1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. K.Köy'de “İlk Neslin Kur’an Algısı” Semineri
K.Köyde “İlk Neslin Kur’an Algısı” Semineri

K.Köy'de “İlk Neslin Kur’an Algısı” Semineri

Asır-Der ve Özgür-Der’in ortak düzenlediği aylık seminerlerde bu ay; Bülent Şahin Erdeğer’in katılımıyla “İlk Neslin Kur’an Algısı” konusu konuşuldu.

16 Aralık 2012 Pazar 17:11A+A-

Asır-Der ve Özgür-Der’in Küçükköy’de ortak düzenlediği aylık seminerlerde bu ay; Bülent Şahin Erdeğer’in katılımıyla “İlk Neslin Kur’an Algısı” konusu konuşuldu.

Erdeğer, özetle şunları kaydetti:

Bizler, Kur’an ile doğrudan değil dolaylı olarak muhatap olan bir nesiliz. Kur’an’ın indiği coğrafyadan farklı bir mekânda, farklı bir zaman diliminde, 1400 yıllık dil ve kültür farklılaşmasından sonra vahyi anlamaya çalışıyoruz. Kur’an ile aramızdaki bu “açı farkını” ne kadar kapatabilirsek o derece vahyin mesajını anlamaya ve yaşamaya muvaffak olabiliriz.

Kur’an’ın gerçek mesajıyla doğrudan bağ kurabilmemiz için aydınlatılması elzem iki nokta vardır: Ayetlerin ne dediği ve ayetlerin neyi kastettiği (maksadının ne olduğu).  Bu iki şeyi anlayabilmek için de Kur’an’ın nüzul ortamına vakıf olmamız gerekmektedir. Kur’an’da hangi mecazın hangi maksatla kullanıldığı, ayetlerdeki imaların amacı, o dönemki Arap dilinin genel mantığı gibi konuları, en azından genel manada bilmek, vahyi anlamamız açısından bize yol gösterici olacaktır.

“Nüzul ortamı”nı tahlil edecek olursak, ilk incelememiz gereken noktalardan biri; ayetlerin muhataplarının kimler olduğudur. Kur’an’da genel olarak üç kesime hitab vardır: Müşrikler, Ehl-i Kitab (Yahudiler ve Hıristiyanlar), Müminler . Bazı ayetler doğrudan müşrikleri hedef alır; onların hayatlarındaki çarpık inanç ve hareketler eleştirilir, yeri geldiğinde kendileri cehennem ile tehdit edilir. Ehl-i Kitab’a hitab eden ayetlerde onların yanlış itikatları eleştirilir, İslâm dairesine girmelerine davet vardır. Müminlere hitab eden ayetler de müminlerin özelliklerine uygun bir biçimde nazil olmuştur. Örneğin; biz müşriklere hitab eden bir ayeti bağlamından kopartarak alıp bir mümine söylersek usulî açıdan bir yanlışa düşmüş oluruz.

Kur’an’ın doğru anlaşılmasında bir diğer nokta, vahyin neyi gündeme alıp neyi almadığını tespit edebilme meselesidir. Örnek vermek gerekirse “mushafa abdestli dokunulup dokunulamayacağı” tartışması Kur’an’ın nüzulundan ve Hz.Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkmış bir tartışmadır ve Kur’an’ın gündeminde böyle bir tartışma yoktur. Ancak mushafa abdestli dokunulamayacağına delil olarak bir ayet getirilmektedir. (Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz. (56;78)) Oysa ayetin önüne ve arkasına baktığımızda ve muhatabının kim olduğunu tespit ettiğimizde, ayetin mushaftan değil “Levh-i Mahfuz”dan bahsettiğini, müşriklerin iddialarına bir cevap olarak söylendiğini görüyoruz. Zaten ortada bir mushaf dahi yokken inen ayetler delil gösterilerek böyle bir tartışmanın mevzu bahis edilmesi abesle iştigaldir.

Vahyin mesajının doğru anlaşılması için dikkat edilmesi gereken bir yer de; Kur’an’ın, muhatapları için eyleme dönük, onların salih amellerini arttırıcı bir fonksiyon yüklendiğidir. Kur’an, felsefi ve kelami tartışmalara girmekten ısrarla kaçınır, verdiği mesaj ve bilgilerle kişinin davranışlarını ıslah etmesini, iyiliği emredip kötülükten sakındırmasını amaçlar. Kur’an’da Allah’ın isim ve sıfatlarından bahseden ayetlerde dahi inananları salih amellere yönlendirme amacı vardır. Bu açıdan bakarsak Asr suresinin (sahih bir itikad ve salih amellerde devamlılık) Kur’an’ın bir özeti olarak sunulmasının hikmetini kavrayabiliriz.

Kur’an’ın doğru anlaşılmasında nüzul ortamı, ayetlerin muhatapları ve vahyin neyi gündeme alıp almadığı konularında bir örnek olarak “şefaat” tartışmalarını ele alabiliriz. Bilindiği üzere günümüzde zaman zaman bir müminin diğer müminler için şefaatçi olup olamayacağı tartışılmaktadır, bazı ayetlerden de deliller getirilmektedir. Kur’an’a baktığımızda ise şefaat ile ilgili ayetlerin müşriklerin ve Ehl-i Kitab’ın iddialarına cevap olarak söylendiğini görüyoruz. Meleklerin, putların ya da onların uydurdukları varlıkların Allah katında bir şefaatçi ya da aracı olamayacaklarına dair bir söylem vardır. Herhangi bir insanın diğer bir insana şefaat edip edemeyeceği Kur’an’ın gündeminde olan bir tartışma (dahi) değildir.

Bir konunun bizim gündemimizde olup olmaması mutlaka Kur’an’da yer alıp almamasına bağlı değildir. Günümüzdeki tartışmalı konulara, Kur’an’da yer almasa dahi, ayetlerin iç ve dış bağlamını göz önünde bulundurarak çeşitli şekillerde çözümler ortaya koyabiliriz. Örneğin “Onlar için besili atlar hazırlayın” ayetini bugünün şartlarında düşmanlarıyla savaşan hiçbir Müslüman grup olduğu gibi almamakta, ayetin mantığını anladıkları için “silah, top, mermi” gibi hazırlıklar yaparak söz konusu ayetin gereğini yerine getirmektedirler.

Program katılımcıların soru ve katkıları ile sona erdi.

Haber: Mücahit Gökduman 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum