İzzet’imize Sahip Çıkalım
İHH’nın Batı Yaka temsilcisi değerli kardeşimiz İzzet Şahin, 27 Nisan 2010’da Batı Yaka’nın Beytlaham askerî kontrol noktasından geçerken işgal güçleri tarafından tutuklanarak Şabak’ın Petah Tikva’daki sorgulama merkezine götürüldü. Sonra da Askalan Cezaevine kondu.
(Haber kaynaklarında işgal devletinin isimlendirmesi nazarı dikkate alındığından Aşkelon deniyor. Ancak doğrusu Askalan’dır.)
Şahin’in 4 Mayıs 2010’da yani dün işgal devleti mahkemesine çıkarılacağı bildirilmişti. Fakat savcının süre talebi üzerine 15 gün ertelenmesi kararlaştırıldı. Avukatların itirazı üzerine sürenin 3 güne indirildiği bildirildi. Üç günlük ertelemeden sonra mahkemeye çıkarılması ve serbest bırakılması ise büyük ölçüde meseleye diplomatik açıdan el atılmasına, medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının ilgi göstermesine bağlıdır.
Son dönemde Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren ve dikkat çeken bazı gelişmelerle birlikte Türkiye toplumu Siyonist işgal gerçeğini daha yakından tanımaya başladı. Belki de İzzet Şahin’in tutuklanması öncesinde “askerî kontrol noktası” pek duyulmamıştı. Duyanların da çoğu mahiyetini merak etmemişti.
Gazze her taraftan kuşatma altına alınmış, insanlık dışı ambargo ile karşı karşıya iken Batı Yaka da rahat değil. Bu bölge de askerî kontrol noktalarıyla kalbur gibi örülmüş durumdadır. Bir kişi farklı yerleşim bölgesindeki işine veya bir yakınını ziyarete giderken en az iki askerî kontrol noktasından geçer. Dönüşü de katarsak bir yolculukta dört kez bu noktalardan geçmek zorundadır. O da alelade kimlik kontrolü veya x-ray cihazından geçme değildir. Hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuklanabileceği endişesi psikolojik eziyet olarak her zaman saklıdır. Buna ek olarak herhangi bir gerekçe gösterilmeden saatlerce bekletilme, hakarete uğrama, itilip kakılma, aşağılanma, bazen de dayak, saldırı, silahlı tehdit ve silahlı saldırı gibi fiili işkencelere maruz kalır.
Beytlaham, Batı Yaka’nın sekiz vilayeti içinde Kudüs’ün güneyinde yer alan iki vilayetten biridir. Diğeri ise el-Halil. Biri adını Hz. İsa (a.s.)’dan, diğeri ise Hz. İbrahim (a.s.)’den alır. Beytlaham, kundak evi anlamına gelir ve Hz. Meryem, Hz. İsa’yı burada dünyaya getirdiğinden böyle adlandırılmıştır. El-Halil ise dost anlamına gelir ve Allah dostu Hz. İbrahim o bölgede ikamet ettiğinden onun el-Halil sıfatı bu şehre ad olmuştur. Kudüs’ün hemen bitişiğinde olan Beytlaham’dır.
İHH’nın Batı Yaka temsilciliği Beytlaham’a açılmış. Demek ki İzzet Şahin de hem burayla ilgilendiği, hem de Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nde İbranice öğrendiği için iki şehir arasında gidip geliyordu. Aralarındaki mesafe yaklaşık 10 km.den ibaret olan bu iki şehir arasında her yolculuğunda işgal devletinin askerî kontrol noktalarından geçiyor ve sonunda piyango ona da çıkıyor.
Önce Şabak’ın Petah Tikva’daki sorgulama merkezine götürülüyor. Petah Tikva, 1948’de işgal edilmiş bölgenin orta kısımlarında, Tel Aviv’e daha yakın bir şehirdir. Şabak ise Siyonist işgal devletinin iç istihbarat ve sorgulama teşkilatı olarak tanımlanır. Fakat daha çok Filistinli tutuklulara uygulanan işkenceleri koordine etmesiyle tanınır. Temennimiz kıymetli kardeşimiz İzzet Şahin’e de işkence yapmış olmamasıdır. Durumu hakkında yeterince bilgi alınamaması bu konuda endişe veriyor.
İHH’nın Beytlaham’a açtığı temsilcilik bir iyilik sefareti, temsilci olarak tayin ettiği İzzet Şahin de iyilik sefiri hükmündedir. Resmi görevli vasfının olmaması hiç önemli değil. Mağdur ve mazlum insanlara el uzatma, iyilik yapma, yardımları ulaştırma göreviyle orada bulunduğundan iyilik sefiri sayılır. Dolayısıyla sadece İHH’nın değil, Türkiye’nin İzzet’idir ve Siyonist saldırganlığa, şiddete ve baskıya karşı hep birlikte İzzet’imize sahip çıkmalıyız. Diplomatik yetkililere yapılan aşağılayıcı tutum ne idiyse İzzet Şahin’e yapılan da odur.
İzzet Şahin çok mülayim, gayretli ve tam anlamıyla iyilik gönüllüsü bir insandır. Yani kişisel vasıfları itibariyle de iyilik sefiri olarak nitelendirilmeye tamamen uygundur. Dil konusunda da başarılı biridir. Dünyanın değişik yerlerinde görev yaptığı için birkaç yabancı dil öğrenmişti. Şimdi de görevi icabı İbranice öğreniyormuş.
Bizim tahminimize göre tutuklanmasının iki önemli amacı olabilir. Birincisi, İHH’nın öncülüğünde organize edilen gemi konvoyu hakkında bilgi edinilmesi. Kaldığı eve baskın düzenlenmesi ve bilgisayarına el konması bunu gösteriyor. Diğeri de gemi konvoyuna karşı bir baskı provası. Konvoy hakkında toplayacağı bilgiler işgal devletine bir şey kazandırmayacak. Çünkü her şey açıktan ve kamuoyunun gözü önünde yapılıyor. Baskı provasına karşı da Türkiye’nin dediğimiz gibi diplomasi, medya ve sivil toplum düzeyinde karşı atağa geçerek işgal devletinin planlarını boşa çıkarması gerekir.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT