Kaçırılan Öğretmenler Serbest Bırakılsın!
Özgür Eğitim Sen Diyarbakır Temsilciliği, öğretmenlere misyoner muamelesi yapmanın gerçekçi bir tutum olmadığını belirterek kaçırılan öğretmenlerin serbest bırakılmasını istedi.
Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır temsilciliği son günlerde yaşanan öğretmen kaçırılmalarına dönük bir basın açıklaması yaptı. Sendika binasında yapılan açıklamada, sendika temsilcisi M. Masum YOKUŞ Diyarbakır, Batman, Mardin, Midyat ve Tatvan Özgür Eğitim-Sen Temsilcilikleri adına son günlerde yaşananlarla ilgili olarak basın mensuplarına bir değerlendirmede bulundu.
ÖĞRETMENLERİN SAVAŞA ÇEKİLMESİ ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ ARTIRACAK
Kürt sorunu bağlamında gerek BDP-PKK'nin gerekse devletin sorunun çözümüne dönük yapıcı ve cesur adımlardan vazgeçerek savaş ortamını sivil halkı da içine alacak tarzda genişletmelerinin tehlikesine vurgu yapıldı. Kürt sorunu çerçevesinde sorunun çözümüne dönük muhatap alınacak kişi ve kurumların belli olduğunu, sivil vatandaşların ve öğretmenlerin bir şekilde savaşın içine çekilmesinin sorunun çözümünden çok çözümsüzlüğünü artıracağı ifade edildi.
Öğretmenlerin kaçırılmasının hiçbir suretle kabul edilemeyeceği belirtilen açıklamada, öğretmenlere dönük bu tür eylemler kınandı. Kaçırılan öğretmenlerin bir an önce serbest bırakılması talep edildi. Öğretmenlerin özgürlüklerine kavuşabilmesi için ilgili kesimlerin bir an önce inisiyatif almaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri istendi.
Kürt sorununa, birbirini izleyen eylem ve operasyonlarla kısır bir döngü içine sıkıştırılmadan uygun müzakere ve siyaset zeminlerinde, kanla değil ahlak, adalet ve merhamet ilkeleriyle bir çözüm aranması gerektiği vurgulandı.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ
ŞİDDET SON BULMALI, KAÇIRILAN ÖĞRETMENLER SERBEST BIRAKILMALIDIR!
Devlet ve PKK tarafları arasında uzun bir süreden beri yürütülen bir takım müzakereler olduğu kamuoyuna yansımıştır. Yürütülen müzakerelerin olumlu sonuçlanması konusunda umutların sürdüğü bir anda, çatışmaların birden bire alevlenmesi toplumda hâkim olan umut havasının, yerini umutsuzluğa ve endişeye bırakmasına sebep olmuştur.
12 Haziran seçimleri sonrasında hem AK Parti hem de BDP'nin elinin güçlenmesi, umudu besleyen saiklerin başında geliyordu. İki taraf için de sonuçlar, siyaseten daha güçlü bir pozisyona işaret ediyordu. BDP' nin farklı toplumsal ve siyasal kesimleri temsil eden simalar ile blok oluşturması, daha uzlaşmacı bir perspektifin oluşturulduğu kanaatini oluşturmuştu.
Genel izlenim; Kürt sorununun çözümü noktasında atılacak adımlar, demokratik açılım söylemleri, yeni anayasa tartışmaları, seçim sonrası sorunun çözümü için toplumsal bir mutabakat zemininin oluşacağı yönündeydi. Ne var ki; Hatip DİCLE'nin milletvekilliğinin YSK tarafından engellenmesi, KCK operasyonları adı altında yerel yöneticilerin tutuklanması ve aylardır iddianamelerinin bile hazırlanmaması; diyalog çabalarının aksamasına yol açtı. Sonrasında BDP'nin meclis boykotu, Silvan, Ankara, Bitlis, Siirt, Pervari ve Batman'da meydana gelen ölümler, sınır ötesi operasyonlar, özel ordu girişimleri sorunun çözümünü çıkmaza soktu.
Özellikle son zamanlarda gerçekleştirilen eylemler halkın ve Sivil Toplum Örgütlerinin yoğun bir şekilde tepkisini çekmektedir. Kürt halkının haklı talepleri, bu tür akıl almaz ve toplum vicdanında derin yaralar bırakan eylemler nedeniyle gölgelenmektedir.
Şiddet sarmalının sorunun çözümünü zorlaştırdığı hususunda, bütün akil insanlar hem fikirdir. Hal böyleyken, 90'lı yılları hatırlatan bu pervasızlığın bir an önce muhasebesi yapılmak durumundadır. Eylemler, toplumda barışa yönelik oluşan umutların yitirilmesine, halklar arasında güvenin azalmasına ve derin güçlerin umutlarının yeşermesinden öte bir işe yaramamaktadır. Her geçen gün daha fazla annenin yüreği yanmakta, genç kadınlar ve çocuklar, geleceğin öfke ve nefret şahitleri konumuna itilmektedir. Özellikle sivil halka yönelik eylemler, büyük bir antipati yaratmanın yanı sıra, çözüme katkı sunacak aktörlerin de elini kolunu bağlamaktadır.
Hiçbir bayrağın, hiçbir toprağın ve hiçbir ideolojinin insan hayatından daha değerli olmadığı ve bütün değerlerin insanla anlam kazandığı bir hakikat iken; insanın bu değerlere feda edilmesi, hakikatin tersyüz edildiğinin apaçık göstergesidir. İnsan kanı dökülerek elde edilecek haklar, "hak" vasfını sorgulamaya yetecektir. Zira insanın yaşama hakkı, Allah'ın insana bir bağışıdır. Bu bağışı, teknik, taktik, stratejik ve pragmatik kaygılara kurban etmek; Allah'ın ve tarihin önünde verilemeyecek bir hesaba yatırım yapmaktır. Gerçek zarar budur.
PKK' nin son zamanlarda sivilleri de kapsayacak şekilde tabana yaymaya çalıştığı eylem biçimleri, toplum tarafından kaotik hedefler içeren operasyonlar olarak okunmaktadır.
Bu endişelerimize ilaveten, son iki gün içinde PKK tarafından kaçırılan 12 öğretmenin durumu belirsizliğini korumaktadır. Öğretmenlere misyoner muamelesi yapmak, gerçekçi bir tutum değildir. Hizmet üreten kurum ve kuruluş çalışanlarını şiddet ve baskının muhatabı yapmak, adil ve anlaşılır bir tutum değildir.
Özgür Eğitim Sen Diyarbakır Temsilciliği olarak; öğretmenlerin kaçırılmasını hiçbir surette makul bulmuyoruz. Öğretmenlere yönelik bu tür eylemleri şiddetle kınıyoruz. Çoğu kadrolu olmayıp, ek ders ücreti karşılığı derse giren öğretmenlerin bir an önce bırakılmasını talep ediyoruz. Meslektaşlarımızın özgürlüklerine kavuşması için, rol alabilecek pozisyonda olan bütün aktörleri bir an önce görev almaya ve sorumluluk duygusu ile hareket etmeye davet ediyoruz.
Sonuç olarak; ülkenin öncelikli sorunu kabul edilen Kürt sorunu, birbirini davet eden eylem ve operasyonların kısır döngüsü içerisine sıkıştırılmamalıdır. Taraflar siyaset ve müzakere zeminini baltalayacak tüm tavırlardan kaçınmalıdır. Kürt sorunun çözümü; artan kan ve barutun kokusuyla değil, ahlak ve adaletin, vicdan ve merhametin tecellisiyle mümkündür.
DİYARBAKIR, BATMAN, MARDİN, MİDYAT ve TATVAN ÖZGÜR EĞİTİM SEN TEMSİLCİLİKLERİ ADINA
Mehmet Masum YOKUŞ
Özgür Eğitim Sen Diyarbakır İl Temsilcisi
HABERE YORUM KAT