1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kanlı 1 Mayıs; Derin Hesaplaşma
Kanlı 1 Mayıs; Derin Hesaplaşma

Kanlı 1 Mayıs; Derin Hesaplaşma

Gazeteci Yazar Aslan Değirmenci Özgün İrade Dergisi için kaleme aldığı analizinde 1 Mayıs 1977 olaylarına değindi.

24 Nisan 2016 Pazar 17:35A+A-

Dönemin istihbarat raporları ve Kanlı 1 Mayıs’ın tanıklarının ifadelerine yer verdiği analizinde Aslan Değirmenci, Gladio merkezli işletilen plana alet olanları deşifre etti. Değirmenci, Kanlı 1 Mayıs’ta yazılan senaryoya figüran olan sendikaların, bugün aynı planı Taksim’de devreye sokmak isteklerine de Değirmenci, analizinde yer verdi.

Aslan Değirmenci / Özgün İrade Dergisi

12 Eylül iddianamesi açıkça ortaya koydu ki, askeri darbeye zemin hazırlamak isteyenlerin en kanlı oyunu 1 Mayıs 1977’de sahneye konuldu. 12 Eylül öncesinde, 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan 1 Mayıs 1977 olayına yer verilen iddianamede, olayın oluş şekli, görgü tanıklarının anlatımları, ateş edenlerin birçok kişi tarafından görülmesine rağmen gerçek suçluların hiçbirisinin yakalanamaması gözetildiğinde, olayın toplumu kaosa ve iç çatışmaya sürüklemek, nihai hedef olarak ise askeri darbeye zemin hazırlamak amacıyla devlet içinde yönetimi ele geçirmek isteyenlerin yönlendirmesi ve kurgulamasıyla çıkarılmış bir provokasyon olduğu kaydedildi.

Elbette kontrgerilla oradaydı. Profesyonelce bir çalışma vardı. Gladio merkezli işletilen plana alet olanlar ise derin bir hesaplaşma içerisindeydi. Bunu canlı şahitlerinden defalarca dinledik ama dönemin istihbarat raporlarını çabuk unuttuk.

SOLUN DERİN HESAPLAŞMASI!

Tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçen 1977’deki olaylar dönemin istihbarat raporlarına göre sol ve maocu gruplar arasındaki derin hesaplaşmadan kaynaklandı. Derin hesaplaşma ve kaostan faydalanan kontrgerilla beklediği an geldiğinde tetiğe bastı.  

Elimde bir kronoloji var.

Söz konusu kronoloji 12 Eylül davasında savcılara da teslim edildi. Dönemin istihbarat birimlerinin ortak olarak hazırladıkları kronoloji…

1976’tan itibaren olaylar sıralanıyor.

Söz konusu kutlamalardan bir sene önce 1 Mayıs 1976 tarihindeki DİSK'in Taksim'de tertiplediği etkinlikte Maocuların karşıt slogan atmaları ve kürsüyü ele geçirmek istemeleri üzerine Marksist-Leninist gruplarla tartıştıkları, Maocu gruptan 500 kadar şahsın DİSK görevlileri tarafından darp edildiklerine istihbarat raporlarında geniş yer verildiği görülüyor. Bugün Taksim ısrarını sürdüren DİSK’in Maocu gruplarla yaşadığı çatışmalar 13.11.1976 tarihinde yeniden alevleniyor. Taksim'deki mitingde Maoist grup ile Marksist- Leninist grup arasında silahlı çatışma çıktığı, 3 öğrencinin yaralandığı, olayların devamında Maoist grubun Taksim Kültür Sarayı yanında eyleme devam ettiği, çıkan arbedede 1 Polis ile 2 öğrencinin ateşli silahla yaralandığı belirtiliyor.

Bitmiyor.

Olaylar sürüyor.

5 Şubat 1977 günü Ankara Tandoğan'da TÖB-DER'in (DİSK'e yakın) düzenlediği mitingde Maocular ve Marksist-Leninistler arasında yeni bir silahlı çatışma çıktığı raporda yerini alıyor. Miting alanları hesaplaşma sahasına dönüşüyor, her defasında çıkan çatışmalarda insanlar yaralanıyordu. Adına hak arama denilen mitingler, çıkar savaşlarına dönüyordu.

