Kaostan çıkış: AK Parti'yle devam
Ülke dün akşam üstü saatlerinde rahat bir soluk aldı. AK Parti kapatılmadı.
Türkiye bir kez daha bir "sandık sonucunun mahkeme kararıyla ortadan kaldırılması felaketi"ni yaşamadı. Siyasi ve toplumsal nitelikli değişim süreci kesintiye uğramadı. "Açık toplum anlayışı" ile "militarist bir düzen arayışı" arasındaki mücadelede "demokrasi cephesi" zemin kaybetmedi.
Korkulan olmayacak…
Erken seçim, yeni siyasi arayışlar, siyasi dizayn girişimleri, siyasi yasakları aşma gayretleriyle dolu bir Türkiye tablosuyla karşı karşıya kalınmayacak...
Ülke ideolojik nedenlerle ekonomik, sosyal ve siyasal kaosa sürüklenmeyecek...
Zor bir eşikten geçtik…
Siyasi normalleşme sürecinin kapısını açtık…
Ülkeyi kuşatan "iki hayati dava"dan birincisinin demokrasi istikametinde sonuçlanması, "yargısal darbe sürecinin atlatılması", Türkiye'nin siyasi hayatına kopuş olmadan ve kaldığı yerden devam edecek olması tek kelimeyle "sevindirici"dir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin, devletten gelen "kapat sinyali"ne istenilen tepkiyi vermemesi de, ülkenin demokratik gelişmesi açısından önemlidir…
Sonuç olarak bugün itibariyle ülke demokrasisi "derin yaşam soluğu" almış, yarına ilişkin "yargı-siyaset ilişkisi"ni değiştirebilecek kimi ilkesel girişim umutları doğmuştur.
Bununla birlikte, ülkenin "bu demokrasi sınavı"ndan çok parlak bir sonuçla çıktığını söylemek de kolay değildir…
Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinden 10'u siyasi iktidarın, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olduğu kararını vermiştir. Bu 10 üyeden 4'ü partinin kapatılmadan cezalandırılmasını istemiş, 6'sı ise partinin kapatılması yönünde oy kullanmıştır.
Bizce bu bile "demokrasinin ruhu" açısından üzüntü vericidir…
Kanun hükmü açık. Kanun koyucu demokrasi ilkesine uygun olarak parti kapatmaları zorlaştırmıştır. Nitelikli çoğunluk olmadan, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının çoğunluğun bir fazlası kapatılma istikametinde oy kullanmadan siyasi bir partiyi kapatmak mümkün değildir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın (kimilerinin yapmaya çalıştığı gibi) meşruiyet açısından tartışılacak hiç yanı bulunmamatadır.
Ancak gönül isterdi ki, bu dava oy birliğiyle reddedilsin, olmadı üyelerin çoğunluğu Ak Parti'yi laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak görmesin…
Orta not aldık bu sınavdan…
Değil mi ki Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç kararın bu oy dağlımıyla ortaya çıkmasının AK Parti'ye ciddi bir ihtar olduğunu söylüyordu.
Bizce bu bile "demokrasi" açısından düşündürücüdür…
Dün akşamüstü saatlerinde televizyon kanallarında onlarca gazeteci, kulislerde yüzlerce milletvekili, yabancı diplomat, iş ve evlerinde milyonlarca vatandaş Anayasa Mahkemesi'nden gelecek kararı bekliyordu.
Siyasi iktidar partisi, bundan 1 yıl önce yüzde 47 oy alarak iktidara gelmiş ülkenin en büyük partisi hakkında verilecek kararı bekliyordu.
Kararı 11 yargıç verecekti…
Bu durumun, bu bekleyişin demokrasi açısından ne ifade ettiği ortadadır…
Siyaset ve siyasi partilerin politikaları hakkında siyasi hükümleri toplumun değil, üyelerinin "rejim temsilcisi" bir cumhurbaşkanı tarafından atandığı bir mahkemenin verdiği bir düzen, "Türk demokrasinin kırık dökük hali"nin en açık örneğidir.
Bu ülkenin siyasi öyküsünün bir bölümü Anaya Mahkemesi'nin kapattığı siyasi partilerden, bir siyasi mezarlıkta yatmaktadır…
Devletin istemediği, beğenmediği sandık sonuçlarının darbeler ve mahkemeler yoluyla tashih edileceği günler bitsin artık…
Karar bu istikamette tüm ülkeye hayırlı olsun…
Yıllardır bu oluyor…
Hemen tüm Kürt partileri, 1995 bu yana RP ve FP olmak üzere İslami kesimden doğan muhafazakar siyasi partiler durmaksın kapatılıyor.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT