Kara kutular konuşmaya başlarsa
Geçtiğimiz hafta, bazı Ak Partili bakanlarla şeref masasını paylaştığı bir düğünün gecesinde, hemen arka masadan Hüsamettin Özkan'ı izlerken zihnimden neler geçti bilemezsiniz...
Bir dönemin 'kara kutusu', hiç kuşkusuz, Hüsamettin Özkan'dır. 1968 Bakırköy Dans Kralı Yarışması birincisi Hüsamettin Bey tesadüfen girdiği siyasette yaşadıklarını anlatsa, anlattıklarının 'Ergenekon' iddianamesinden fazla merak çekeceğine kalıbımı basarım.
Daha fazla kaçabilmesi imkânsız hale geliyor: Dün bütün gazeteler Hüsamettin Özkan'ın adının Ergenekon iddianamesinde geçtiğini bildiriyorlardı; Bülent Ecevit'in siyasetten emekli edilmek istendiği 2001 ve 2002 döneminde yaşananlardan hareketle... O dönemin dosyaları açıldığında her sayfada yer alan tek ad Hüsamettin Özkan'ın adıdır.
Zihinler Ergenekon iddianamesi hazırlığıyla fena halde meşgul olduğu için gözlerden kaçmış olabilir; Ecevit'in altını oyan girişime burada en son 22 Mart 2008 tarihinde değinmişim. Şimdilerde yazılanlara da ışık tutacak ayrıntılı bilgiler var o yazıda.
Gelişmelerin ikinci safhası bolca yazılıyor. 29 Ekim 2001 akşamı Çankaya Köşkü'nde kulağına fısıldananları, Murat Yetkin, iki gün sonraki Radikal'in manşetine, “Ecevit gitsin, Özkan gelsin” keskinliğinde yansıtmıştı. Habere göre, bazı emekli komutanlar, Bodrum'da biraraya geldikleri Hüsamettin Özkan'a, “O gitsin, sen gel” telkininde bulunmuşlar.
Yetkin, 'emekli generaller' olarak tanımladığı telkin sahiplerinin emeklilerden ibaret olmadığını, 29 Ekim resepsiyonuna katılan o dönemin komutanlarının kendisine aynı yönde görüş açıkladıklarını da yazdı. Resepsiyona katılan komutanların herbiri tek tek ve topluca, “Ecevit artık gitsin, bir başkası gelsin” demiş... “Başkası Şükrü Sina Gürel mi?” diye sormuş Radikal yazarı, “Belki konulara daha hakim biri olabilir” cevabını almış...
Ertesi gün konuyu açtığı Hüsamettin Özkan Bodrum buluşmasını ve telkini teyit etmiş; telkin sahiplerine “Ecevit benim için baba gibidir, onunla geldim, onunla giderim” dediğini de söylemiş... Yapılan telkinleri Ecevit'e aktarmadığını da sözlerine eklemiş. Birlikte Ecevit'in yanına gitmişler, Murat Yetkin komutanlardan işittiğini ona da anlatmış...
Murat Yetkin kendisinin bizzat tanıklık ettiği olayı “Başbakanı çekilmeye zorlama hamlesi” olarak görüyor.
Sonra neler yaşandığını da biliyoruz: Rahatsızlığı artık gözlerden saklanamaz hale geldiğinde Bülent Ecevit apar topar bir hastaneye kaldırıldı ve o andan itibaren de operasyon bir başka aşamaya geçmiş oldu. Hastanede bir gün daha kalsaydı Ecevit, oradan 'iş göremez raporu' ile siyasetten emekli edilecekti. Burnuna gelen kötü kokular üzerine Rahşan Hanım'ın olaya müdahalesiyle yine apar topar hastaneden kaçırıldı Ecevit...
Bunlarda 'siyasi entrika' denilebilecek ince ayak oyunlarının her türlüsü var, ama yine de o günlerde yaşanan gelişmelerle, sadece bu boyutlar göz önünde tutularak, 'Ergenekon' örgütü arasında irtibat kurmak pek mümkün görünmüyor. Belki, kuvvet komutanlıklarında köklü bir altüst oluş planlanıyor idiyse, bir boyut olarak o önemlidir.
Bilinen şu: 2002 YAŞ toplantısında, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu kendisinden sonra Org. Hilmi Özkök'ün gelmesini engellemeye çalışmış, başaramamıştı. 1. Ordu'dan Kara Kuvvetleri'nin başına gelmesi beklenen Org. Edip Başer'in yerine eşyalarını toplamış Jandarma Genel Komutanı Org. Aytaç Yalman'ı getirmesine ses çıkartılmadığı halde...
Belki de, bütün operasyon, Org. Özkök'ün önünü kesme amaçlıydı.
“Ecevit gitsin” dileğini Bodrum'da emekli askerlerin, 29 Ekim resepsiyonunda dört yıldızlı komutanların başlattığı bir süreç olarak görmek yanlış. Daha o günlerde kulağıma gelen “Süreci işadamları başlattı” iddiasını birkaç kez burada yazmıştım. İstanbul'dan bir grup işadamı “Ecevit gitsin” kanaatine varmış ve randevu alıp konuyu Genelkurmay karargâhına da taşımışlar. Sakıp Sabancı grubun lideri olarak konuyu Genelkurmay Başkanı'na anlattığında, “Ne yani, tarihî bir kişiliğe karşı darbe mi yapmamızı istiyorsunuz?” cevabını almış. Konuyu Hüsamettin Özkan'a ilk açanlar da yine İstanbul'un kalburüstü işadamlarıymış...
Bu durumda olayın rengi bütünüyle değişiyor.
O günlerde Ecevit'in hemen yanıbaşında yer alan DSP kadrosu da şimdilerde konuşmaya başladı, ama sınırlı bir konuşma onlarınki... Bildiklerini esas açıklaması gereken gerçek 'kara kutu' Rahşan Ecevit'tir. Rahşan Hanım son 40 yıla dair bildiği gerçekleri açıklamaya başlarsa, işte o zaman yer yerinden oynar...
Hüsamettin Özkan Ergenekon'da tanıklık edecek mi?
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT