Kalb Kurban’a dokunduğunda...
Kurban,
geçmişte yaşanmış kutsal bir ânla,
yaşanan ânı paralel akan zaman dilimlerine evirdiğinde,
insanı ataları İbrahim’in itaatiyle,
İsmail’in yakîniliğinde,
aynı gönül ikliminde,
Allah’la yakınlık tesis ettiğinde değerlidir...
Değişimin ideoloji olduğu bir çağda,
moderniteye güçlü bir itiraz şerhi koyduğu,
değişmeyen tek şeyin kulluk olduğunu gösterdiği,
hakikat’in anlam derinliğine dâvet ettiği için değerlidir...
Mutlak değişime imanla,
mutlak sâbitelere imanın çatışmasını görünür kıldığı,
ilahî bir senaryoyu ölümsüzleştirdiği,
bugüne taşıdığı,
sâbitelerin bereket ve rahmet soluğunu yarınlara ulaştırdığı,
büyüklerin kalbini İbrahim’le,
küçüklerin kalbini İsmail’le buluşturarak hayata anlam kattığı için değerlidir...
Her şeyin eskidiği bir dünyada eskimeyeni hatırlattığı,
ateşin yakamadığı İbrahim’i İsmail’in nasıl yaktığını anlattığı,
kullukla evlat sevgisi arasında örselenen baba yüreğini,
ama kulluktan yana tercihini yapan o putkıranı bize gösterdiği için değerlidir...
Âdem ve Havva’nın buluştuğu yeri,
Allah’ın evim dediği Kâbe’yi,
çocuğuna su bulma inancıyla Merve ve Safa arasında aşkla çırpınan anneyi,
çöl ve su,
hayat ve memat arasındaki med ceziri,
yavrusundan uzak ama kalbi ona asılı Hâcer’i,
ve onun ayakları altından sonsuza fışkıran Zemzemi işaretliği için değerlidir...
2 asırdır yabancılaşma tarihimizi,
şizofren yanlarımızı,
yaralı bilincimizi,
dayatılan batılılaşma serüvenimizi,
hedeflenen mutlak asimilasyonu paranteze aldığı için değerlidir...
Ateş ve İbrahim,
su ve Hâcer,
bıçağın altındaki İsmail,
ve semâdan rahmet meleğinin teşrifinde inen hayat...
...
Kalb Kurban’a dokunduğunda tarih canlanır,
tarihin kılavuzluğunda
geleceğin yolu geçmişin hikmetli nuruyla aydınlanır,
iman olur,
iman, Ümmet olur,
Ümmet çağa inat hayat bulur...
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT