“Karantina Altındayım Ancak Koronavirüs Yüzünden Değil”
“İsrail Batı Şeria’dan ayrılmamı yasakladı ve neden belirtmeyi reddetti. Nereye gidip neler yapabileceğimi belirleyen birtakım kurallar arasında geçiş yaparak yaşamaya alışkınım. Neden mi? Çünkü ben, İsrail işgali altında yaşayan bir Filistinliyim!”
Kaynak: Leyt Ebu Ziyad / El-Cezire
Çeviri: İbrahim Alpay / Haksöz-Haber
Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde koronavirüs salgını sebebiyle dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan ilk defa devlet tarafından empoze edilen kurallar ve yönetmeliklerle hareket özgürlüklerinin kısıtlanması gibi zorlukları tecrübe etti.
Ancak benim için karantina yeni bir şey değil. Nereye gidip neler yapabileceğimi belirleyen birtakım kurallar arasında geçiş yaparak yaşamaya alışkınım. Neden mi? Çünkü ben, İsrail işgali altında yaşayan bir Filistinliyim.
İşgal altındaki Batı Şeria’da yetiştim, bu yüzden kontrol noktaları ve sokağa çıkma yasakları gündelik yaşantımın bir parçası olmuştur hep. Geçtiğimiz yıl, Batı Şeria dışındaki dünya ile arama sebepsizce engel koyan İsrail hücremi daha da daraltmış oldu.
İsrailli yetkililer yasağı meşrulaştırmak için “güvenlik tedbiri” demekten öte bir sebep belirtmeyi reddettiler. Ayrıca bu kararın Uluslararası Af Örgütü’ndeki İsrail/Filistin Eylemcisi konumumla alakası olduğunu inkâr ettiler.
Yasağın farkına mümkün olan en kötü şekilde, annemin işgal altındaki Doğu Kudüs’te göreceği kemoterapi tedavisi için yolda ona refakat etme iznim feshedildiğinde vardım. Ben telaşla yeniden izin başvurusunda bulunurken annemin durumu da gittikçe kötüleşiyordu. Annemi yılbaşında kaybettim.
Bana pek çok sıkıntı ve kalp kırıklığına mal olan bu “güvenlik sebepleri” bugüne kadar açıklanmış değil. Tek bildiğim hareketimin tamamen kısıtlanmış olduğu, Doğu Kudüs’teki ofisime bile gidemeyeceğim. 22 Mart’ta sahneye çıkan COVID-19 karantinası ise benim için hücremin duvarlarına bir katman daha eklemekten başka bir şey ifade etmiyor.
Son anlarında annemin yanına dönmek gibi bir şansım olmasa da hakkını ancak bu adaletsizliğe karşı mücadele vererek ödeyebilirim. 25 Mart 2020’de Af Örgütü, Kudüs Yerel Mahkemesi’ne üzerimdeki seyahat yasağının kalkması adına bir dilekçe verdi. Duruşma 31 Mayıs’ta gerçekleşirken ben tabi ki orada olamayacağım. Aleyhimdeki iddiaların ayrıntılarını bilmeden de avukatım ve ben anlamlı bir mücadele sergileyemeyiz.
Yine de geçmişte Filistinliler üzerindeki seyahat yasakları dikkatli incelemelerle ufalanmıştı. 2015 ve 2019 arasında İsrailli insan hakları örgütü HaMoked 797 seyahat yasağı başvurusunda bulunmuş ve yasakların yüzde 65’inin kaldırılmasında başarılı olmuştu. Bu sonuca bakarak yasaklardan çoğunun başından beri haksız olduğunu düşünmek mantığa aykırı değil.
İki milyon Filistinli gaddar bir askeri kuşatmanın ardındaon iki yılı aşkın bir süredir dünyanın en büyük Açıkhava hapishanesi haline gelen Gazze Şeridi’nde yaşıyor. Batı Şeria’daki bizler, İsrail’in liman kentlerini veya Ben Gurion Uluslararası Havalimanı’nı kullanamıyoruz. Ürdün’e gitmek için tek seçeneğimiz Kral Hüseyin Köprüsü’nü kullanmak. Pek çok insan geçide ulaşıncaya dek haklarında seyahat yasağı getirilmiş olup olmadığını bilmiyorlar.
Koronavirüs karantinası dünyaya Filistin tecrübesini bir nebze tattırmış oldu. İnsanlar sağlıklarını korumak için evlerinden ayrılmazken İsrail’in yasakları Filistinlileri toplu bir mahkumiyetle özgürlüklerinden mahrum bırakıyor. Yakında ofisime dönebilmeyi, diğer şehirlerdeki arkadaşlarım ve ailemle görüşebilmeyi, yeni yerlere seyahat etmenin heyecanını yaşayabilmeyi umuyorum. 72 yıldır süren adaletsizliklerin ardından Filistinliler, herkesin sahip olduğu hakları ve özgürlüğü istiyor, hak ediyor.
HABERE YORUM KAT