İzmir’in mescidi ancak bu kadar olur!
Darbecilerin Sözcü’sü..
Yazdıkları yalanlar, kartel gazetelerinde göze batanların kapı önüne konuldukça doluştuğu gazete..
Dün manşet atmış: “Al sana gavur İzmir” diye..
Böyük bir fotoğraf.
Fotoğrafta, bir mescidin içi..
İmam efendi hutbe okuyor.
İmam efendinin hutbe okurken hemen arkasında bir Türk bayrağı..
Sözcü gazetesi, mescidde namaz kılanların ve minberdeki Türk bayrağının, Diyanet İşleri Başkanı’na, “cevap” niteliğinde oluğunu söylüyor.
Diyanet İşleri Başkanımız, İzmir’in dini hassasiyetlerdeki ihmalkarlığını dile getirmişti ya..
İşte ona cevap imiş, o fotoğraftaki görüntü..
Sözcülerin mescidle.. Cami ile.. Namaz ile pek ilgileri olmadığındandır mutlaka, mesciddeki anormallik hiç dikkatlerini çekmemiş..
Mescid, büyük ihtimalle, farklı bir amaçla yapılmış küçük bir yapının bodrum katında, namaz kılınmak amacı ile sonradan tahsis edildiği bir alan.
Mescid olarak inşa edilmemiş.
Nerden anlaşılıyor?
Kıble, tam iki duvarın ortasına denk geliyor..
Minber de, tahmin ettiğiniz gibi, kıbleye doğru değil, yamuk olarak konuşlandırılmış.
Namaza bir zararı var mı?
Tabii ki yok.
İlla kıble, düz duvar yönünde mi olmalı?
Tabii ki hayır.
Ama bir mescidi “örnek olarak” gösteriyorsanız.
Böyle başka amaçlarla yapılmış bir inşaatın, sonradan “durumu kurtarmak için” mescide çevrildiği bir örneğin ortaya koyulması da, biraz garip oluyor..
•
Gariplik sadece, namaz için bir cami yapamayıp, farklı amaçla inşa edilmiş bir yapının sonradan mescide çevrilmekle yetinilmesinde.. O yapının örnek gibi gösterilmesinde değil.
Bu örnekliği(!) halka yutturmaya kalkışanların, din istismarcılığında vardıkları nokta da, insana şaşkınlık veriyor.
“Al sana gavur İzmir” diye başlık atıp, “Bakın İzmirliler namaz kılıyor” diye sunum yapan gazete..
Bu haberi birinci sayfanın hemen tamamını kaplayacak şekilde verirken..
Sayfayı çeviriyorsunuz..
Hemen arkasında şöyle bir reklam var: “Efes Pilsen Fıçı var, Bize her yer bar”
Bir de büyük maharetmiş gibi, daire içinde “Yüksek alkollü” diye not düşmüşler..
Şimdi ne diyeyim, ben bu “sözcü”lere..
Kimin sözcüsüsünüz?
•
Bununla da bitmiyor, Sözcü’nün din istismarcılığı..
Minberi bile düz durmayan, kıblesi iki duvar arasına denk getirilen mescidin içine, niye ihtiyaç hissedilmiş ise, özenle bir Türk bayrağı da yerleştirilmiş.
Türk bayrağına genel anlamda bir itirazım yok da..
Amaç ne acaba?
Siyaset yapmak mı?
Birilerine, bayrak üzerinden diş göstermek mi?
Öyle olmalı..
Nerden anladım?
Aynı haberde belirtildiğine göre, Türk bayraklı minberdeki hutbe, Arapça ve ingilizce olarak da okunmuş.
Haberde anlatıldığına göre, özellikle İgilizce hutbe okunması, İzmirlileri pek memnun etmiş..
İzmir’in bu “çağdaş”(!) yönünü de, Diyanet İşleri Başkanı’na bir cevap olarak sunuyorlar..
Öyle mi?
Öyle..
O zaman şu soruya ne diyecekler..
Türk bayrağını minbere koydunuz..
Türkçe hutbe okudunuz..
Yetinmediniz, bir de hutbeyi, Arapça ve İngilizce okudunuz..
O zaman, Arap ve İngiliz bayraklarını da, aynı şekilde mescidin içine koymanız gerekmez miydi?
Dilinden korkmadığınıza göre..
Bayraklarından da korkmamanız gerekmez miydi?
(Bunu canı gönülden istiyor değilim.. Bayrak istismarcılarının gerçek yüzlerini ortaya koymak için kendilerine öneriyorum.)
Yok.. İngiliz bayrağı mescide asılırsa..
“Diyanet İşleri Başkanı’na cevap” başlıklı haber çöpe gider..
Türk bayrağı üzerinden istismarda bulunamazlar.
Bir yandan Türk bayrağını mescide sokarak, cemaati bölmek isterken.. (O mescidde, Türke ait bir ibadet değil, Müslümanlara ait bir ibadet yerine getiriliyor. Dolayısı ile, bir ırkı, bir devleti temsil eden farklılık, o ibadetin özüne aykırıdır.)
İngiliz bayrağını da mescide sokarlarsa... Türk bayrağı ile yapmak istedikleri istismar, güme gider..
Değil mi, benim akıllı “sözcü”lerim!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT