Kadim dil, yeni vizyon
Deyr'ül Zeferan Manastırı'nın terasından uçsuz bucaksız Mezopotamya ovasına bakıyoruz.
Bahar neleri getirecek, neleri götürecek bizden, badem çiçeklerinden fal tutuyoruz. Badem ağaçlarına bak diyorum arkadaşıma. İnsanın soluğunu taşımıyor mu sence de? Bahar iyiliktir, korkma!
Ufuk çizgisini dolduran Mezopotamya ovası ve hançeresinden konuşan gençler hüzünlü görünüyor. Ama aynı hüznün içinde umut da var.
'Size güneş tapınağını gezdirelim isterseniz' diyor genç İshak. Yaşlı bir Süryani, manastırın avlusunda bin yıllık uykusunu uyuyor.
Hâlâ buradalar. Kutsal kitabın dili olan Süryaniceyle tarihin vesikası onlar. Onlarsız eksik bir şehir olurdu Mardin, Türkiye eksik bir ülke muhakkak. Binlerce yılın biriktirdikleri ile devamlılığı temsil ediyorlar.
Biz farkına varmasak da, tarih içinde inanmak birikir. İnanmanın taşlarından örülen maneviyat duvarı toplumları bir arada tutar.
Metropolit Saliba Özmen Hazretleri, bizi her zamanki güler yüzüyle karşılıyor. Ama o günkü sevincinin özel bir sebebi var; Artuklu Üniversitesi, Süryani Dili Kürsüsü için hazırlıklara başlıyor. Kürsüyü kurmak üzere Amerika'dan davet edilen Abdülmesih Saadi'nin, Üniversite Rektörü Serdar Bedii Omay'ı ziyaretinde tesadüfen oradaydım. Karşılaşmalarındaki heyecanı görmek bile çok kıymetliydi. Geniş vizyonuyla takdiri fazlasıyla hak eden Rektör Omay ve Metropolit'in büyük bir sevecenlikle karşıladığı Saadi, Mardin'den Amerika'ya göç eden Süryani bir aileden. Atayurdu Mardin'e daha önceleri sadece hac ibadeti için gelirmiş.
Saadi, üstlendiği görevin öneminin farkında. Sadece Süryani cemaati açısından değil, bir entelektüel olarak kadim bir dili yaşatmanın verdiği heyecanla konuşuyor. Atalarından aldığı dilin zenginliğini Mardin'e iade etmek istiyor.
Enstitünün adını bile doğru koymaya çekinen, merkezdeki bürokratların aksine, Mardin'de kültürün, dilin kaynağında yaşayan ilgililerin açıklığı ve heyecanı memleket adına ümit verici.
Yaşayan Diller Enstitüsü'nde bir yandan Kürt dili ve edebiyatı konusundaki çalışmalar devam ederken, Süryanicenin ihmal edilmemiş olması atılan adımların demokrasi adına olduğunu kanıtlar nitelikte.
Demokrat vizyonuyla bilinen Rektör Omay'ın şu sözleri kayda değer:
"Bir dilin ölmesi, insanın ölmesi demektir. Kültürün, medeniyetin ölmesidir. Süryani cemaati olmasa bu kürsü anlamsız olurdu. Süryaniceyi yaşatmak önemli hedeflerimiz arasında. Ayrıca sadece Süryaniceye değil, Arapça ve Kürtçenin alt lehçelerine de bölümümüzde yer vereceğiz."
Üniversitenin bu gayretine Metropolit şu gerçeği dile getirerek destek veriyor:
"Dünyanın başka ülkelerinde Süryani dili üzerine çalışmalar yapılıyor ama burada, kendi yerimizde olması çok önemli. Amerika'da, İngiltere'de, Almanya'da değil, Süryani dili kürsüsünün Mardin'de olması anlamlı olur. Burada Süryanice adına yapılanlar dünyada bir numara olur."
Bu ifadeye bakılırsa, Metropolit'in de mezun olduğu Oxford Üniversitesi'ndeki Süryani Dili Bölümü Mardin'dekinin gölgesinde kalabilir. Dilin kaynağı burası olduğuna, Süryanice bu topraklarda doğduğuna göre, uyandırılmış kökten doğacak anlam da büyük olacaktır.
Süryanicenin anayurdu Mardin'de bu düzeyde değer görmesi Türkiye'nin kabullenemediği çeşitliliği için de iyi bir örnek oluşturuyor.
Türkiye'nin taşrasında, olması gerekenler için, elini hep beraber taşın altına süren dini liderler, bürokratlar, akademisyenler ve seçilmişler, Türkiye'nin merkezine yeni dönemi anlatıyor.
Geleceğin siyaset ve yönetimi için gerekli vizyon bu olmalı.
YAZIYA YORUM KAT