Kaos değil resmen suç!
Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı Prof. Mustafa Akaydın, "Kaos budur. Yani Türkiye'nin anayasa hukukçuları ikiye bölünmüş, kamu hukukçuları ikiye bölünmüş, üniversiteleri şaşkın, ne yapacağını bilemiyor, Yüksek Öğretim Kurulu zorlanıyor... Böyle bir durum yaşıyoruz. Bunun adı kaostur." dedi.
İlginç değil mi? Kaosu çıkartanlar, kaostan yakınıyor. Bu taktiği daha önce de denemişlerdi: "367" olayında.
Saçma sapan, uydurma, hukukun ırzına geçen, tamamen kelime oyunlarına dayalı bir "hokus pokus" ile istemedikleri kişinin Köşk'e çıkmasını engellemeye çalıştılar.
Şimdi de durum çok farklı değil.
Adım adım gidelim: Anayasa'nın 'Kanun Önünde Eşitlik'i konu edinen 10'uncu maddesinde deniyor ki:
"Devlet organları ve idari makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır."
Peki ya 'Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi'ni konu edinen 42'nci maddesinde ne deniyor? Okuyalım:
"Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir."
Bunlar Anayasa maddeleri. Yani kanunlardan ve yönetmeliklerden üstün.
Gelelim 'YÖK Kanunu'nun ünlü 'Ek 17'nci maddesine... O madde apaçık şöyle diyor:
"Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir."
Bu üç maddeyi alt alta koyup okuduğunuzda net olarak ortaya çıkan şu:
Bugün bir üniversite öğrencisi... "Üstünde hangi kıyafet olursa olsun" derse girer.
Peki bunun istisnası var mı? Evet var.
Mevcut Anayasa'nın 174'üncü maddesinde korunan "İnkılap Kanunları" listesinde yer alan "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun."
1934'te çıkan o kanunda şöyle deniyor: "Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar, ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır."
Bir de 1925 tarihli ünlü 'Şapka Kanunu' var. Onun da amacı memura şapka giydirerek, fesi engellemek. Halk ise istediği "serpuşu" giyebiliyor.
Mevcut Anayasa'ya ve kanunlara göre bir imam (ya da bir rahip ) "dini kıyafetleriyle" üniversiteye devam edemez.
İşte bu kadar!
Yani... Şu anda kıyafet konusunda hemen hemen 'tam özgürlük' söz konusu.
Eğer "türbanlılar girsin ama çarşaflılar girmesin" diye bir kaygı varsa... Bunun kanunla belirlenmesi gerekiyor.
Yani... Malum rektörlerin... Eğer itiraz edeceklerse... "Biz türbanlıları almayız" şeklinde değil... "Şu anda herkes okula girebiliyor... Hani bazı kıyafetlere izin vermeyecektiniz... O kanunu bir an evvel çıkartın" diye itiraz etmeleri... Ancak kanun çıkana kadar da herkesi içeriye almaları gerekiyor.
O halde soralım:
Anayasa'ya göre türbanlıların üniversiteye girmesinde bir engel yok... YÖK Kanunu'na göre de yok...
Peki "kaos" lafı nereden çıkıyor?
Aslında kaos maos yok ortada. Sadece kanunları uygulamayarak, şu sıralar suç işlemekte olan bazı rektörler var.
Sabah
YAZIYA YORUM KAT