Kaddafi’nin Ebu Gureyb’i
Olayı medya organlarından okumakla “benim kardeşim de burada öldürüldü” diyerek söze başlayan birinin ağzından dinlemenin tesiri elbette farklı oluyor. Üstelik tam da katliamın gerçekleştirildiği büyük salonda; “1261 kişiyi işte bu salona doldurup şu tavanda gördüğünüz küçük pencerelerin bölmelerinden kafalarına kükürtlü su ve mermi sıkmışlardı. İçlerinde sadece bir kişi kurtulmuş, 1260 kişi katledilmişti” sözlerini olayın adeta gözlerinizin önünde vuku bulduğunu hissedercesine dinlemenin harekete geçirdiği duygularla. İşte o zaman zalimlerden ve zulümden bir kat daha fazla nefret ediyorsunuz. Zulme başkaldıran halkların haklılığını daha iyi anlıyorsunuz. Kaddafi’nin meşhur Ebu Selim katliamını belki duymuş veya bir yerden okumuş olabilirsiniz. Libya halkı arasında kısaca Busilm Cezaevi olarak da adlandırılan Ebu Selim Cezaevi’nde tutulan siyasi tutuklular maruz kaldıkları kötü muamelelerin son bulması ve durumlarının iyileştirilmesi için 1996’da tepki eylemleri başlatıyorlar. Gardiyanlar da 29 Haziran 1996 tarihinde onları koğuşların ortasında bulunan ve muhtemelen sayım vs. için kullanılan salona topluyorlar. Sonra askerler tavandaki küçük ebatlı pencerelerin bölmelerinden üstlerine kükürtlü su ve mermi sıkarak topluca katlediyorlar. Salona doldurulan 1261 kişiden sadece bir kişi sağ kalıyor. Fakat olaydan kimsenin haberi olmadığından aileleri yine onlar için cezaevine yiyecek ve giyecek taşımaya devam ediyor. Kendilerini görmelerine fırsat verilmese de hiç olmazsa burada dört duvar arasında dünyadan kopuk “yaşamaya (!)” mahkûm edilen evlatlarımız aileleri tarafından da ihmal edildiklerini düşünmesin, diyorlar. Getirdikleri yiyecek ve giyeceklerin onlara ulaştığını sanıyorlar. Katliamın üzerinden yedi yıl geçtikten sonra yani 2003’te “siz o yiyecek ve giyecekleri kendi evlatlarınıza değil onları öldüren gardiyanlara taşıyorsunuz” diye bir söylenti çıkınca tereddüt oluşuyor ve zindana doldurulanların yakınları kendilerine demir parmaklıkların arkasından da olsa görüşme fırsatı verilmesini istiyorlar. Yapılan ısrarlar sonucu ve bazı uluslararası kuruluşların da devreye girmesi üzerine zulüm rejimi, katliamı resmen itiraf ederek ailelerine manevi tazminat teklif ediyor. Ancak aileler tazminatı kabul etmeyerek sorumluların idamla cezalandırılmasını istiyorlar. İşin ilginç yanı ise bu tür rejimlerde kimsenin baş sorumluyu karşısına alma cesareti gösterememesi sebebiyle sadece infazcıların suçlanabilmesi. Oysa böylesine bir vahşi katliamın diktatörün talimatı veya izni olmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildir ve suçluların idamla cezalandırılması durumunda ipin en önce onun boynuna geçirilmesi gerekir. Libya’nın başkenti Trablus’un tam göbeğine inşa edilmiş olan ve sadece siyasi tutuklulara tahsis edilen Ebu Selim Cezaevi’ni Kaddafi’nin Ebu Gureyb’i veya Guantanamo’su olarak tanımlamak mümkün. Aralarında bir fark olmadığını görünce halklarının tepesine taht kurmuş yerli diktatörlerle yabancı işgalciler arasında bir fark olmadığını daha iyi anlıyorsunuz. Söz konusu cezaevine doldurulanlar sadece 1996 katliamında öldürülenlerden ibaret değildi. Kaddafi, direnişçilere karşı sorun çıkarmaları için diğer cezaevlerindeki adi suçluları serbest bıraktığı halde dediğimiz gibi tamamen siyasi mahkûmlara veya tutuklulara tahsis edilen Ebu Selim Cezaevi’ne doldurulanların kaçmalarını engellemek için çok sıkı tedbirler almıştı. Mücahitler burada kontrolü ele geçirince de muhtemelen kontrolün yeniden diktatörün adamlarına geçebileceği korkusuyla adeta zamanla yarışırcasına elbiselerini ve okumaya devam ettikleri kitaplarını bile geride bırakıp kaçtıklarını koğuşlarda terk edilmiş eşyalardan ve kitaplardan anlıyorsunuz. Yaptığımız ziyaretlerde kendileriyle görüştüğümüz kişilerin birçoğu Ebu Selim tecrübesi yaşamıştı. Birçoğu on beş yıldan fazla süre orada kalmış. Ama bunca zindan hayatı kararlılıklarından, direnişe ve mücadeleye bağlılıklarından hiçbir şey eksiltmemiş. Şimdi Kaddafi zulmünün mağdur ettiği siyasi tutuklular arasında dayanışma sağlamak, onların geçmişteki mağduriyetlerinden kaynaklanan sıkıntılarını azaltmak, ailelerinin yaşadığı zorlukların izlerini silmek amacıyla Siyasi Tutuklular Dayanışma Derneği kurulmuş.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT