1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Kardak da derin devletin işi miydi?
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Kardak da derin devletin işi miydi?

09 Ağustos 2010 Pazartesi 02:41A+A-

“İt dalaşı” filan bunlar bizim psikolojik harp dairesinin işleri.. Topluma biraz hamaset gerek, bizim iyi çocuklara da şecaat arzetmek düşer elbette. Kredi kartı ile petrol alıp denize açılırlar. Maksat vatan kurtulsun. “Her şey vatan için” sonuçta.

Bizim devlet Yunan derin devleti ile de, PKK ile de kanka!
PKK ayağı çözülüyor da, işin “Yunan ayağı” henüz çözülmedi.. MOSSAD ayağı da yavaş yavaş belirmeye başladı.. Siyonist komplo her zaman olduğu gibi “Büyük birader” rolünde..
Derin yapılanma ile ilgili kritik eşik aşılmak üzere.. 12 Eylül bu açıdan bir milad özelliği taşıyor.
Bakın o zaman durum ne olacak.. Bu işin uluslararası uzantıları deşifre olmaya başlayacak.
Mesela İngiliz istihbaratı Ankara ile istihbarat paylaşımı yoluna gidebilir..
Rus istihbaratı da öyle..
Rus istihbaratı, Balkan ve Kafkaslar’daki operasyonlarını bile Türkiye üzerinden yönlendirmiş. Sadece Balkanlar ve Kafkaslar’ı değil, İran, Suriye, Irak üzerindeki operasyonlarda da kilit ülke Türkiye.. Ruslar CIA ve MOSSAD’ı buradan izliyor..
İki komşu ülkeden gelecek istihbarat desteği de çok önemli: Suriye ve Yunanistan.. PKK’nın derin sırrı ile ilgili bu ülkelerde önemli arşiv bilgileri olsa gerek..
İran devriminde, ABD elçiliğinde ele geçen belgeler arasında 1977’deki kanlı 1 Mayıs’ta ilk işaret ateşini yakan bir emniyetçi imiş. Plan özel harbe ait, ama halkın üzerine ateş edenler Şah’ın özel harpçileri, SAVAK ajanları..
Uğur Mumcu, o hayatına malolan “eroin ve silah” takasının ipuçlarını nerede yakaladı? Hatırlayın. Sofya’da..
Komşu ülkelerle düşmanlık üretilen bir politika idi yani. Araştırılsa, Ermeni terörünün arkasından da bu kanlı ve karanlık örgüt çıkar bakarsınız..
MİT bu işi çözecekse, terör konusunda komşu ülke istihbaratları ile bilgi alışverişinde bulunması gerek.
Bakarsınız bizim elemanlar da oralara gidip operasyonlara katılmışlardır..
Heron olayını nasıl açıklayacaksınız, bu işler böyle yapılmıyorsa. Ya da Dörtyol’daki olayı nasıl açıklayabilirsiniz?
Bu işin mafia ile ilişkisi olduğunu biliyoruz. Peki İtalyan mafiası bu işin içinde olamaz mı? Almanlar, İngilizler, Fransızlar bu olaylar hakkında ilgisiz ve bilgisizler mi?
Madem bu yapı bir NATO yapımıdır! Neden NATO’dan bu konuda bilgi istemiyoruz?
Bu anlamda komşu ve bölge ülkeleri ile masaya oturup hem bilgi paylaşımı hem de bu yapının tasfiyesi için ortak çalışmalar yapmak gerek.. Bu yapı tasfiye edilmeden o ülkelerdeki terör de zor sona erer. Sürekli potansiyel bir tehdit olarak o yapılar oralarda varlığını sürdürürler. Bu gün uyusalar bile bakarsınız bir gün uyanıverirler..
Türkiye bu derin yapıların tasfiyesinde, tecrübeleri komşu ve bölge devletleri ile paylaşmaya açık olmalı. Hoş bunların bazıları henüz buna hazır değil. Oralarda da derin yapılar var ve bazıları hâlâ bu yapıyı tahkim etme çabasında. Özellikle de Türki cumhuriyetlerde bu durum böyle. Ama mesela Suriye henüz bu derin yapıyı tasfiye aşamasında değil.. Oysa bu işlerde her geçen gün aleyhte işler..
Yunan medyası da artık “Bu işler neden böyle” sorusunun cevabını arıyor.. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümü öncesinde sanık sandalyesine ilk kez Rumları oturttu ve birtakım kişiler özeleştiri yaptılar. İğneyi bir de kendilerine batırmayı denediler.. Kıbrıs sorununun temelinden, Yunan-Rum ikilisinin sorumluluğu çıktı.
Resmi ideoloji ve resmi tarihe ilişkin derin bir kuşku sözkonusu bugün bölge ülkelerinin halklarında..
Aslında Rum’un Yunan’la ne alakası var.. Rum, belli bir coğrafyada yaşayan bir halkın adıdır. Rumeli neresi? “Ahiyanı Rum”, “Bacıyanı Rum” kime denir? Neden Mevlana Rumi’dir. Rumi takvim ne oluyor. Arz-ı Rum nerede?
Mübadele de sürece derin bir müdahaleydi aslında. Trekleri kim Yunan yaptı? Helen’in Yunanlığı Türklerin Hititliğinden daha anlamlı olabilir mi? Makedonların Yunanlığı Kürtlerin Türklüğü kadar bile bir değer içermez..
Grek halkının Yunan’a dönüştürülmesi ve bu yapıdan yeni bir ulus damıtılması için bu tür olaylar gerekli idi birilerine göre.. Rumların ve Greklerin asıl bunu konuşması gerek..
Ulus devlet dönemi başladı bitiyor, hâlâ birçok devlet ulusal kimliğin ne olduğunu anlayamadı, zihinlerde bu kimlik bir meşruiyet kazanamadı. Milliyetçi temeller üzerinde yükselen laik milliyetçilik, dini ve insani-vicdani refleksler karşısında değerini yitirdi ve çözülme sürecine girdi... Demokrasi etkin milliyetçiliği, dini duyguların yükselişi seküler/laik düzeni erozyona uğrattı. Oysa insani, vicdani değer, inanç, tarih ve gelenek, geleneksel çoğulculuk (farklılıklara rağmen barış içinde bir arada yaşama ve dayanışma iradesi), yeniden uyanmaya başladı..
Oysa bu derin yapı, ulus devleti tahkim etmek, ötekilere karşı düşmanlıkları örgütleyerek mozaikleri öğütüp tek bir potada eriterek ulusal bir kimlik üretmek istedi..
Bu kadar çok Arap devleti niye var?
Yunanistan nasıl Yunanistan oldu? Bütün bunlar, bu derin planın bir parçasıydı aslında..
Türkiye’deki derin yapı ve derin işlerin arkasında bu derin kabul vardı.. Bu işin felsefi arka planı çözülürken, savaşın çirkin yüzü, gayri insani boyutu da kendini göstermeye başladı. Bu arada batı demokrasilerinin arka bahçelerindeki kirli işler, kirli ilişkiler de döküldü ortaya.. Ve bir millet uyanmaya başladı. Büyü bozuluyor..
Bu süreci daha da hızlandırmak istiyorsanız, bu yapının beslendiği derin dernek, vakıf, oda, sendika ve parti yapılanmasından kurtulmaya çalışın siz de.. Katılımcı, çoğulcu, şeffaf, adaletten, barıştan, hürriyetten yana bir yönetim için herkes bulunduğu yerden sürece destek sağlasın..
Henüz ince ve uzun bir yolun başındayız. Gelişmeler doğru yönde ve ileri doğru..
Selam ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT