Kadayıfı bulmuşlar, kaymak nerede diyorlar
1980’de Hukuk Fakültesi’ne girdiğimden beri, hukuk ile uzaktan yakından ilgili açıklamaları pür dikkat izlerim.. Darbe döneminde yapılan açıklamaları pek dikkate almayalım.
Ama 1982 Anayasası yürürlüğe girmesi ile birlikte, şu klasik söylemi sürekli dinler dururuz: “Türkiye genelinde tüm hakim ve savcıların atamalarını, özlük işlerinin takibini, yüksek yargıya üye seçimini organize eden Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bir sekreteryası bile yok!”
İlk açıklamaları, “Bunlar sekreteri ne yapacaklar acaba” diye şaşkınlıkla karşılardım.
Zamanla anlaşıldı ki; bağımsızlık istiyorlar. Bağımsızlığı sembolize etme anlamında da, “sekreteryamız bile yok” diyorlar.
Onun içindir ki; “Adalet Bakanı’nın lütfu (1) ile telefonlarımıza bakacak bir memur görevlendiriliyor. Bakan istese, kendi telefonumuza kendimiz bakacağız” eleştirileri de zaman zaman yapılmıştır.
Sadece bu kadar mı?
“Bizim bağımsız bir bütçemiz bile yok!”
Hayır, gecekondu semtindeki bir asgari ücretlinin sızlanışı değil bu.. Milletin oyları ile işbaşına getirdiği hükümetlerin çıkarttığı düzenlemeleri iptal edecek hakimleri belirleyen, bakanları-milletvekillerini yargılayacak mahkeme üyelerini belirleyen, yeri geldiğinde siyasetçilerin milletvekilliği yapmasını önleyecek cezaları veren hakimleri seçen bir kurul bu!
Ve “bir bütçeleri bile yok”
“Bütçe ne işe yarar ki?” diye sormayın.
Onu da süreç içindeki bazı eleştirilerden öğrenebilirsiniz: “HSYK’nın kendisine ait bir daktilosu bile yok. Adalet Bakanlığı’ndan rica ile alınan daktilo ile yazımlarımızı yapıyoruz. Bakan kızıp da daktiloyu alıp götürse, yazışmayı elimizle yapmak zorunda kalırız!”
Durum bu kadar vahim işte!
Zaman zaman dile getirilen, “Kendimize ait bir binamız, bir müstakil makamımız bile yok. Adalet Bakanlığı’nda, meccanen oturan, istenildiği an kapıdışarı edilecek misafir gibiyiz” şikâyetlerini de dinledik yallarca...
HSYK’nın üst yönetimi pek ihtiyacı olmayacağı için dillendirmez ama, hakim ve savcı tabanında çok önemli bir şikâyet de, HSYK kararlarının hukuki denetiminin olmamasıdır.
HSYK kararı verdi mi, işiniz bitti demektir. Bakınız Ferhat Sarıkaya’da olduğu gibi.
11 kişi, “Savcılıktan ihracına” dedi mi, hayatınız kaydı demektir. Bir başka kuruma itiraz, bir başka mahkemeye denetleme.. Hiçbiri mümkün değil.
Bu düzenlemeye de yıllardır itiraz ediliyordu..
Yine hakim ve savcı tabanından gelen bir şikâyet de, HSYK’nın üyeleri arasında kendilerini temsil eden hiç kimsenin olmaması idi.
Evet, HSYK üyeleri hakim ve savcılıktan gelme kişiler ama.. Hepsi, Yargıtay veya Danıştay üyeleri.. Dolayısı ile Yargıtay ve Danıştay dışındaki adliyelerde görev yapan binlerce savcı ile hakimin seçtiği tek bir üye bile, HSYK’da yoktu. Bu da yoğun olarak eleştiriliyordu.
Bu eleştirileri, öyle sıradan sitem gibi algılamayın. Hukuk Fakültesi’nde ders başlar; “HSYK’nın bağımsız yapısı yoktur?..” Yargıtay’da adli yıl açılış töreninde konuşma başlar: “HSYK’nın bağımsız bir mekânı bile yoktur..”
Profesörler saatlerce bunu anlatır.. Barolarda bunlar tartışılır. Adliye koridorlarında, hakimler savcılar bunu konuşur! Ama 27 yıldır, bu konuda tek bir adım atılamaz!
Sanki devlet bölünürmüş gibi, HSYK’ya bir bütçe verilmez. Bir sekreterya verilmez. Bir fiziki mekân tahsis edilmez!
Geliriz AK Parti’nin iktidar dönemine..
Şimdi Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in öncülük ettiği yargısal reform ile, yıllardır eleştirilen yukarıdaki hususların tümü hayata geçiriliyor!
Yeni taslak kabul edildiğinde, artık HSYK’nın sekreteryası da olacak.. Bütçesi de..
Kendisine özel fiziki mekânı da olacak...
HSYK’nın bazı üyeleri de, binlerce hakim ve savcının seçimiyle belirlenecek. Yok öyle, “Ben Yargıtay’a üye seçeyim. Yargıtay üyeleri bana üye seçsin” kısır döngüsü!
Ve “hukuk devleti” ilkesinin gereği olarak, yeni düzenlemeye göre, “HSYK’nın kararları da yargı denetimine tabi tutulacak”
Ama bakıyoruz adli yıl açılışında Yargıtay Başkanı’nın konuşmasına..
Tüm bu sorunlar, 27 yıldır yokmuş, bu şikâyetler 27 yıldır dile getirilirken, küçücük bir adım bile atılamadığı fiilî bir gerçek değilmiş gibi, “Yargısal reform taslağındaki şuna da karşıyız, buna da karşıyız” üslubu ile konuşmalar yapılıyor!
El insaf yani.. 27 yıldır; kendisine ait daktilosu bile olmayan, kendisine ait sekreteri bile olmayan, kendisine ait bir makam odası bile olmayan HSYK’ya, yeni taslak sadece bunları bile kazandırsa, alıp başınızın üstüne koymanız gerekmez mi? ANAP’ı gelmiş.. DYP-SHP’si gelmiş.. CHP’si gelmiş.. DSP’si gelmiş.. MHP’si gelmiş.. 27 senedir hiçbiri bir şey yapamamış da, şimdi AK Parti’den gelen kadayıfın üzerine bir de kaymak mı istiyorsunuz? Bırakın, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, Adalet Bakanı’nın da orada bir koltuğu olsun. Ne olur yani?
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT