“Katil Devlet” Hesap Veriyor; Siz Çamura Yatın!
Onca senedir “Katil devlet hesap verecek!” gibilerinden slogan atıp eylem yapın, sonra çamura yatın.
Askeri vesayet rejiminin tasfiye süreci ve darbelerin yargılanması hakkında yazan Kenan Alpay, güya askeri cuntalara karşı direnişle özdeş sayılan sol-sosyalist hareketlerin 28 Şubat ve 27 Nisan süreçleriyle birlikte nasıl da askeri rejim sevdalısı olduklarına da dikkat çekiyor.
Kenan Alpay'ın yazısı:
Ne Darbe Ne de Belgeler Fotokopi
Kemalist ideoloji ve kadrolar ezip geçtiği bazı siyasi, etnik ve mezhebi kesimleri öylesine kendilerine benzetmişler ki insan hayretler içinde kalıyor. Askeri vesayet rejimin tasfiye edilmemesi, yapılan zulüm ve yolsuzluklardan hesap sorulmaması için ne gariptir ki en çok da mağdur kimliğini pek seven muhalifler uğraş veriyorlar.
Evet, elbette darbe anayasasının tasfiyesi, Ergenekon ve Balyoz davalarını izleyen 28 Şubat yargılamaları karşısında ortaya çıkan müstehzi ve kafa karıştırıcı siyaset tarzını kastediyoruz. Statükoya muhalifmiş gibi söylemlerin arkasında itibar kazanmaya çalışanların hem 12 Eylül referandumunda hem de Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat gibi yargı süreçlerinde katıksız birer statüko muhafızı duruşu sergiledikleri görüldü. Yani kendi kendilerini yalanladılar. Üstüne bir de halkın siyasi iradesine karşı resmi ideoloji ve devlet sınıflarının safında konuşlandılar.
Kemalizmin Besleme Muhalifleri
Güya askeri cuntalara karşı direnişle özdeş sayılan sol-sosyalist hareketlerin 28 Şubat ve 27 Nisan süreçleriyle birlikte nasıl da askeri rejim sevdalısı oldukları hiç saklanabilir gibi mi?
Ya da ağızlarını her açışta Dersim, Maraş, Çorum diye mağduriyet edebiyatıyla kimliklerini deklare eden Alevi-Bektaşi unsurların hiçbir dönem Kemalist ideoloji ve kadroların sergiledikleri despotik karakterle hesaplaşmaya yanaşamamaları enteresan değil mi?
Peki ya yakılan köyler, faili meçhuller, Beyaz Toroslar, JİTEM, yargısız infazlar, inkar edilen dil ve tarih dolayısıyla onca acıyla kavrulanların temsilciliğini tekellerinde tutmak isteyen BDP’lilerin askeri cunta ve çetelerin yargı süreçlerine en ufak bir desteği dahi esirgemeleri tesadüf mü?
Onca senedir “Katil devlet hesap verecek!” gibilerinden slogan atıp eylem yapın, iş katil devletin isim ve eşkalini mahkeme yoluyla belirlemeye, kanun marifetiyle cezasını kesmeye gelince çamura yatın. İyi vallahi. Darbecilerden hesap sorma mücadelesini “NATO-AKP işbirliğiyle derin devletin yeşili inşa ediliyor” gibi en ahmakçasından söylemlerle itibarsızlaştırarak devlet sınıflarının kuyruğuna takılın. Ama Kemalist ideolojiyle kopmaz akrabalık bağlarınıza ve bürokratik oligarşiyle bütün ortak paydalarınıza rağmen devrimcilik ve özgürlük mücadelesini de hiç kimseye kaptırmayın. Oh ne ala memleket!
Klasikleşmiş “yönetilemez bir ülke görüntüsü” mizanseniyle siyaseti tasfiyeye yönelen Gezi Parkı tertibinin bileşenlerini şöyle bir hatırlayalım isterseniz. Kemalizm’e bitişik nizam durma hususunda ulusalcılarla yarışa kalkışan liberaller, sol-sosyalist örgütlerin provokasyonlarına kol kanat geren çevreciler, sermaye sınıfı ve finans kapitalin kucağında devrimcilik oynayan sosyalist devrimciler, utangaç edalarla Türk ulusalcılarına göz kırpan Kürt ulusalcıları vs.
Muhalefet diye boy gösterenler hem ideolojik hem de siyasi ve iktisadi açıdan kelimenin tam anlamıyla devlet sınıflarının “besleme”sidir hiç tereddütsüz. Çünkü esas olarak onların mücadelesi ne resmi ideolojiyle ne de egemen sınıflarla. Müslüman halkın siyasi tercihini bastırmak üzere devlet sınıflarıyla muhalifler arasında bir farklılık değil mutabakat var. Bu mutabakatın en net ve istikrarlı göstergesi de darbecilerin yargılanması sürecinde sergilenen tavırlar olmuştur. (...)
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...