Kazzafi’nin Yerine Obama mı?
Libya’da Kazzafi diktasına ve zulmüne karşı direniş sürüyor. Eli kanlı diktatörün en yakın çevresindeki görevlilerin birçoğu istifa etti. Dış temsilcileri bile art arda istifa ederek direnişi desteklediklerini açıklıyorlar.
Bu durum en başta onların artık Kazzafi diktasının devam etmeyeceğine kesin kanaat ettiklerini gösterir. Buna rağmen hâlâ bu adamın saldırıları sürdürmesi ve insanları havadan yağdırdığı bombalarla katletmesi bir iktidar değil intikam savaşı verdiğini gösterir. Bu da onun ne kadar bozuk ve insanlıktan çıkmış ruh yapısına sahip olduğunun delilidir.
Kazzafi karşısında gerçekten güçlü ve kararlı bir direniş olmasına rağmen hâlâ direnebilmesinin en önemli sebebi bizim son çalkantılarla ilgili olarak onun hakkında yazdığımız ilk yazıda dile getirdiğimiz üzere yönetimi elinde tuttuğu süre içinde yürüttüğü çalışmalarla bir ideolojik taraftar kitlesi oluşturabilmiş olmasıdır. Fakat onun adına savaşanların büyük çoğunluğunu da “murtezika” diye adlandırılan paralı saldırganlar oluşturuyor.
Libya’daki olayların daha ateşli geçmesine, Kazzafi’nin bütün sınırları aşarak hava saldırıları düzenlemesine, binlerce insanı öldürmesine, kimyasal silahlar kullanabileceği tehdidinden söz edilmesine ve pek çok önemli hadiseye rağmen bu ülkedeki ayaklanmanın yavaş yavaş gündemden düşmesi düşündürücü. Bunda bizim tahminimize göre rutinleşmenin büyük etkisi var. İnsanların gözü ve kulağı Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarına ve doğurduğu sonuçlara alışmaya başladı. Fakat Libya’daki hadiselerin bu ayaklanmaların bir kırılma noktası sayılabileceğini de dikkatten uzak tutmamak gerekir.
Bu ülkedeki olaylarda diktatör Kazzafi uçaklarla attırdığı bombalarla katliamlar gerçekleştirirken ve kimyasal silah tehdidini de üstü kapalı bir şekilde dile getirmekten çekinmezken buna bir de ABD müdahalesi tehdidi eklendi. ABD görünüşte Kazzafi’nin katliamlarının önüne geçme ve onun saltanatına son verme gayesini kendine gerekçe olarak kullanıyor. Fakat asıl amacı kontrol etmekte zorlandığı halk ayaklanmalarının sonuçlarını kendi müdahale alanına sokmak ve olayların siyasi gidişatının güzergâhını kendi istediği şekilde yönlendirmek için askerî müdahale tehdidini de bir baskı aracı olarak kullanmaktır.
Kazzafi’nin katliamları ABD’nin harekete geçmesinde ve müdahale tehdidinde bulunmasında sadece bir bahanedir. Asıl amaç gidişata müdahale ve sonuçlara hâkim olmaktır. Böyle bir müdahaleye ihtiyaç duyulmasında tabii ki ABD emperyalizminin çıkar hesaplarının da önemli yeri var. Fakat öncelikli olarak siyonist işgal devletinin güvenliğiyle ilgili endişelerin rolü olmuştur. Çünkü halk ayaklanmalarının gittikçe yayılması ve ortaya çıkacak yeni siyasi yapılanmaların güdümlü hale sokulamaması durumunda bölgede halk iradesinin siyasi iktidara taşınması söz konusu olacaktır. Bu topraklarda yaşayan halklar ise Filistin üzerindeki gayri meşru siyonist işgalden rahatsızdır ve bu işgal karşısında Filistin halkının haklı ve meşru direnişine destek verilmesinden yanadır. Eğer bölgede ABD dayatmalarına göğüs gerebilecek ve halkların iradelerine saygılı yönetimlerin oluşturduğu güç birliği ortaya çıkarsa siyonist işgalin bir volkan dağı üzerinde oturduğu endişesi daha da artacaktır.
ABD, askerî müdahale iddiasıyla harekete geçerken Kazzafi’yi devirmek ve katliamlarına son vermek istediğini ileri sürmekten iki türlü yararlanmak istiyor. Birinci olarak bölgedeki olayların ABD gözetiminde cereyan ettiği ve onun bölgeyi yeniden dizayn ettiği teorilerini güçlendirmek istiyor. Çünkü bu teoriler onun işine gelmektedir ve gidişata müdahalesinin önünü açmaktadır. İkinci olarak da Kazzafi’yi bahane ederek Akdeniz’e yerleştireceği askerî gücünü bölgede yeni dönemdeki siyasi yapılanmaları yönlendirmek, yeni yönetimlerin siyonist işgale ve ABD politikasına karşı kendi aralarında güç birliği oluşturmalarını engellemek için bir tehdit gücü ve yürüteceği psikolojik savaşın aracı olarak kullanmak istiyor.
Peki, ABD’nin doğrudan müdahalesi ihtimali nedir? Olursa ne gibi sonuçlar doğurur ve İslâm dünyasının bu sinsi oyun karşısındaki tutumunu nasıl değerlendirmeliyiz? Bu konuları da inşallah müteakip yazımızda ele alacağız.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT