Karakutu’dan çıkan 867 sayfa
1962-63 Talat Aydemir darbe teşebbüsleri sırasında olayların merkezindeki Harbiye’de Eğitim Şube’si müdürü.
1967-71 arasında Özel Harp Dairesi’nin kurmay başkanı.
1971-74 arası ve Kıbrıs Harekâtı sırasında Özel Harekât Dairesi’nin başkanı. Kıbrıs’ta hâlâ tartışılan TMT’yi en iyi bilen adam.
12 Eylül’de Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı, Diyarbakır Cezaevi’ndeki sistematik vahşetin emirlerini veren isim.
Başbakanken Turgut Özal’ın danışmanı, Özal’ın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ı görevden almasından sonraki Kara Kuvvetleri Komutanı.
Birinci Körfez Savaşı sırasında Özal’ın Köşk’teki genel sekreteri.
***
Bu devletin en mahremini görmüş karakutularından biriydi Kemal Yamak.
Şimdi ondan geriye 867 sayfa boyunca bir türlü açılamayan Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler adlı hatıratı kaldı.
Hatıratında bile “Asıl yazılacakları tarihe bırakıyorum” diyecek kadar ustaydı Yamak. Herhalde bir hatırata “Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler” adı verilecekse bu en çok onun hatıratına yakışırdı.
Gelin düşen uçaktan elde kalan karakutudaki cızırtılı sesleri çözmeye çalışır gibi ondan geriye kalan 867 sayfaya özenle saklanmış gerçeğin izlerini takip edelim.
***
Ketum bir dille, bir tür reddiye, hatta bazılarının söylediği gibi “son psikolojik harekâtı” olarak yazılmış hatıratında Kemal Yamak, aslında öfkelendiği ve kendisiyle ilgili iddialara cevap verdiği sayfalarda kaleminden çok şey kaçırmıştı.
Şimdi herkes onun Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ile birlikte Başbakan Ecevit’e çıkıp Özel Harekât Dairesi için para istemesini yazacak. Ecevit 1974 yılındaki bu görüşme için “Rahmetli Hasan Esat Işık (dönemin Milli Savunma Bakanı) ile brifingi dinlerken tüylerimiz diken diken oldu. Bu teşkilâtın varlığını ilk defa o gün öğrendim” demişti.
Kemal Yamak hatıratında en çok Ecevit’e hem bu sözleri hem de 1980’den önce zaman zaman gündeme getirdiği “devlet içine yuvalanmış kontrgerilla” açıklamaları için kızgındı.
Ve en çok da kızgın olduğu Ecevit’e cevap verirken kaleminin yularını kaçırdı.
***
Şöyle diyordu:
“Özel Harp Dairesi sefer kadrosunda Genelkurmay Başkanlarının yazılı emriyle görev alanlar, ‘devlet içinde yuvalanmamışlardır’. Seferde muhtemel bir görevi, inançla ve evet vatanseverlik duygularıyla hiçbir şey beklemeden ve istemeden kabul etmişlerdir. Kendilerine ‘Bu deyimle neyi kastediyorsun?’ diye sormak gerektiğine inanıyorum. O yuvalanmışlar içinde kimlerin olduğunu bilseler, mutlaka özür dilerlerdi.” (s. 465)
Kızgınlığı hatıratındaki ketumiyetini bozmasına neden olmuştu bir defa. Sayfalar ilerledikçe açılıyordu. “Kimler olduğunu bilse Ecevit’i bile özür diletecek” o özel harpçiler hakkında biraz daha ayrıntı verdi:
“Birçok kimseyi ayağa kaldıracağını biliyorum ama bu noktada yazmak istiyorum. Sayın Ecevit’in zaman zaman medyanın ilgisi için bizzat öne çıkarak söyledikleriyle devam eden bu iftira kampanyası sürdürülürken, bu teşkilatın içinde o zaman kendi partisinden ne kadar personelin, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde birbirini hiç tanımayan kaç milletvekilinin bulunduğunu ve bunun sadece kendi partisine ait bir durum olmadığını, birisi söyleyiverseydi ne olurdu?”
Sonra daha da açık yazdı:
“Aslında onlar milletvekilliği dönemlerinde değil, daha genç yaşlarda bölgesinde güvenilir, saygın, sözü geçen ve gerektiğinde halkıyla bütünleşerek, milleti ve vatanı için yapılacak mücadelede önder olabilecek niteliklere sahip oldukları için seçilmişlerdi. Milletvekili oluşları da bu seçimin doğruluğunu göstermiyor muydu?” (s. 461-462)
Hürriyet, yaşarken “Ne diyorsunuz paşam biraz daha açabilir misiniz” diye sordu ve Yamak bu kez tüm çıplaklığıyla anlattı:
“Özel Harp Dairesi’ne üye olan milletvekillerinin isimlerini bilmem. Onlar gençliklerinde örgüte alınıyor, sonra milletvekili oluyorlar. Kimliklerini bilmiyorum, ama sonradan milletvekili olduklarını kesin biliyorum. Zaten onların isimlerini kimse bilmez, belki örgüte alan ilk kişi bilebilir. Çünkü hepsinin kod adı var. Çalışırken biz onları kod adları ile çağırırdık. Bir de sadece CHP’de değil, tüm partilerde var.”
***
Kemal Yamak farkında olmadan bize proto-Ergenekon’un hikâyesini anlatmıştı.
Ama hatıratında kaleminden kaçırdıkları sadece bununla sınırlı değildi.
Yine Ecevit ile yaptığı o ünlü görüşmeden bahsederken Özel Harekât Dairesi için şunları yazmıştı:
“Bu daire o güne kadar Genelkurmay Başkanı ve ikinci başkanlar dışında hiç kimse ve makama böyle bir brifing vermemişti. Ordu ve kuvvet komutanlıklarına daha kısa, bilgilendirici mahiyette ve kişisel brifingler veriliyordu. Konudan ne sayın bakanın, ne de başbakanın haberi vardı” (s. 256)
Peki, o daire Gladio muydu?
Perşembeye...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT