Kamuda 'Başörtüsü'ne Onay
Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık), Başbakanlık'tan kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi ve başörtüsü nedeniyle 'ikaz' edilen kamu görevlisinin görevine başörtüsü ile devam etmesi gerektiğine karar verdi.
Kamuda başörtüsü yasağı ile ilgili tartışmaları yeniden başlatabilecek nitelikteki kararın verilmesine dayanak olan karar bir kadın kamu görevlisinin başvurusu üzerine alındı.
İsmi ve kurumu açıklanmayan ancak Manisa il veya ilçelerindeki bir emniyet müdürlüğünde bilgisayar işletmeni olarak çalıştığı anlaşılan kadın görevli, başörtüsü nedeniyle amirlerinden "uyarı" aldı. Yazılı uyarıda, başörtüsü ile görevine gelmeye devam etmesi halinde hakkında disiplin soruşturması başlatılacağı belirtildi.
Kadın görevli bunun üzerine ilgili emniyet müdürlüğünü Kamu Denetçiliği Kurumu'na şikayet etti ve "Disiplin cezası alırsa telafisi imkansız sonuçlar doğabileceğinden ikaz yazısının yanlışlığının tespit edilmesini, ikazdan vazgeçilmesini" istedi.
BAŞBAKANLIK'TAN DEĞİŞİKLİK İSTEĞİ
Başvuruyu, ombudsmanlardan eski TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış inceledi.
Elkatmış, kadın görevlinin sadece ilgili emniyet müdürlüğünden şikayetçi olmasına rağmen Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nin yürütmesinin Bakanlar Kurulu'nda olduğunu, Başbakanın, Bakanlar Kurulu'nun başkanı olduğunu bu nedenle başvuruya Başbakanlığın da taraf olması gerektiğini değerlendirerek resen Başbakanlığı da taraf olarak kabul etti.
Kamu Denetçisi Elkatmış, inceleme sonunda; "Başbakanlıktan Kılık Kıyafet Yönetmeliği'ndeki kamu görevlilerinin görev mahallinde başlarının daima açık olacağı yönündeki hükmün yönetmelikten çıkarılmasına, başvurucu kamu görevlisinin başı kapalı olarak görevinin devam etmesine, bu konuda Başbakanlığın, İçişleri Bakanlığı'na bu görevlinin başı kapalı olarak devamını sağlaması tavsiyesinde bulunmasına" karar verdi.
İdarenin 30 gün içinde bir işlem yapmazsa başvurucunun dava açma hakkı olduğunu hatırlatan Elkatmış, 17 sayfalık kararında özetle şu görüşleri dile getirdi:
SAVUNMAK İMKANSIZ
Başörtüsü yasağı uygulamasını kabul etmek ve savunmak imkânsızdır.
CİNSİYET AYRIMCILIĞI
(Erkekler için benzer yasaklar olmadığını belirttikten sonra) Başkalarının hak ve özgürlüklerini ve kamu düzenini koruma adına kadın çalışanların din ve inanç özgürlüğüne, başörtüsü yasağı yoluyla getirilen kısıtlama, bir cinsiyet grubu ile sınırlı kalmaktadır. Bu durum, sadece kadınların kamu düzenini bozacağı ön kabulü ile hareket edildiği anlamına gelecektir.
STRECH KOT GİYİLİYOR
Yönetmelik hükümleri hem kadın memurlar hem de erkek memurlar için ayrıntılı hükümler içermesine rağmen, bu hükümlerin tamamına yakın bir kısmının uygulanmadığı görülmektedir. (ütülü ve sade ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı, tırnaklar normal kesilmiş olur. Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez. vb. hükümler) Buna rağmen yönetmeliğin sadece başörtüsüyle çalışılmasını yasaklayan hükmünün uygulanıyor olması başlı başına bir ayrımcılık göstergesi olup, hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
BU YASAK EN BÜYÜK KÖTÜLÜK
Çalışan bir kadının başını örtmesi, kendi gibi düşünmeyen insanların haklarına herhangi bir tecavüz olarak düşünülemeyeceği gibi; bu durum kamu ve çalışma düzenini bozucu hareket olarak da algılanmamalıdır. Zira kişinin başının açık ya da kapalı olmasının çalışma verimliliği üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olduğu düşünülemez. Aksine mevcut yasak, nüfusun çalışma niyetinde olan eğitimli, dinamik, üretken ve nitelikli bir kısmının üretim potansiyeli dışında tutularak katma değer üretmesi engellenmek suretiyle toplumun gelişmiş toplumlar seviyesine ulaşmasında değerlendirilememiş ve atıl bırakılmış olmaktadır ki bu durum ülkeye yapılan en büyük kötülüktür.
KORKULARA DAYALI VARSAYIMLAR
Kaldı ki ülkemizde başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma amacını meşru gösterebilecek, din ve inanç hürriyetini kısıtlamayı haklı çıkarabilecek hiçbir veri ve olaya rastlanmamıştır. Bu nedenle yapılacak kısıtlamalar, varsayımlara dayanan muhtemel bir tehlike için temel bir hak olan din ve inanç özgürlüğünün tamamen kullanılmaz hale gelmesine izin vermek demek olacaktır. Hâlbuki demokratik ve çoğulcu bir toplumda temel hak ve özgürlükler korkulara dayalı varsayımlarla kısıtlanamamalıdır.
TOTALİTER REJİM ÜRÜNÜ
Kaldı ki söz konusu yönetmelik1980 darbesi akabinde ve darbe hükümeti tarafından çıkartılmış olup, darbe döneminin izlerini taşımaktadır. Totaliter ve tek tip insan yetiştirme zihniyetinin bir tezahürüdür.
HABERE YORUM KAT