
Katil İsrail ordusunun kontrolünü generaller yerine hahamlar ele geçiriyor
Son Gazze saldırısına katılan askerler, hahamların dini kitapçıklar ve dua şalları dağıttıklarını ve bu savaş ile Yahudi halkının İncil'deki mücadeleleri arasında karşılaştırmalar yaptıklarını bildirdiler.
Aziz Mustafa'nın MEMO’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
İktidardaki sağ koalisyonun da etkisiyle İsrail siyasetinde ve parti çevrelerinde dini etkinin arttığı bir dönemde, Tevrat temelli Yahudi kuruluşları askeri üslerdeki İsrail askerlerine yapılan bağışların en büyük kaynağı haline geldi. Bu bağışlar ağırlıklı olarak Tevrat ve Talmud gibi dini metinlerden oluşmakta ve dini akımın artan gücünün altını çizmektedir. Bu eğilim, ordunun askerlerine dini kurallara uymaları için baskı yaptığı ve dini değerleri Yahudiler arasında geleneksel olarak paylaşılan yurttaşlık ilkelerinin önüne koyduğu yönündeki suçlamalara rağmen, askerlere dini kitap dağıtımının marjinal bir uygulama olmaktan uzak olduğunu teyit etmektedir.
Aynı zamanda İsrail ordusu giderek büyüyen bir olguya tanıklık ediyor: Genelkurmay Başkanlığı'ndaki kayda değer sayıda üst düzey subay, geleneksel örme dini takke olan “kippa” takıyor. İstatistikler üst düzey askeri liderlerin yaklaşık yüzde 40'ının artık bu takkeyi taktığını gösteriyor ki bu da dindar bireylerin askeri liderlik içindeki artan etkisine işaret ediyor. Bu durum sadece İsrail'de askeri karar alma mekanizması üzerinde artan etkilerini yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda Filistinlilere ve Araplara karşı artan askeri saldırganlığın sonuçları konusunda da endişelere yol açıyor.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına verdiği isimler ordudaki bu artan dindarlığı açıkça yansıtıyor. Operasyonlara zaman zaman ‘Demir Kılıçlar’ (İbranice Charvot Barzel) adı verildi ki bu isim, Yahudi kutsal kitaplarında ve eski metinlerde kılıcın yaygınlığı göz önüne alındığında, savaşa dini meşruiyet ve kutsal bir hava katmayı amaçlayan İncil kökenli bir isimdir. Diğer zamanlarda, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e sızmasıyla aynı zamana denk gelen Simchat Torah bayramı sırasında Yahudiler tarafından geleneksel olarak okunan Yaratılış Kitabı'na doğrudan bir gönderme olarak “Yaratılış Savaşı” olarak adlandırıldı. Bu tür isimler İsraillileri bunların kutsal, dini savaşlar olduğuna ikna etmeyi amaçlıyor.
İsrail'in Filistinlilere ve Araplara karşı yürüttüğü 81 askeri operasyon ve saldırının yaklaşık üçte birine İncil metinleri ve Yahudi dini kavramlarının isimleri verildi. Birçok asker için bu isimler, savaşları Tanrı'nın Yahudi olmayanlara karşı savaşları olarak çerçeveliyor.
Bu dönüşüm, İsrail ordusunda dindar generallerin yükselişini kabul etmeden tam olarak anlaşılamaz. Yaakov Amidror gibi isimlerden yakın zamanda istifa eden Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'ye kadar. Bunların arasında Genelkurmay içinde önemli bir güç haline gelen ve yükselen bir grup üst düzey subay bulunuyor. Önümüzdeki yıllarda sayılarının artması beklenen bu subaylar, bir gözlemcinin İsrail ordusunun artık İsrail Savunma Kuvvetleri olarak değil, yaklaşık seksen yıl önce kurulduğu zamanki gibi Yahudi toplumunun tüm kesimlerini temsil etmediği için “Dindar İsrail'in Savunma Ordusu” ya da “Tanrı'nın Ordusu” olarak anılacağı bir noktaya yaklaştığını söylemesine yol açıyor.
Bu değişimin temel itici güçlerinden biri de dini askeri akademiler ağının kurulması olmuştur. Bu kurumlar, sadece askeri heveslerle değil, dini gayretle ordu içinde savaş rolleri aramaya motive olmuş yeni bir subay nesli üretmektedir. Dindar Yahudiler İsrail nüfusunun sadece yüzde 13'ünü oluşturmasına rağmen, 1990'da yüzde 2,5 ve 2008'de yüzde 26 olan subay eğitim kurslarına katılan öğrencilerin yüzde 40'ını oluşturuyor.
Hahamların ordudaki rolü, Yahudilik üzerine dersler ve dini öğretileri askeri etikle bütünleştiren dersler veren “Yahudi Bilinci” biriminin kurulmasının ardından da genişledi. Bu oturumlar genellikle sağcı dini ideolojik bir gündem taşıyor ve ordu liderleri arasında eleştirilere yol açıyor. Bazıları bu olgunun askerlerin komutanlarına mı yoksa hahamlarına mı itaat etmeleri gerektiğini sorgulamalarına yol açabileceği uyarısında bulundu, özellikle de askere alınırken tüfeklerinin yanında Tevrat almak gibi bazı davranışlar daha yaygın hale geldikçe.
Son Gazze saldırısına katılan askerler, hahamların dini kitapçıklar ve dua şalları dağıttıklarını ve bu savaş ile Yahudi halkının İncil'deki mücadeleleri arasında karşılaştırmalar yaptıklarını bildirdiler.
Samson'un karakterine ve Filistinlilere karşı verdiği savaşlara vurgu yaparak askerleri “kutsal savaşlarında” Samson'u örnek almaya çağırdılar. Bazı hahamlar bu savaşın İncil'de yeni bir bölüm yazdığını bile iddia ettiler ve kana susamış hükümlerinin birçoğunun Filistinlilere saldırırken bunları uyguladıkları bildirilen askerlere aktarıldı.
Birçok İsrailli siyasi ve hukuki kuruluş, ordunun giderek artan dindarlık ve ideolojik endoktrinasyona doğru kaydığını ve dini karakterini güçlendirmek için devam eden çabaları not etmiştir. Bunlar arasında askerlerin geleneksel askeri eğitim pahasına dua ve ibadet ritüellerine daha fazla katılmaya teşvik edilmesi de yer alıyor. Bu eğilim kısmen, eğitim sisteminin evrensel insani ve Yahudi değerlerini aşılamadaki başarısızlığına bir cevap niteliğindedir.
Bununla birlikte, İsrail'de bu eğilimin ordunun geleceği, uyumu ve askerlerin nihai olarak tanıdığı otorite kaynakları üzerindeki uzun vadeli etkileri konusunda artan endişeler ortaya çıkmaktadır. Bu gelişen gerçeklikte, her dindar asker, özellikle kriz zamanlarında veya bazı hahamlara göre Tevrat'ın öğretileriyle çelişen askeri emirlerle karşılaştıklarında, bir haham otoritesini birincil referans noktası olarak görmeye başlayabilir. Bu gibi durumlarda, bazıları resmi askeri direktifler yerine haham kararlarına uymayı tercih edebilir. Dindarlık ordu saflarında derinleştikçe, ordunun işgal altındaki Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimlerin boşaltılması gibi kritik siyasi kararları, askerlerin dini rehberliğe dayanan bu tür emirlere karşı çıkacağı korkusuyla uygulayamaması ya da uygulamak istememesi olasılığı artıyor.
HABERE YORUM KAT