19 Şubat 1977’de ise daha ilginç bir olay yaşanıyordu. Raporlarda; sağ görüşlü kişiler tarafından öldürüldüğü iddia edilen CHP'ye kayıtlı bir şahsın cenaze törenine Maocuların katıldığı, sol gruplar arasında çatışma olması ihtimali olduğundan dolayı güvenlik güçlerince olaya müdahale edildiği, olay yerinden ayrılan Maocu grubun sağ görüşlü öğrencilerin kaldığı okul ve yurda saldırdığı, 1 vatandaşın öldüğü, 2 öğrencinin ise yaralandığı ifade ediliyor.

Raporlar dikkatlice incelendiğinde Mayıs yaklaştıkça olayların tırmandığı görülüyor.

19 Nisan 1977 tarihinde Maocu bir öğrencinin afiş astığı gerekçesiyle İGD'ye (İlerici Gençler Derneği) mensup şahıslarca silahla öldürüldüğü, olayın ardından gerilimin yükseldiğinin altı çiziliyor.

KANLA YAZILAN TARİH!

Sol kendi tarihini o günlerde kanla yazıyor. Olaylar İzmir’de devam ediyor. 28.04.1977 tarihinde İzmir'de Maocu bir öğrencinin Marksist-Leninist gruplar tarafından silahla öldürüldüğü raporlarda yerini alıyor. İstihbarat raporlarında, DİSK görevlileri tarafından, sol görüşü destekleyici diğer örgütlerce yazılan yazıların sildirilerek DİSK'in sloganlarının yazdırıldığı, afişlerinin asıldığı, Halkın Kurtuluşu grubu tarafından gösterilerde kendi sloganlarını atmak isteğinin DİSK'e bildirildiği ancak DİSK tarafından bu isteğin kesin ve net bir şekilde reddedildiğinin altı çiziliyor. Maoist gruplarca "Meydanı Sosyal Emperyalistlere Bırakmayacağız" şeklindeki beyanlarına paralel olarak törenlere katılacaklarının kesinlik kazandığı, DİSK kortejinden ayrı gruplar halinde yürüyüşe geçerek törenlere katılmayı planlayan bazı grupların törene katılmalarına DİSK tarafından karşı çıkıldığı, gerektiğinde bunlara karşı fiili müdahalede bulunma kararı alındığı açıkça belirtiliyor.

Artık kavga, savaşa dönüşmüş, ortalık yangın yeri, ateşi söndürmeye ise kimsenin niyeti yok. Tehditler sürerken, DİSK yanlısı İlerici Gençler Derneği (İGD) İzmir Şubesi üyelerinin kendilerine cephe alan Maoist gruplara karşı bundan sonra zor kullanacaklarını deklare ettikleri görülüyor.

Yine 12 Eylül savcılarına teslim edilen raporlarda; 1 Mayıs öncesinde DİSK'e yakın bir duruş sergileyen İGD ve TKP ile iltisaklı gençler ile diğer sol fraksiyonlarda faaliyet gösteren gençler arasında silahlı çatışmaya kadar varan olumsuzluklar yaşandığı, İGD mensubu gençler tarafından Halkın Kurtuluşu grubuna mensup 1 kişinin öldürüldüğü belirtiliyor. İzmir'de İGD'ye mensup gençler ile YDGD'ye mensup gençler arasında meydana gelen bir başka çatışmada da YDGD'li 1 kişinin hayatını kaybettiği görülüyor.

 28.04.1977 tarihinde de DİSK mensubu işçiler ile öğrenciler arasında meydana gelen olayda 1 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Öte yandan istihbarat raporlarında bu gelişmelerin dışında, bazı silahlı şahısların Ankara'dan İstanbul'a 1 Mayıs kutlamaları için gideceğine dair istihbari bilgi edinilmesi üzerine yapılan kontrollerde Ankara'da 4 şahıs üzerinden 4 adet silah elde edildiği, bu şahıslardan birinin otobüsle İstanbul'a gideceğinin anlaşıldığı belirtiliyor.

