‘Kara kutu’ konuştu!
Fransa’da yeniden yargılanmaya başlayan dünyaca ünlü tedhişçi ‘Çakal Carlos’ lakaplı İlich Ramirez Sanchez, kara kutu olarak tanımlanıyor ve mahkemede yüzden fazla saldırıda 1500 ila 2000 kişinin ölümüne yol açtığını söyledi.
Yeniden yargılanması öncesinde bir zamanlar Beyrut Havaalanı’ndan aldığım Gassan Şerbil’in “Esrar: Es Sanduk el esved/ Sırlar: Kara kutu” kitabını okuyordum. Yargılama tam da üzerine geldi. Carlos çok yüzlü bir eylemci. Birden fazla kod isim kullanıyor. Araplar arasında Selim Salim Muhammed ve Avrupa’da Coni ve eylemci yüzüyle de Carlos olarak tanınıyor. Esasında Selim Salim Muhammed ismi kendisine kod isim olarak veriliyor. Lakin ismini benimsiyor ve samimi bir biçimde Müslüman olduğunu söylüyor. Şerbil’in kitabını baştan sona kadar okumaya çalıştım ve kendisiyle yapılan mülakatlardan da bu hususta samimi olduğu kanaatine vardım. Elbette ki en doğrusunu Allah bilir. Lakin Şerbil’in kitabında da zımni olarak temas ettiği ve tanıkların da ifade ettiği gibi, üstün taraflarına nazaran zayıf tarafları ve şahsi kusurları da var. Bu şahsi kusurları yaşam tarzına ait. Mahkemede kendisini profesyonel devrimci olarak tanımlıyor. Aslında bu devrimle alakalı algısından ileri geliyor. Bazıları kendilerini kesintisiz devrimci olarak nitelendiriyor. Carlos da bunlardan birisi. Halbuki, kesintisiz devrimcilik aracı amaç haline getirmektir. Bu ise amaç sapmasını getiren ve samimiyeti zedeleyen bir husustur. Afgan Mücahitleri profesyonel olduklarında çökmüşler ve davalarını kaybetmişlerdir. Devrimcinin devrimci diye bir kimliği yoktur. Dolayasıyla Carlos hayatı boyunca yöntemini pek sorgulamamış. Dolayasıyla profesyonel devrimcilik daimi dinamizm anlamına gelse de bu yanlış. Şeriati gibiler devrimin devlete ve dinamizmin statikliğe dönüşeceğini söylerler. Halbuki, çıkarımın yanlışlığının sağlamasını başka bir deyimle ifade edebiliriz. İbadetin adet ve adetin ibadet haline dönüşmesi. İşte dinamizm burada yani anlayışta gizlidir. Yani dinamizm bazen hareket bazen ise durmaktır. Her gün oruç tutarsanız bu oruç olmaktan çıkar adete dönüşür.
¥
Carlos’un devrimciliği birçok kategoride ele alınabilir. Bunlardan birisi kendisinin enternasyonalist bir devrimci olmasıdır. Venezüelalı olmasına rağmen kendisini Filistin davasına adamış ve adeta Arapların dava arkadaşı olmuştur. Che Guevera ve Nevab Safevi gibiler de belki yaşasalardı aynı yoldan yürüyebilirlerdi. Nevab Safevi yaşasaydı belki İmad Muğniye’nin yerini alabilirdi. Carlos’un devrimciliği veya militanlığı bir coğrafya ile sınırlı kalmamıştır. Lakin bu enternasyonalist anlayışın bazı sakat ve marazi halleri de var. Bu da tutarsızlığın felsefik bir boyutu olan eklektisizmdir. Bu manada Carlos, Hasan Hanefi’ye benzemektedir. Muhammed Haseneyn Heykel gibi Hasan Hanefi de tutarlılığa pek önem vermemiş ve eklektik bir anlayışı benimsemiştir. Bu anlamda Hasan Hanefi Ayetullah Humeyni ve Nasır gibi şahsiyetleri bir kalıba dökmüş ve bir potada eritebilmiştir. Bu Humeyni ile Nasır’ın uyumundan ziyade Hasan Hanefi’nin maharetiyle alakalı bir durumdur. Carlos da tamamen böyledir. Enternasyonalizm adına bütün zıtları bir araya getirebilmiştir. OPEC baskınında yardımcısı Enis Nakkaş da böyledir. Karşı tarafın veya NATO’nun ortak cephe anlayışını kendi cephelerine yansıtmışlar ve böylece zıtları bir araya getirme pahasına da olsa kendi cephelerini genişletmişlerdir. Lakin bu ideolojiye zarar vermiştir. Sözgelimi Carlos zıt dostlukları bir araya getirmiştir.
