1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kaşıkçı Vakası Aklın, Vicdanın ve İzanın Test Edildiği Bir Vakadır 
Kaşıkçı Vakası Aklın, Vicdanın ve İzanın Test Edildiği Bir Vakadır 

Kaşıkçı Vakası Aklın, Vicdanın ve İzanın Test Edildiği Bir Vakadır 

Yasin Aktay, Kaşıkçı suikasti ile ilgili Suudi Arabistan Ceza Mahkemesinin dava sonucunu açıklamasıyla oluşan tabloyu eleştirirken, bu mevzunun adaletli bir şekilde sonuçlaması gerektiğinin altını çiziyor. 

25 Aralık 2019 Çarşamba 14:26A+A-

Yeni Şafak/ Yasin Aktay 

Kaşıkçı’yı bir kez daha alenen öldürür gibi 

Suudi Arabistan Ceza Mahkemesinin, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak bir süredir yürüttüğünü bildiğimiz davasının sonucunu Başsavcılık açıklamasıyla duyurunca Kaşıkçı meselesi tekrar alevlendi. 

Alevlendi, çünkü başsavcılığın açıkladığı kararlar cinayetin üstüne yeni bir cinayet gibi. Şimdiye kadar yürütülen davada 31 kişi hakkında açılmış soruşturma 11 kişinin üzerine yoğunlaşarak devam etmiş, 5 kişiye idam 3 kişiye 24 yıl hapis ve üç kişiye de beraat kararı verilmiş. Cinayetin taammüden ve planlanarak işlenmediği, aniden gelişen bir müsademe sonucunda gerçekleşmiş olup, olaya da sadece sözkonusu 5 kişinin doğrudan karışmış olduğu geri kalan hiç kimsenin bu olayda hiçbir suçunun olmadığı hükmüne varılmış. 

Hele Kahtani..Onu suçlayacak hiçbir delil bulunamamış olduğundan dolayı dava bile açılmamış, nerde kaldı onun tabi olduğu otoriteyi suçlamak. 

Bu yetmiyormuş gibi bir de hakkında idam cezası verilen bu 5 kişinin hangileri olduğu, hapis cezası verilenlerin kimler olduğuna dair bir malumat da yok. 

Zaten hakkında hüküm verilen bu şahısların şu anda nerede olduklarını, hangi hapishanede tutuldukların bilen de yok. Mesela kendilerine Kaşıkçı’nın cesedine ne yaptıkları, nereye koydukları sorulmuş mudur? Sorulmuşsa bunun cevabı alınmış mıdır? Ona dair bile bir bilgi yok. Oysa bu dava ile ilgili doğrudan failleri yargılayan bir mahkemenin ilk elde bu sorulara cevap vermesi gerekirdi. 

Çok kişinin hissedip söylediği gibi insan aklıyla dalga geçer gibi bir karar bu tabi. Ama bir açıdan da başka türlü bir kararın çıkabileceğine dair en ufak bir beklentisi olanlar şaşırsın buna. Daha işin başında bu cinayetin olağan şüphelilerinin kontrol ettiği bir yargı sisteminde tarafsız bir yargılamanın olamayacağı besbelli değil miydi? 

Cinayetin önceden tasarlanarak işlendiğini gösteren elli tane delil var. Mesela, 15 kişi, neticede Usayri ve Kahtani’ye hiyerarşik olarak bağlı kişiler olarak, hükümete ait iki özel uçakla gelip, İstanbul başkonsolosluğunda, “konsolosluğun bütün yetkilerini devre dışı bırakacak bir yetkiyi kullanarak” bu cinayeti işlemiş olduğu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir kesinliğe sahip. Konsolosluk dairesinde, bu kadar çok kişinin böyle sıradışı, akıldışı bir olayı yapabilmesine imkan verecek otorite neyse orada mevcut. Böyle bir otoritenin ne olduğu sorulsa bile bir çırpıda o beş kişinin çok ötesindeki faile gidilir. 

Ayrıca, cinayetin cinayet olduğu anlaşıldıktan sonra yine “en üst düzey devlet görevlileri kontrolünde bir temizlik ekibi” gelip bütün dünyanın gözü önünde günlerce delil temizliği yaptı. O temizlik neticesinde konsolosluğa ve rezidansa giren Türk Adli tıpçılarının kayda değer bir şey bulamamış olmaları ayrı bir suç olarak kaydedilmeli ve yargılanmalı değil miydi? Burada cinayet bir suç ama cinayetin delillerini yok etmek, karartmak, temizlemek apayrı bir suç ve cinayet esnasında olanlardan sonuca gidilemiyorsa, bari delil temizliği üzerinden bütün sonuçlara ulaşılabilirdi. 

Aslında belki de o olayın ötesinde, bugün bu kararın bu şekilde çıkmasını sağlayan otoriteye baktığımızda bile faille ilgili yeterli ipucunu yakalamış oluruz. 

Ama tabi ipucunu yakalamak gibi bir derdi olmalı önce mahkemenin değil mi? Baksanıza daha dava açtığı gün Başsavcı iddianamesini bir iddianame gibi değil, birilerinin savunma avukatı diliyle yazmış.Daha iddia düzeyinde Kahtani’nin de, Asiri’nin de, Veliaht Prensin de bu cinayetle alakalarının olmadığını özellikle belirtmişti. 

O anda zaten böyle bir kontrolün bulunduğu bir mahkemeden tarafsız bir yargılamanın olamayacağını söylemiştik. 

Kaşıkçı cinayetinde apaçık olan bir gerçek, cinayetin en üst düzey devlet kontrolüyle, planlamasıyla ve imkanlarıyla yapılmış olduğudur. En üst düzey devlet kontrolünün yargıyı da etkilemesi kaçınılmaz iken böyle bir ülkede tarafsız bur yargılamanın olamayacağı gerçeğini teyit etmiş oldu verilen karar: Kaşıkçı davası, bütün derdi birilerini aklamak ve olayın dışında tutmak olduğu anlaşılan Suudi Arabistan Mahkemelerinde görülemez. Görülmeye kalkışılırsa çıkacak sonuç bundan ötesi olamaz. 

Oysa olay Türkiye topraklarında cereyan etmiş ve bundan dolayı Türkiye’nin egemenlik hakkının bir parçası olarak davasının Türkiye’de görülmesi gerekiyordu. Türkiye’nin hiç kimseye karşı bir önyargısı yoktur. Adaleti tesis noktasında alabildiğine tarafsız davranma konumuna kendiliğinden sahiptir. Dava sonuçlanmadan hiç kimseye karşı hüküm tesis etmez. Olağan şüphelilerin yargılanması gereğini söylese de onlar hakkında bile önceden bir hüküm tesis etmez. Umarız tarafsız bir mahkemeden gerçekten de aklanırlar. 

Zaten bildiğimiz kadarıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da delilleri toplamaya, dosyayı tekmil etmeye devam ediyor. Asıl sözü söylemesi gereken söyleyecektir elbet. 

Neticede, Kaşıkçı vakası bu dünyanın artık aklının, vicdanının ve izanının test edildiği bir vakadır. Kimse bu testi yanıltarak işin içinden sıyrılabileceğini zannetmesin. 

 

HABERE YORUM KAT