1. YAZARLAR

  2. Yıldız Ramazanoğlu

  3. Kan ve dolunay arasında en uzun gece
Yıldız Ramazanoğlu

Yıldız Ramazanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Kan ve dolunay arasında en uzun gece

02 Haziran 2010 Çarşamba 08:13A+A-

İnsani Yardım Vakfı dünyanın neredeyse bütün ülkelerine ulaşmış ve yardım götürmüş bir organizasyon.

Hukuki açıdan da kendini her açıdan kanıtlamış, onaylanmış, saygın bir sivil kurum. Gazze'ye yardım için yola çıkan ve başka ülkelerin yardım gemileriyle buluşan Mavi Marmara gemisinde kiminle konuşulduysa, birçok yabancı katılımcı da dahil İHH'nın deneyimine güveniyor ve bu gemide olmaktan duydukları memnuniyeti dile getiriyorlardı.

Osman Atalay tevekkül dolu bir yüzle gökte dolunay olduğundan, morallerinin yüksekliğinden, her dilden anlaştıkları aktivistlerle yaşadıkları dile gelmez dostlukların ve güzelliklerin fark edilip aynı iyi niyetle muamele edilmeyi umduklarından söz ediyordu sakin ve mutmain sesiyle.

İnternete gemilerin taciz edilmeye başlandığına ve her türlü olasılığa karşı hazır olunması gerektiğine dair haberler düştüğünde birçok insan olası bir saldırıyı protesto için gece on ikiden itibaren Levent'teki İsrail Konsolosluğu önünde toplanmaya başladı. Alanı dolaşırken gördüğüm herkes güler yüzlü, umutluydu ve endişeler henüz yüzleri gölgelendirmemişti. Kimi sohbet ediyor, kadınlar dua okuyor, bazı kimseler çimenlerde yatsı namazı kılıyorlardı. Konuştuğum kadınlar ve Filistin bayraklarıyla gecenin ikisinde alanı doldurmaya başlayan gençler kanlı bir müdahaleyi çok zayıf bir ihtimal olarak görüyorlardı. Tutuklamadan daha büyük bir kötülük beklenmiyordu. Genel hissiyat işgal ordusunun bu gemilere izin vereceği, her zamanki kurbanlardan farklı uyruklara sahip insanların canına kastetmenin maliyetini düşünüp bu sefer normalleşmeye gidecek bir kapının aniden açılabileceği yönündeydi. İnsan zihni hep iyilik yönünde işler böyle durumlarda. Kendini korumak için güzel olan bir gerçeklik kurgular. Dünyanın elli farklı ülkesinden gelen safi yürek insanlara dokunmanın mümkün olamayacağını, İncil okuyan bir papaza, bir bebeğe, yaşlı kadın ve erkeklere, koşuşturan genç gazetecilere onların bile! kıyamayacağını söylüyordu genç bir kadın. Bir şenlikle oyuncakların yiyeceklerin prefabrik evlerin Gazze'ye ineceğini düşlüyordu, azıcık gerilim olur tabii diyerek. Bu kez genç İsrail askerlerinin kalpli bir yerden bakacaklarını düşünüyordu.

Oysa ellerinde tanımlanmış kodlanmış ve insandışılaştırılarak hedef olarak öğretilmiş eşkaller var. Farklı bir zihinle karşı karşıya olduğumuzu bilmek istemeyiz bazen. Körleşmeyi kamaşmayı bir şeyi sağlıkla görmekten bizi alıkoyacak mesafesizlik sorununu fark edemeyiz. Şiddeti destekleyen kimi Yahudilerin yaşadığı tam da budur. Benim aklımda Rachel Cori'nin bir tankla göz göre göre ezilişi vardı. Bu nasıl olabilir, gemide nasıl bu katliam gerçekleştirilebilir diye düşünmemeli aslında. Geçtiğimiz günlerde Le Monde'da yazan Sylvain Cypel'in anlattığı olay hep aklımda (22 Mayıs 2010, Zaman): Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi'nin patronu General James Jones 25. kuruluş yıldönümünün onur konuğu olduğu, İsrail'e yakın bir düşünce grubunda (İnstitute for Near East Policy) bir fıkra anlatmış. Çölde susuzluktan ölmek üzere olan bir Taliban, Yahudi'nin dükkânını görmüş, ondan su istemiş. Yahudi tüccar ona sadece kravat sattığını, tepenin öte yanında restoran işleten kardeşinde belki su bulunacağını bildirmiş. Bir saat yürüyen Taliban, kardeşten restorana kravatsız giremeyeceği cevabını almış. Salon gülmekten kırılmış. Yahudi katılımcılar da biz bunu Araplar için anlatırız demişler. Nelere güldüğümüz bizi ele verir. İnsan olarak kalıp kalamama düzlemimizi açık eder bazen.

Yaşayıp gördüklerimizin bilgisi yüzünden gözlerini kırpmadan saldıracaklarına dair bir his vardı içimde. Fakat gemidekiler Filistinli değil ki, Avrupalılar da var, pekala biliyorlar ki, herkes biliyor ki sadece canları, can yelekleri, temiz duyguları ve insanlığı sürüklendiği yerden tutup kaldırma, birlikte yukarı tırmanma arzuları var üzerlerinde. Ne silah ne bir elma bıçağı. Malzeme plastik bardak çatal ve kaşıklardan ibaret diyen genç kızların maneviyatını bozmak istemiyordum doğrusu. Saldırı haberi yine de beni bile şoke etti. Bu bir intihara benziyordu kesinlikle. İnsan kalma aleminden tamamen kopma kararına. İlk tan ağarmış, derin bir sarsıntı ve hayal kırıklığı ortamı sarmıştı. O ana kadar hiçbir Yahudi karşıtı söz işitmemiştim, Allah akıl fikir versin, basiretlerini açsın deniliyordu daha çok. Saldırıyla birlikte kahrolsun! sloganları başladı. İncelikle fail ve fiil ayrımı yapılıyordu. Lanetleme özenle fiillere odaklanıyordu. Bunu şunun için söylüyorum. Kan işgal ve zalimlik olmadıkça genelde Yahudilerle bir sorunu olan yok bu ülkede. Bunu bilmek marjinal ırkçılıkla da baş edebilme gücü veriyor hepimize.

Aktivistlerin ise nadide insanlar olduğunu düşünmemek mümkün mü? Bu insanlar daha önce Gazze'ye Yol Açık kampanyasıyla da yola çıkıldığında yaşanan acıları, Mısır askerleri tarafından İsrail adına saldırıya uğrayıp yaralananları gördükleri bildikleri halde yola çıktılar. Tek istedikleri onları görüp şiddet hastalığının pençesine düşmüş Yahudi halkı da iyileşsin ve bir iyilik salgını başlasındı bölgede.

Ceyda Karan bir yazısında İsrail'in en saygın haber yorumcularından Haim Yavin'in, elinde kamerasıyla işgal altındaki Filistinlileri çekerek oluşturduğu Yerleşimcilerin Toprakları adlı bir belgeselden söz etmişti. Kontrol noktasında cehennem sıcağında bekletilen çocukları, kadınları ve daha birçok acıyı çekmiş.

Bir İsrailli asker, kendisine neden Filistinli çocukları vurmadığını soran yerleşimcilerden söz ediyor. Bazı yerleşimciler de kameralara pervasızca şöyle konuşuyorlar: "Filistinlilere topraklarımızı terk etmeleri için süre verilsin, çekip gitmezlerse zorla sürülsünler, o da olmazsa onları bombalayıp öldürelim." Yavin ise yeni bir zihinsel yapılanma hatta bir zihniyet devrimi gerektiğini, bu rüyadan uyanmanın zamanı geldiğini söylediğinden işini ve statüsünü kaybediyor. İsrail Yahudi muhaliflere de kulaklarını tıkamış vaziyette, kibir içinde kötülüğün elinde şuursuzca sürüklenmekte. Yazarlar Birliği Onursal Başkanı Mehmet Doğan'ın yayınladığı bildirideki gibi İsrail'in acil insani yardıma ihtiyacı var.

Bu saldırı her şeyi bildiği halde yalana ve imal edilen sahte gerçekliğe inanmış görünen ve bugüne kadar böyle idare edip gitmeyi başaran bütün dünyayı özellikle de Avrupalı riyakârları derinden sarsacak. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Görmemek, duymamak, anlamamak gayri mümkün. İleri sürülen gerekçeler çok acınası. Artık bunu ABD'si de AB'si de kaldıramaz. Som kötülük hiçbir açıklama tutmayan lekesiz kara bir parıltı içinde gözümüzü alıyor, hiçbir tevile yer bırakmadan dolduruyor dünyayı. Eski tarihin bu kez gerçekten sonu, ama kati bir şekilde yeni tarihin başlangıcı.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT