Kardavi fenomeni ve yeni Ebu Rigal
İsrail, tezatların anasıdır. Anakronik yapısıyla İsrail, bölgede tezatların anasını temsil ediyor. Filistin asıllı yazar Abdullah Tel'in Cuzuru'l bela adlı kitabı ve eseri aslında bunu ortaya koyuyor. İsrail'in kurulması bölgede tezatlar yumağı oluşturmuştur. Önce İsrail ile karşıtları arasındaki bu kutuplaşma, daha sonra İsrail yanlıları ile karşıtları arasında bir kutuplaşmaya dönüşmüştür. Bunun tali türevleri de olmuştur. En sonunda, İsrail'i tanıyan ve tanımayan Filistinliler kendi aralarında tezada düştüler ve bu da Hamas ile Fetih arasında Gazze ve Batı Şeria çekişmesine yol açmıştır. Bunun çapraz türevlerinden birisi de zaman zaman el Cezire ile Mısır veya Katar-Mısır tezadıdır. Son sıralarda bu tezadın tali göstergelerinden birisi de Yusuf el Kardavi ile Mahmut Abbas arasındaki gerilim ve çekişmedir. 2003 yılında Irak işgali sırasında Ebu Rigal gerçeğinden bahsetmiştik. Ebu Rigal aslında Abdullah İbni Sebe gibi bir sembol figürdür. Meşhur olması zemzem kuyusuna bevletmesinden ileri gelir. Mekke'ye işgal etmek ve Kabe'yi yıkmak emeliyle Yemen'den kalkıp Hicaz'a gelen Ebrehe'ye yerli bir rehber lazımdır. İşte bu işgal rehberliğini Ebu Rigal yapar ve böylece arka kapısından tarihe geçer. Bundan dolayı Araplar arasında işbirlikçiliğin kadim ve evrensel sembolü Ebu Rigal'dir. Kardavi son konuşmalarından birisinde ise Mahmut Abbas'ı, Ebu Rigal'e benzetmiştir. Bu benzetmenin nedeni de, işgale Ebu Rigallik yahi rehberlik yapmasıdır. Buna Anadolu'da avcı kekliği derler. Avcı, işbirlikçi keklik sayesinde diğer kekliklere ulaşır. Kardavi'nin şöyle söylediği ileri sürülüyor: "Mahmut Abbas'ın işlediği suçu ve cürmü ancak Mekke'de yapılacak bir recm temizler..." Kardavi'nin bunu, Mahmut Abbas'ın Gladstone raporunun BM'de görüşülmesinin tecil edilmesi yönündeki çağrıları üzerine söylediği ileri sürülmüştür.
Kardavi ise tam olarak öyle söylemediğini ama şöyle dediğini itiraf eder: "Şayet Abbas'a yönelik suçlamalar ispat edilirse ve gerçekten de İsrail'i saldırı için Gazze'ye yönlendirmiş ve yüreklendirmiş ise hakkında idam cezası bile hafif kalır mutlaka recmedilmelidir. Arapların Ebu Rigal'in kabrini recmetmeleri gibi..." Bunun üzerine Mahmut Abbas yandaşları ile Kardavi arasında çekişme başlamış ve bu çekişme cuma hutbelerine kadar yansımıştır. Batı Şeria'da kimi hatipler Kardavi'yi eleştirmiş ve onu fitne çıkarmakla ve fitnekarlık yapmakla suçlamışlar. Buna mukabil Kardavi'yi haklı bulan cemaat da bu sözleri sarf eden hatibi ve hutbesini terk etmiş ve cumayı kılmadan camiden ayrılmışlardır. Mahmut Abbas yanlısı yazarlar da hatiplere katılarak Şeyh Kardavi'yi çekiştirmeye başlamışlar ve onun 'mizvaç' yani çok evlilikten hoşlanan bir yapısı olduğunu söylemişler ve bununla da kalmamışlar " Sırça köşkte oturan başkalarının evini taşlamasın' şeklinde uyarı ve tehditler de savurmuşlardır.
Kardavi'ye sataşanlar kervanına Filistin Otoritesinin Vakıflar Bakanı Mahmut Hebbaş da katılmış ve Kardavi'nin çifte standartlı olduğunu ileri sürmüş ve Hamas'ın Gazze'de İbni Teymiyye Camii'ne saldırısına hiç temas etmediğini ve Refah'da İslami Emirlik ilan eden gruba karşı hiç de insaflı olmayan müdahaleyi eleştirmediğini ileri sürmüştür. Dolayısıyla Hebbaş, Kardavi'nin taraflı olduğunu ileri sürmüş ve bu zeminde eleştirilerini sürdürmüştür. Mısır da seller nedeniyle Refah sınır kapısına çelik duvar inşasını ertelerken çelik duvar konusunda fetva veren ve böyle bir duvar örmeyi haram ilan eden Yusuf Kardavi'nin bu fetvasını halka dağıtan Müslüman Kardeşler üyeleri de Mısır güvenlik güçleri tarafından yaka paça gözaltına alınmışlardır. Görüldüğü gibi, Yusuf Kardavi, Arap dünyasında bir fenomen haline gelmiştir ve görüşleri ve çıkışlarıyla gündem tayin etmekte ve sözleri ve hareketleri kitlesel harekete ve bir çığıra dönüşmektedir. Bu bağlamda, Mahmut Abbas hakkında 'Ebu Rigal' demesi veya hakkında bu tiplemeyi kullanması kabul edilebilir mi? Bazı gazetelerde de Hüsnü Mübarek için 'Firavun Hüsnü' tabirleri kullanılmaktadır. Bu da aynı şekilde doğru mudur? Burada, Mısır tarafı Taha Hüseyin'den beri aslında Firavunluk geçmişine pozitif atıfta bulunuyor ve benimsiyor. Ve Mısır milli takımı için 'Feraine/firavunlar' tabirini kullanıyorlar. Esasında, firavun deyimi İranlılar da şah, Türkler de hakan deyiminin karşılığı kullanılan bir san ve sıfattır. Mehmet Ali Paşa'dan beri de Mısır liderlerine hidivler deniliyordu. Cihan Sedat yalanlasa da Enver Sedat'ın " Nasır ve ben, Mısır'ın son iki firavunuyuz' dediği aktarılmaktadır. Bu anlamda, Hüsnü Mübarek de 1952 deviminden itibaren firavunların üçüncüsü olmuş oluyor. Bizde bazıları isimlerini Cengiz koymaları gibi kimi Mısırlılar da firavun sıfatını severek benimsiyorlar. Sadece suçlama bağlamında kullanılmasını hazmedemiyorlar. Müslüman Kardeşler: Zamana karşı mücadele eden yaşlanmaz? kitabında Halil İnani 'demokratlık bize göre değil, damarlarımızda firavun kanı ve geni dolaşıyor. İflah olmaz otokratlarız. 7 bin yıllık otokrat veya firavunluk genlerinden kurtulmamız biraz zor (S. 13)' demesine bakılırsa kimi Mısırlılar da aynı düşünüyorlar. Bu bağlamda veya tarihi zeminden 'Firavun Hüsnü' tabiri pek aykırı düşmüyor. Bu bağlamda, Mahmut Abbas için de Ebu Rigal aynı şey olsa gerek. Velhasıl, barış çabalarıyla veya liderlere nasihat ve eleştirileriyle bir fenomen olan Yusuf Kardavi gündemi belirliyor.
MİLLİ GAZETE
YAZIYA YORUM KAT