1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. AZERBAYCAN

  4. Karabağ: Azerbaycan için zaferden çok şeytanla yapılan anlaşma gibi
Karabağ: Azerbaycan için zaferden çok şeytanla yapılan anlaşma gibi

Karabağ: Azerbaycan için zaferden çok şeytanla yapılan anlaşma gibi

Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan Dağlık Karabağ anlaşması sonrasında bölgede çatışan tarafların askeri faaliyetlerine son verdikleri rapor ediliyor. Diplomatik anlamda kârlı çıkan taraflar arasındaysa en fazla Rusya'nın adı geçiyor.

17 Kasım 2020 Salı 15:13A+A-

 

Akademisyen ve eski bir diplomat olan Nicu Popescu'nun önemli analizi Mepa News tarafından tercüme edildi. Karabağ’da imzalanan anlaşmanın mahiyeti hakkında önemli veriler sunun bu analizi okuyucularımız için iktibas ediyoruz.


Karabağ: Azerbaycan için zaferden çok şeytanla yapılan anlaşma gibi

Karabağ’ın kontrolü için altı hafta süren çatışmaların ve çok sayıda başarısız ateşkesin ardından Rusya’nın arabuluculuğu ile Ermenistan ile Azerbaycan arasında imzalanan son anlaşma tutmuş gibi görünüyor.

Bölgedeki vaziyet yeniden eski “donuk” haline dönerken, ortaya çıkan tabloya göre yaşanan sürecin iki kazananı oldu: Avrupa Birliği'nin (AB) tribünden sadece durumu seyrettiği ve kendi arka mıntıkasında her geçen gün daha fazla oyun dışına itildiği bölgede Rusya ile Türkiye adeta gövde gösterisi yaptı.

AB’nin bölgeye dair stratejisini yeniden değerlendirip değiştirmemesi halinde, başka aktörler sazı eline almışken, Avrupalıların sadece gözlem yapan bir oyuncuya dönüşmesi kaçınılmazdır.

Rusya tarafından hazırlanan anlaşmanın şartları, yaklaşık on yıl önce Ermenistan, Azerbaycan ve uluslararası camianın makul olarak tanımladığı sözde “Madrid Prensipleri” maddeleri ile büyük benzerlikler göstermektedir.

Aradaki temel fark, anlaşmanın diplomatlar ve siyasetçiler değil askeri kuvvet üzerinden uygulamaya sokulmasıdır.

Anlaşmaya göre, Rusya, bölgeye 2000 barış gücü askeri konuşlandırarak, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan kontrolündeki kısmı ile Ermenistan arasındaki bağlantının güvenliğini sağlayacak. Buna karşılık Azeriler de Ermenistan topraklarından geçerek Azerbaycan ile Nahçıvan arasında kara bağlantısını sağlayan ve yine Rusların korumasında olacak bir koridora sahip olacak.

Ancak, Azerbaycan galip, Ermenistan ise mağlup olarak görülmesine rağmen, vaziyet her iki taraf için de görülenden çok daha karmaşıktır.

"Şeytanla yapılan bir anlaşma"

Bakü açısından bakıldığında ortaya çıkan vaziyet zaferden çok şeytanla yapılan bir anlaşmaya benzemektedir.

Azerbaycan, hukuken zaten kendine ait olan ancak Ermenilerin işgal ettiği Karabağ’ın yedi bölgesine ilaveten savaş sürecinde elde ettiği kazanımları da korudu ancak buna karşılık olarak ülkenin gelecekteki dış politikası ve güvenliği hususlarında bazı tavizler vermek zorunda kaldı.

Uluslararası kamuoyu nezdinde Azerbaycan toprağı olarak kabul edilen bölgelerdeki Rus askeri varlığı ile Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki koridorun da Rusların koruması altında olacak olması, güvenlik hususunda haliyle aniden Azerbaycan’ın elini Rusya’ya karşı zayıflattı.

Karabağ bundan sonra, Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri Abhazya ve Güney Osetya’nın 2008’den önceki durumu gibi bir hal alacaktır. Rusya, Gürcistan’daki bu ayrılıkçı iki yapı sınırları içinde yaşanan çatışmalar üzerinden bölgedeki güvenlik vaziyetinin ateşini istediği gibi yükseltip alçaltabildiği için Gürcistan devletinin dahili siyaseti ve güvenliği ile istediği gibi oynayabilmektedir.

"Azerbaycan, Gürcistan ile aynı yolun yolcusu oldu"

Artık Azerbaycan da Gürcistan ile aynı yolu yolcusu olacaktır. Zuhur eden yeni statüko kısa vadede bir Azeri-Rus balayı havası yaratsa da gelecekte iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine ve istikrarsızlığa yol açabilir.

Ermenistan ise savaşı kaybetmesine rağmen, Dağlık Karabağ’ın bir parçasını hala kontrol etmeye devam edecek. Rus barış gücü unsurlarının bölgeye konuşlanması da gelecekteki olası Azeri saldırılarına karşı bölgenin daha dirençli olmasını sağlayacaktır.

Ancak tam da bu sebeple, Ermenistan kendini Moskova’ya eskisinden de fazla bağımlı hale getirerek daha da zora sokmuş oldu ve Ermenistan’ın Karabağ’da elinde kalan bölgeyi Rusya olmadan savunması imkânsız hale geldi. Rusya artık iç ve dış politika hususlarında Ermenistan’a istediği her tavizi verdirtebilecek bir pozisyondadır.

Karabağ’da cereyan eden son savaşın nihai galipleri Türkiye ve Rusya oldu. Moskova yönetimi Ermenistan’ın iç ve dış politikaları üzerindeki kontrolünü daha da sıkılaştırırken Azerbaycan sınırları içinde gelecekti gelişmeler hususunda askeri güç ve güvenlik alanlarında elini kuvvetlendirdi.

"Türkiye'nin Karabağ'da attığı adımlar Rusya ile ilişkilere zarar vermedi"

Türkiye’nin kutlama yapmak için birkaç sebebi var. Müttefiki Azerbaycan, Türkiye’nin göstermiş olduğu geniş destek sayesinde Karabağ’ın büyük bölümünü işgalden kurtardı. Türk ordusu ve Türk malı SİHA’ların reklamı yapılırken Türkiye’nin (Rusya’nın aksine) müttefiklerini sonuna kadar destekleyen bir güç olarak güvenirliliği de artmış oldu. İlaveten, Türkiye’nin bölgede cesur askeri adımlar atmasına rağmen Ankara ile Moskova arasındaki ilişkilerin iyi seyretme kapasitesi zarar görmedi.

Yukarıda zikredilen hususların hiçbirisi AB’nin kendi dış politikası ve uluslararası profili açısından iyi haber sayılmaz.

AB’nin nüfuz alanı içinde kalan bölgelerdeki uluslararası siyasetin askeri güç üzerinden yapılma oranı her geçen gün artmaktadır. Güney Kafkasya’dan Suriye ve Libya’ya ana oyuncalar artık AB ülkeleri değil, cesur askeri hamleleri başarıya götüren bir araç olarak gören Türkiye, Rusya ve Azerbaycan’dır.

AB ülkelerinin kendi mahallesinde gücünü göstermek için neredeyse tamamen diplomatik ve ekonomik hamlelere odaklandığı bu vaziyet değişmediği sürece, biraz önce zikredilen bölgelerdeki güç kayma eğilimi devam edecektir.

AB’nin içine düştüğü bu durumdan kurtulması için hızlı bir çözüm yolu yoktur. Nüfuz alanı dahilindeki her çatışma yaşanan bölgeye asker sevk edip kendini askeri bir bataklığa sürüklemek yerine AB’nin izleyebileceği farklı bir yol mevcuttur.

AB, hiç vakit kaybetmeden doğu ve güney kanatlarındaki birçok ülke ile askeri güç, istihbarat ve siber güvenlik hususlarında ortaklıklar kurarak, sahip olduğu siyasi ve ekonomik nüfuza ilaveten güvenlik hususunda da yumruğunu masaya vurabilecek bir güç olmalıdır. AB’nin sesi işte ancak o zaman duyulması gereken yerde duyulabilir.

Kaynak: Nicu Popescu / Mepa News

HABERE YORUM KAT