Kenan Levent, Tunus ve Libya tarihi hakkında kısa bir değerlendirmede bulundu. Tunus’un bağımsızlığını kazanmasında sonra önce Habib Burgiba sonrada Zeynel bin Abidin başkanlığındaki yönetimlerin baskı, zulüm ve despotik uygulamalarına değindi. Raşid Gannuşi liderliğindeki Nahda Hareketinin süreçteki rolüne değindi.  1845 yılından itibaren Libya’da etkili olan Senûsi hareketinden bahsetti. Libya’nın İtalya tarafından işgali sonrası işgale karşı verilen mücadeleden ve süreç boyunca yaşanan zulümlerden örnekler verdi. Bağımsızlık sonrası dönemden ve 1969 yılında yapılan darbe sonrası iktidarı ele geçiren Muammer Kaddafi dönemini ‘ Libya Cemahiriyesi’  uygulamalarından örneklerle aktardı.

Daha sonra uluslararası literatürde “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreçleri Tunus ve Libya özelinde kronolojik olarak aktardı. Devrim sonrası dönemlere ilişkin detaylı bilgiler aktardı ve son gelinen nokta hakkında bilgi verdi. Ve bu süreçlerde aktif rol oynayan İslami yapılar hakkında bilgiler verdi.

Devrim süreçlerinin bir çok açıdan öğretici olduğunu belirtti. İslam coğrafyalarındaki halkların üzerini kaplamış ölü toprağını dağıttığını, uyanış, farkındalık ve varoluş azmini yeşerttiğini söyledi. Küresel ve bölgesel güçlerin ve yerel despotik yönetimlerin o kadar da güçlü olmadıklarını gösterdi. Fakat boş da durmayacaklarını ve süreci rayından çıkarmak ve durdurmak için- Mısır örneğinde olduğu gibi- karşı devrim süreçlerini desteklediklerini belirtti. Sürecin dalgalar ve dalga kıran olaylarla devam ettiğini söyledi. İslam coğrafyalarındaki en önemli aktörün İslami hareketlerin olduğunu belirtti. Bu süreçlerin zor, sıkıntılı ve acı tecrübelerine rağmen bölge halklarının ve uzun vadede İslami hareketlerin lehine sonuçlanacağı ümidini taşıdığını belirtti. Türkiye’deki yaklaşan genel seçimlerin bu süreçlerle olan irtibatına değinerek konuşmasını bitirdi.

Program soru-cevap ve katkı konuşmalarıyla sona erdi.