bir amil olduğu görmezden gelinemez. Ancak polisin meydandan çekilmesi sonrasında da göstericiler tarafından sergilenen dizginsiz şiddetin organize bir şekilde diğer şehirlere yayılması, meselenin bir hak arama ve meşru itiraz boyutlarını çoktan aştığını, şüpheye hiç mahal bırakmayacak biçimde ortaya koymuştur. Bu noktada gelişen manzaranın polis şiddetinin doğurduğu bir infial hali, haklı bir isyan şeklinde yorumlanmasının siyasal gerçeklikle alakasız bir yaklaşım oluşturacağı açıktır.
Şurası kesin olarak bilinmelidir ki;
Türkiye’de laik-Kemalist rejim, toplumun İslami hak ve taleplerine dönük hiçbir gelişmeye yaklaşmadıkları gibi tam tersine bu talepleri görmezden gelen bir siyaset sürdürmüştür. Toplumun kurtuluşunu, hala tek parti döneminin dinamiklerinde ya da Baas’çı ideolojiye tutunmakta arayan bir siyasi partinin ve temsil ettiği toplum kesiminin günden güne erimesi ve bunun önüne geçememeleri onlar açısından moral bozucu ve özgüven kaybettirici bir unsurdur.
Çevre Duyarlılığı Ya da Dikta Karşıtlığı Yalanının Altındaki Gerçek:
Müslüman Halkın Taleplerine, Değerlerine Düşmanlık!
Müslüman halkın bir kısım hak taleplerinin siyaset nezdinde karşılık bulmasına duyulan öfke, kibir ve düşmanlık “birkaç ağacın kesilmesi ve betonlaşmaya tepki” bahanesiyle sokak ve meydanlara taşınmıştır. Meydanlara inen kalabalıklar, şiddet sarmalıyla kuşatma altına almak istedikleri siyaset ve toplumu en temel haklarından mahrum edip yeni bir askeri vesayete kapı aralamak istemişlerdir.
Kuşkusuz, en üst perdeden şiddetin kamusal alanı işgal ettiği geceli gündüzlü iki haftayı naklen yayınlayan ve meşrulaştıran darbe sever medya, 28 Şubat sürecinde başörtüleriyle okumak isteyen kardeşlerimizin en doğal hak taleplerini görmezden gelme tavrında olduğu gibi, Suriye’de 3. Yılını dolduran zulüm ve katliam görüntülerini de görmezden gelerek, Müslüman halkın haklı mücadelesini karalamış, onları terörist ilan etmekten çekinmemişlerdir.
Öyle anlaşılıyor ki, yüzbinlerce insanın katledilmesi, on binlerce çocuğun kıyıma uğratılması, on binlerce kadının tecavüze uğraması, üç-beş ağacın taşıdığı değeri taşımamaktadır.
İstanbul Kabataş’ta başörtülü bir annenin kucağındaki 6 aylık bebeği ile sırf islami kimliğini temsil eden başörtüsünden dolayı, gezi eylemcileri tarafından akla hayale gelmedik ahlaksızlıklarla, maruz kaldığı aşağılanmaları hepiniz duymuşsunuzdur. Özgürlük naraları atarak ortalığı yakıp yıkan bu güruhun adeta masum ilan edilip, Müslümanların sokakta bile rahatça hareket etmesinin baskı altına alınmak istendiğini açıkça görüyoruz. Müslümanlar bu edepsizliğe, saldırılara asla gözlerini yumarak, duymayarak, konuşmayarak üç maymunu oynayanlardan olmayacak.
Bizler, “Bir insanı kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir” diyen bir dinin müntesipleriyiz. İslam’a ve insanın fıtratına ters olan her türlü yozlaşmaya ve ifsada karşı olduğumuzu beyan ediyoruz. Cinsel özgürlük talepleri adı altında ahlaksızlığın çoğaltılmasına, beden özgürlüğü adı altında anne karnındaki çocuğun katledilmesine ve peygamberimizin ifadesiyle “her türlü kötülüğün anası olan” içkinin yaygınlaştırılmasına her zaman karşı olacağımızı en yüksek perdeden haykırıyoruz.
Taksim Gezi Parkında ortaya çıkan görüntülerde olduğu gibi, ellerinde içki şişeleriyle şuursuzca etrafa saldıran kalabalıkların pervasız tavırları, estirilen festival havasıyla tüm ülkeye hâkim kılınmaya çalışılmaktadır. Bu vesileyle Kdz. Ereğli’de yıllardır “Sevgi Barış Dostluk” adı altında yapılan festivallerle, toplum, ahlaksızlaştırılmaya, yozlaştırılmaya ve uyuşturulmaya çalışılmaktadır. Bizler, Ereğli’de faaliyet yürüten FEDA-DER (Fikir ve Eğitim İçin Dayanışma-Adalet Derneği) olarak İslami değerlerimize muhalif bir eğlence kültürünün oluşturulmasına zemin hazırlayan bu festivalleri protesto ediyor, Ereğli’deki ahlaki yozlaşmanın en temel sebebi olan bu festivallerin bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz.
Bütün bu olup bitenin ardından Müslümanlara şu görevler düşmektedir:
Teslim alınmak, tahakküm altında tutulmak ve hayatın tüm alanlarından silinmek istenen İslami kimliğimiz, ibadet ve sembollerimizdir.
Çete mantığı ve söylemleriyle Müslüman halkımız üzerinde tahakküm kurmayı teamül haline getirmiş Kemalist iktidar sınıfları yani Beyaz Türkler ABD ve AB’nin de desteğini arkasına alarak darbe için şartları olgunlaştırma peşindedirler.
Tek Parti Dönemi rüyalarıyla yatıp kalkan, Müslüman bir halkı Resmi İdeoloji’ye kul-köle etmeye azmetmiş, emperyalist devletler adına siyaset, toplum ve ekonomiyi tanzime yeminli Kemalist Oligarşiye fırsat vermemek için uyanık, dikkatli ve üretken olmamız gerekir.
Son olarak; edilgenliği, sessizliği “edep” kılıfında pazarlayanlar, lüks jeeplere binmeyi “cihat için besili atlar” hazırlamayla takas edenler de bilmeliler ki, hayat her yerdedir; mücadele de öyle…
Zalimler bir tuzak kuruyorlar. Ancak Âlemlerin Rabbi olan Allah-u Teala bu tuzağı bizim ellerimizle hazırlayanların başına geçirmeye muktedirdir elbette. Şeytanı dost edinmiş olanların hilesi zayıftır ve onlarla mücadele etmek bütün Müminlere emredilmiştir. Allah ne güzel dost ve vekildir.
FEDA-DER
Fikir ve Eğitim İçin Dayanışma-Adalet Derneği
HABERE YORUM KAT