¥
Libya Lideri Muammer Kaddafi’den Bin Laden ve Eymen Zevahiri’ye kadar. Bin Laden’i küresel bir mücahit olarak saymış ve kendi eylemlerini devam ettirdiğine inanmıştır. Yani Carlos’a göre Bin Laden eylemci bir halefidir. Nairobi ve Darusselam eylemlerini kendi uçak kaçırmalarının bir devamı saymıştır. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasına tepkisini de öfke nöbeti şeklinde değerlendirmiştir. Geçmişteki ilişki yumağı Arap Baharına da şaşı bakmasına neden olmuştur. Bin Ali ve Mübarek’in devrilmesini müspet olarak değerlendirirken Kaddafi ve Esat’a sahip çıkmıştır. Halbuki, devrimin en kanlı sahneleri bu iki ülkede cereyan etmektedir. Abdullah Öcalan’a bile sempati ile bakarken kendisini bir pazarlıkla Fransa’ya sattığından dolayı Ömer Beşir ve Hasan Turabi ikilisine ateş püskürmektedir. Kişisel tepkisinde elbette ki haklı olabilir. Lakin ideolojik tepkilerinde kişisel tepkileri kadar tutarlı gözükmemektedir. Vedi Haddad gibi üstleri, Carlos’la ilgili şahsi kusur bazında şovmenliğini (eş şahsiyetü’l istiradiyye) sorgulamışlardır. Sözgelimi, Viyana’da OPEC bakanlar toplantısına katılanlara karşı girişilen eylemde kendi kimliğini açık etmiştir. Halbuki, üstü Vedi Haddad’dan aldığı talimat tam tersi istikamettedir. Bu kat’i talimatı dinlememek Vedi Haddad’la Carlos’un yollarının ayrılmasına neden olmuştur. Kaddafi gibilerine sahip çıkması noktasında ABD’deki İslam Milleti Lideri Louis Farrakhan’a benzemektedir.
Benzeri bir durum Çeçenistan için de geçerlidir. Şamil Basayev gerçekten de nitelikli ve efsanevi eylemler yapmış ama bu eylemler daha ziyade ferdi ve tekil kalmıştır. Çeçen efsanesini parlatmış lakin davasını ileri noktaya taşıyamamıştır. Belki de Carlos’un şahsi kusurlarından birisi geniş sosyal ağı ve onun ötesinde kadınlara düşkünlüğüdür. Resmi bir çocuğu olmasına rağmen resmiyet dışı kaç çocuğu olduğunu ya kendisi de bilmiyor ya da bir sır olarak saklıyor. Fakat yine de Amman’da evlendiği Filistin asıllı eşi Luna’ya tutkulu ve onu anmadan ve akıbetini sormadan edemiyor. Ve Paris mahkemesinde 1500 veya 2000 kişiyi öldürdüğüne dair ifadesi de yine abartı olarak görünüyor. Bu da yine Vedi Haddad’ın sakındığı ve yakındığı şovmen kişiliğiyle uyumlu bir davranış olsa gerek...
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT