Katliamı Gizlemeye Çalışanların Cinayeti İfşa Çabası!
Adana’da polisin, “dur” ihtarına uymadığı için ateş ederek öldürdüğü Suriyeli genç olayı Türkiye gündemini sarstı. Tepkiler üzerine Ali Hemdan adlı genci öldüren polis memuru tutuklanırken, Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı Suriyeli gencin babasını arayarak taziyelerini bildirdiler ve konunun takipçisi olacaklarını ifade ettiler. Sadece polis ikazına uymadığı için silahsız bir gencin ateş edilerek öldürülmesi olayının daha önce benzeri vakalarda olduğu üzere kapatılıp geçiştirilmemesi ve bu acı olaya ilişkin devletin en üst düzeyde harekete geçmesi sevindirici bir gelişmeydi.
Öte yandan ilk andan itibaren hadiseye verilen tepkiler dikkat çekiciydi. Olayın duyulmasının hemen ardından iktidara yakın medyada konunun basitleştirilmeye ve polisin aklanmaya çalışıldığı görülüyordu. Suçu, yanlışı tümüyle gencin üzerine yıkmaya yönelik bir dille yapılan bu ‘haberler’ devletçi-iktidarcı tutumun ahlaki düşüklüğüne ve vicdansızlığına işaret ediyordu ve bu durum ne yazık ki şaşırtmıyordu!
Yine hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde hadiseye bilhassa sosyal medyada “bir Suriyeli eksilmiş oldu” alçaklığıyla yaklaşanların sayısının da bir hayli fazla olduğuna şahitlik ettik.
Ama en ilginç olanı ise bazı sol çevrelerin tutumuydu. Kahir ekseriyeti bugüne kadar Esedçi tutum alan ve bu yüzden Suriyeli muhaliflere ve muhacirlere düşmanlık besleyenler şimdi ölen Suriyeli genç üzerinden insanlık ve vicdan nutukları atıyorlardı. Esed rejiminin sistematik bir biçimde gerçekleştirdiği kitlesel katliamları bile “emperyalizme karşı direniş” sahtekarlığıyla meşrulaştırmaya kalkan ve on binlerce, yüz binlerce Suriyelinin taammüden katledilmesine ve milyonlarcasının ülkelerinden sürülmesine bir şekilde onay verenler, tüm bu insanlık suçlarını rejimin çaresizliğine yoranlar Adana’da Suriyeli bir gencin tartışmalı bir şekilde öldürülmesinden infial köpürtme çabasına girişmiştiler.
Şüphesiz bu ikiyüzlülük de şaşırtıcı değildi. Amacın Suriyeli gencin acısını hissetmek, hesabını sormaktan ziyade polisin suçlanması üzerinden iktidar karşıtlığı olduğu o kadar açıktı ki!
Nitekim aynı gün yaşanan bir başka gelişmenin gündeme alınma biçimi bu zihniyete ışık tutuyordu. Adana’dan çok da uzak sayılmayacak bir yerde, Afrin’de PKK/PYD’nin gerçekleştirdiği katliama veril(mey)en tepkiler ve bu hadisenin yansıtılma biçimi bu çevrelerin nasıl bir ikiyüzlülükle malul bulunduklarını ortaya koyuyordu.
Afrin’de PKK/PYD tarafından iftara yakın bir saatte ve kalabalık bir güzergahta bir yakıt tankerinin patlatılmasıyla 42 kişi vahşice katledilmişti. Ölenlerin 6’sı Suriye Milli Ordusu mensubu milis, gerisi ise sivil Suriyelilerdi. Bu vahşi saldırıda 11 çocuk can vermişti.
Ve işte bu saldırı haberi malum medya organlarında “Afrin’de yakıt tankeri patladı” diye haberleştiriliyordu. Adana olayı üzerine adeta ağıt yakanlar, çok içli görünenler açıkça hevallerinin işlediği katliamı örtme, gizleme çabası içindeydiler. Peki, bu vicdansızlık, bu insafsızlık bizi şaşırttı mı? Hayır, ne yazık ki hiç şaşırtmadı!
YAZIYA YORUM KAT