Kanuni Sultan Mustafa
Muhteşem Yüzyıl’ı izlemedim. İzlemeyeceğimi de açıkladım. Diziyi seven, alkışlayan bir tek milliyetçi yok.. Buna karşılık bu ülkede ne kadar damgalı Osmanlı düşmanı varsa, yere göğe koyamıyor. Bir zil takıp oynamadıkları kaldı. Filmi bahane edip içlerindeki tüm irinleri de kustular yeniden. Bu tablo, dizi hakkında fikir sahibi olmam için yeter de artar bile.. (Hıncal Uluç)
O akşam çok yorgundum. Dizinin bu sahnesinden sonra dalmışım. Bana göre öyle çok çok başarılı olmayan, hatta sıradan bir dokümanter denilebilir. Dizi filmi olarak yapılmasının biraz abartılı olduğu kanaatindeyim. Yani bu dizinin hak ettiği yer, öyle büyük kanallar değil, daha dar çerçeveli bir televizyon kanalıdır. Peki bunlar, Kanuni’yi tanrılar katından, ölümlüler dünyasına indirdi mi diye sorarsanız, benim cevabım şu olurdu: Kanuni benim gözümde hep insandı. Onu kendimde de gördüğüm ve sevdiğim zaafları ile gözümde büyüttüm. Hâlâ orada hiç dokunulmadan aynı yerinde duruyor. (Ertuğrul Özkök)
Kanuni’yi insanlaştıran (!) bu cümle köylü saflığının bir kaba ürünü mü, yoksa Osmanlı ve ecdad karşıtlarının ürettiği bir kezzaplı cümle mi? Bence ikincisi. “İnsan Kanuni” de kezzaplı, hinoğluhin bir tanım gibi geliyor bana. (Özdemir İnce)
Ama bu kadar hassas bir konuda, daha özenli olacağını sandım. Diziyi de başından itibaren sanatsal hoşgörüyle izledim. Ne yazık ki ilk yarıda eleştirilerimi dengeleyebilecek çıkışları Meral Okay adına aradıysam da, ikinci yarıyla beraber “niyet” abartılı bir çöküşle hızlanarak belli oldu. Okay’ın dizisi, Türk halkını “enayi” yerine koyup, o gülünç bilinçli ıskalamayı yaptığı anda gözümde vefat etti. Hiç kimsenin kendisini bu kadar kurnaz sanmaya hakkı yok. (Bedri Baykam)
Muhteşem Yüzyıl dizisi CHP’ye destek veren çevrelerce beğenilirken, diğer kesimin tepkileri farklı oldu. Özellikle Meral Okay’ın “insani boyut” dediği Kanuni’nin özel hayatının irdelendiği bölümler tepki de çekti. Sadece şunu söylemek istiyorum: İnsani boyut demek ille de zaaflar anlamına gelmez. Kanuni’yi, “insani boyutunu da sunuyorum” maskesi arkasında kimi çevrelerin açık saldırılarına hedef haline getiren bir tablo yaratmak yanlıştır. (Can Ataklı)
Kanuni’nin insani yanı, içki, sigara ve Meral Okay’ın amatör psikanaliz bilgisiyle, hokkabaz numarası gibi şapkasından çıkartıverdiği yalnızlığı ile kindarlığından mı ibaret? Kimse kusura bakmasın, Kanuni’nin insani yanını göstereceğim diye sadece içki ve sigara içmesini gösteren Meral Okay da art niyet arayanları art niyetli olmakla suçlamak hiç de makul değil. (Yurtsan Atakan)
Sokulu: “Hayır padişahım, o Taylan kardeşler... Ellerindeki kamera aleti, hususiyeti sinema çeker...”
Kanuni: “Niye atlarımızın kıçını çekiyor?..”
Sokullu: “Buna ‘insani boyut belgeseli’ diyorlar...” (Bekir Çoşkun)
Muhteşem Yüzyıl dizisi hiçbir şeyi başaramadıysa bile Kanuni’yi ne kadar sevdiğimizi bir kez daha ortaya koydu. Her ne kadar aksini düşünenler olsa da Kanuni Türkiye’nin bir gerçeği ve yeri doldurulamayacak bir kahraman. Onu gölgelemeye, karalamaya ya da farklı göstermeye de kimsenin gücü yetmez. (Abbas Güçlü)
Kanuni, içip içip uyuyan birisi ise bütün bu fetihlerin yapılması nasıl mümkün olabildi? O binlerce sayfalık fermanlar, notlar nasıl yazılabildi? O kalın kitaplar, satır altları çizilerek, üzerlerine notlar alınarak nasıl okunabildi? (Mehmet Y. Yılmaz)
Sarhoş. Kafayı bulunca ağlayan... Hoyrat. Soğuk. Kalpsiz. Çevresine eziyet eden... İtiraz edeni asan... Arkadaşlarını satan... Goygoycuların dolduruşuna gelen... Milletten bihaber. Hatta milleti küçümseyen... Alay eden. Hesabını kitabını bilmeyen... Batı hayranı. Sefa düşkünü.... Zampara. Psikolojik bunalımda... Yalnız. Çaresiz. Basiretsiz. Zavallı bir adam. Muhteşem Yüzyıl’daki Kanuni bu. (Yılmaz Özdil)
Ey sevgili Sultan Süleyman! Biz seni, idealini, başarılarını, halkımıza, gençlerimize anlatmayı beceremedik. Bu konudaki beceriksizliğimizin son örneği de Muhteşem Yüzyıl adındaki dizi. Bu diziyi yapanlara, destekleyenlere, övenlere, seni, Osmanlı’yı, neleri başardığını öğretemediğimiz anlaşılıyor. (Turgut Özakman)
(Anlayan anlamıştır. Bunlar iki sene önce Can Dündar’ın Mustafa filmi sonrası basında çıkan eleştirilerden seçmeler. Yazılarda Atatürk yerine Kanuni, Mustafa yerine Muhteşem Yüzyıl, film yerine dizi, Can Dündar yerine Meral Okay veya Taylan kardeşler yazdım sadece... Değişen bir şey olmadı. Tarih algılarında, tahammülsüzlükte tabulaştırmada aralarında pek bir fark yok.
Ortodoks bir rahibin hırçın kızı Alexandra’nın (Hürrem Sultan) Süleymaniye’deki ‘türbesi’nin, kızlarına koca, çocuklarına iş isteyen dini bütün Müslüman kadınlar tarafından her gün ziyaret edildiği, Che öldüğünde çantasından Atatürk’ün Nutuk’u çıktığına inanan milyonlarca okumuş yazmış insanın yaşadığı bu ülkede hepinize mutlu ve muhteşem yüzyıllar...)
[email protected]
TARAF
YAZIYA YORUM KAT