Kahramanlara Bir Özür Borcu
Türkiye'de demokrasiyi kurtaran günün sonunda halk oldu. O kahramanlara herkesin bir özür borcu var.
Elbette en başta sivil ve askerî güvenlik birimlerinin yapması gereken açıklamalar var. Farklı devlet kurumlarının gecikmiş öz eleştiri borcu var.
Böylesi vahşi bir terör örgütünün devlet olmasını izleyen, ses çıkarmayan, buna bir şekilde dahil olan herkesin bir muhasebe yapması lazım.
Tüm yükü Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yükleyip, paralel ile mücadelede zaaf gösterilmesine sebep olan herkesin.
Darbe ortamı son üç senedir oluşturuluyordu. Bundan önceki tüm darbelerdeki gibi bu sürecin birçok katılanı vardı. Medyası, güvenlik birimleri, istihbaratı, uluslararası ittifakları olan. Sandığımızdan da geniş bir network içinde çalışan.
Bu durumun fark edilmesini geciktiren, fark edildikten sonra kendi kişisel ihtirasları için mücadeleyi sekteye uğratan herkesin bir özür borcu var.
Bu insanlar içinde AK Parti’liler de var, CHP’liler de, HDP’liler de, MHP’liler de.
Darbe sonrası oluşan ortamda parsel kapma yarışı yerine ciddi bir muhasebe ihtiyacı var. Ciddi ve samimi.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sıkça paralel yapı mücadelesinde kendi partisi tarafından bile yalnız bırakıldığı anlardan dem vuruyordu. Kimdi bu çevreler?
Bazı Kemalistler, CHP'nin FETÖ'nün bahçesi hâline getirildiğinden şikâyet ediyordu uzun süre. Kimdi CHP ile bu örgütü temas ettirenler?
Sayın Bahçeli kendi partisine karşı “okyanus ötesi bir operasyon” yapıldığını söylüyordu. Kimdi bu operasyona destek verenler?
Ve elbette en uzun hikâyelerden biri olan HDP. HDP liberallerinin bu örgüt konusundaki utanç verici tavrı, Sayın Demirtaş'ın parlatılma operasyonunun beyni olan yapıyla olan ilişkilerinden kaynaklanıyor. PKK-PYD-Gülen ilişkisi ise bence ayrı bir çalışmanın konusu.
O sokakta hepimizi kurtaran insanlara karşı herkesin bir özür borcu var.
Paralel ile mücadeleden çok, korkak bildirilerle “yol arkadaşını” andıçlamayı tercih edenlerin bir özür borcu var.
Bu yapıya karşı daha geniş bir savaş verilmesini engelleyenlerin. Şahsi ikballerini milletin çıkarına yeğleyenlerin.
Not: Bu köşeyi asla özel konularla kullanmayı sevmem. Ancak bu sefer elzem oldu:
Darbe gecesi nerede olmak istersin deseler, çalışma arkadaşlarımla olmak isterdim. "Şimdi ve Burada" ekibi ile köprüde.
Fakat Kanal 24 stüdyosundaydım, darbeden önce bir program sebebiyle. Bir grup müfteri darbe gecesi ısrarla ekrana çağrıldığım ama çıkmadığım konusunda bir karalama kampanyası başlatmış. Kanal 24 Konuk Koordinatörü sevgili dostum Billur bu konu ile ilgili bir açıklama yaptı ve iddiaları yalanladı zaten. Ancak tarihî bir not düşmek lazım.
O gece BBC'de üç ayrı yayına çıktım. Foreign Policy, Daily Beast, Wall Street Journal, Washington Post editörlerine anlık bilgi akışı sağladım. Al Arabiya kanalı ile de.
O sokakta ölen kahramanların anısına saygısızlık yaparak rol çalma peşinde olmadım asla. Kimse de olmamalı. Son zamanlarda Türkiye'de tehlikeli bir güruh üredi, başkasının omzuna basmadan yükselmeyi bilmeyen kifayetsiz muhterisler. Bunların yine haklı bir davayı kirletmesine izin verilmemeli.
Son üç senedir sayısız FETÖ operasyonuna maruz kaldım. Gazetecilik kariyerimin %90'ı bu örgüt ve müttefiklerine karşı mücadele etmek oldu.
Ve o yüzden bu örgütle mücadele kisvesi altında şahsi menfaat güdenlerin bu misyona en çok zararı verdiğini gözlemleme şansım da...
Türkiye
YAZIYA YORUM KAT