GEÇ GELEN İTİRAFLAR!

Daha ilginç olanı yıllar sonra gelen açıklamalar…

Kanlı 1 Mayıs 1977'nin yakın tanığı olduğunu iddia eden tarihçi Prof. Dr. Halil Berktay, "Ne kanlı bir derin devlet komplosu, ne de etrafa gizlenmiş keskin nişancılar vardı. Sol rezilliğinden mağduriyet efsanesi çıkardı" diyordu.

Bu sözleri destekleyen bir açıklama ise gazeteci Savaş Ay’dan geliyordu. Savaş Ay ise, Maocu grubun ateş açtığını gördüğünü iddia ederek, "Sular idaresi ya da otel tepesinden yaylım ateşi açılsa sonuç bu mu olurdu herkes düşünsün" diyerek tartışmayı derinleştiriyordu. Savaş Ay, Kanlı 1 Mayıs yaşandığında polis muhabirliği yapıyordu ve olay yerindeydi. Açıklamasında niyetinin kontrgerillayı aklamak olmadığını, olayların nasıl başladığının anlaşılması için tarihe not düştüğünü belirtiyordu.

Berktay ve Ay’ın açıklamaları istihbarat raporlarını doğrularken, ben o günler de Kanlı 1 Mayıs olaylarının canlı tanığı eski DİSK Avukatı Rasim Öz ile görüşmüştüm. 1 Mayıs olaylarının 12 Eylül'ü tetiklediğini hatırlatan Öz, “12 Eylül darbesinin mimarları kim ise 1 Mayıs'ı kan gölüne çevirenler de onlardı. En başta da sermayenin adamı Demirel… Evet Demirel 1 Mayıs olaylarının tertipçileri arasındadır. İşçi sınıfını ezmek için sahneye koyulan kanlı tertipten haberi vardı. Tertibi engellemek yerine derin sermayenin yanında durarak olaylara seyirci kaldı” demişti.

Aslında sahneye konulan oyunu o da biliyordu. Tertipçileri arasında sadece kontrgerilla yoktu. Yakın tarihte de kontrgerilla eylemlerine tanıklık edildiğini hatırlatıyordu Rasim Öz, “En son yaşadığımız Danıştay saldırısı kesinlikle 1 Mayıs gibi derin bir operasyondur. Bu oluşumlar küresel emperyalizm ile birlikte hareket ederek darbe ortamı hazırlamak için sürekli karşımıza çıkıyor. Artık bu yapı ile yüzleşmek zorundayız. Aksi takdirde bu yapının senaryoları bitmez” diye konuşuyordu. Hepsine katıldığımı belirtip, ‘İyi de hiç mi o gün alanlarda çıkar kavgası yapanların suçu yok?’dediğim de ise “sessiz” kalıyordu.

MASKELİLER YİNE SAHNEDE

Sessizlik her yıl 1 Mayıs’ta Taksim inadıyla devam ediyordu. O gün sahada olan maskelilere yine alanlar teslim ediliyordu. Bu yıl da aynı hazırlık içerisinde oldukları gözden kaçmıyor.

12 Eylül darbesine ilişkin davanın görüldüğü tarihte Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, gönderilen 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin hazırlanan bir başka istihbarat raporunda ise, “DİSK Yürütme Kurulu'nun kararıyla 1 Mayıs'ın sadece İstanbul'da kutlanacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası iş yeri ve lokal temsilcilerinin militan kadrolar kurmaya başladıkları, bu kadroların sloganları duvarlara yazacakları ve afiş yapıştıracakları, militan işçiler tarafından söz konusu eylemler sırasında çevrede güvenlik tedbiri alınacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası'ndaki işçilerin büyük bir kısmının silahlandığı, DİSK'in kutlayacağı 1 Mayıs'a aynı paralelde faaliyet gösteren işçi kuruluşları, dernekler ile seçimlerde destekleyecekleri CHP 'nin ve Türk-İş'ten bazı sendikaların da kuvvetli olduğu” ifadesine yer veriliyordu.

Kanlı 1 Mayıs’ta çıkan olaylar ise aynı raporda şu şekilde anlatılıyordu: “DİSK taraftarları ile Maocular arasında artan gerginlik üzerine bölgeye jandarma kuvveti kaydırıldı. Buna rağmen saat 19.05'te her iki grup arasında silahlı çatışma başlamıştır. Sayıları 7 bin civarında olan Maocular ile DİSK taraftarları arasındaki çatışmanın çok büyük ve şiddetli olduğu, arbede esnasında patlamaların duyulduğu, panzerlerin topluluk üzerine devamlı su sıktıkları Tarlabaşı'nın ara sokaklarında polis ile saldırgan grup arasında çatışmaların devam ettiği, neticede güvenlik kuvvetlerinin duruma hakim oldukları, çatışmanın sadece İntercontinental Oteli'nin önünden jandarmaya doğru yapıldığı, Taksim Meydanı'ndaki topluluğun büyük ölçüde dağıtıldığı, çok sayıda yaralının bulunduğu, bu arada 4 sivil ile 3 polisin Gümüşsuyu Hastanesi'ne kaldırıldıkları, İlk Yardım Hastanesi'ne hasta götüren arabaya ateş açıldığı, bir polis arabasının devrildiği öğrenilmiştir.”

DARBECİ ÜRUĞ: BAŞLARINI EZECEĞİZ

Tabi güvenlik güçlerinin olaya nasıl hakim olduğu detaylı anlatılmıyor. Ama hepimiz orantısız güç kullanıldığını biliyoruz. 12 Eylül darbesinin harekât planı olan "Bayrak Harekât Planı Direktifi"ni hazırlayan dönemin 1. Ordu Komutanı Necdet Üruğ’un darbe öncesi Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısında yaptığı konuşmanın teyp bandı metinlerinin deşifreleri orantısız güç kullanımına çok önceden hazırlık yapıldığını belgeliyor. Mahkemeye teslim edilen söz konusu deşifre metinlerinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e sunum yaptığı görülen Üruğ’un Türkiye’de devlet otoritesinin bulunduğunu ispatlamak ve devlet otoritesini muhafaza etmek adına 1 Mayıs’ta alanlara inecek olan işçilere silah kullanılacağını Atatürkçülüğü korumak adına başlarını ezeceklerini söylediği görülüyor. Gerekli tedbirleri almak yerine, istihbarat raporlarına yansıyan çatışma sürecine çözüm arayacağına Üruğ, “Başlarını Ezeceğiz” diyerek, kanlı 1 Mayıs’ın mimarlarından olduğunu deşifre ediyor.

Başbakan Ecevit’e 1 Mayıs konusunda açıktan tehditler savurduğu görülen Üruğ’un işçilere karşı nasıl bir tavır içinde olacaklarını ise şu şekilde sıraladığı görülüyor:

- Bu miting yapılmaya yeltenilirse, yöneticilerini tutuklayacağız.

- Sendikaların faaliyetlerini durduracağız.

- Miting alanında silah kullanma yetkimizi kullanacağız.

- Devlet otoritesine, karşı koyanların başlarını ezeceğiz.

CUNTA ARADIĞI FIRSATI BULMUŞTU

Tekrar tanıklara dönecek olursak, 1 Mayıs 1977 günü Dev-Genç kortejinin başında Taksim Meydanı’na giren dönemin Dev- Genç Başkanı Bülent Uluer, katliama giden yolda solcuların arasındaki gerilimin büyük payı olduğunu söylüyor. Uluer sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Birbirimize duyduğumuz düşmanlık, egemenliğe duyduğumuz düşmanlıktan daha fazlaydı. İşin tehlikeli yanı buydu. Devletin çok da büyük bir komplo hazırlamasına gerek yoktu. Ortam hazırdı.”

Sonuç: 34 kişi yaşamını yitirdi, 136 kişi de yaralandı. Olayların ardından 470 kişi gözaltına alındı. Ateşi kimin açtığı ise geçen 39 yıla rağmen tespit edilemedi (!) ve 1 Mayıs 1977 dosyası aydınlatılamadı. Hedef kaotik bir ortam, amaç askerî bir darbeydi. Öyle de oldu. 

HABERE YORUM KAT