“İyilik meleği” imiş, hadi ordan şarlatanlar!
“Bizim şimdi ölmememiz lazım...” diyordu.. Bunu hangi anlamda söylüyordu?
“Başörtülü öğrencilere öğrenim özgürlüğü sağlanma ihtimali var, bunu engellememiz lazım” anlamında söylüyordu!
“İmam hatip mezunlarına, üniversite kapıları açılabilir, buna izin vermememiz, onların eşit şartlarda ÖSS’ye girmelerini engellememiz lazım” anlamında söylüyordu!
“Kadının aklından geçenleri nereden biliyorsun” mu diyorsunuz!
Peki, kendi açıklamalarından alıntılama yapalım.
Tabii Türkan Saylan taraftarları, Vakit’te yazılanlara inanmazlar.
Olabilir, inanmayabilirsiniz.
Hatta iftira attığımızı bile söylersiniz.
O zaman sizin itibar ettiğiniz, devlet gazetesi olmakla övdüğünüz, onların da sizi övdüğü bir gazeteden alıntı yapalım.. Hürriyet gazetesinden, bizzat Türkan Saylan’ın verdiği bir röportajdan alıntı yapalım.
Öyle uzak tarihlerden değil, yakın tarihten. 18 Nisan 2009 tarihli röportajdan..
Bakın ne diyor Türkan hanım..
Önce Hürriyet’ten Ayşe Arman’ın sorusu: “Ben sizinle yaptığım röportajdan sonra bir sürü mail aldım. Suçlamalar, iftiralar da var. Sizinle onları da paylaşayım istiyorum. Biri diyor ki mesela, ‘Derneğin Beşiktaş şubesine burs için başvurdum. Siyasi görüşümü sordular. ‘Ailede namaz kılan biri var mı?’ dediler, ‘Oruç tutuyor musun?’ diye sordular....”
Bu da Türkan Saylan’ın cevabı: “Bu arkadaş biraz abartmış. Ama tabii ki bize gelenlerin siyasi görüşlerini öğrenmek zorundayız. Çünkü içimize sızmaya çalışıyorlar. Sadece dinciler değil, başka gruplar da.”
Beyler, bayanlar.. İyilik meleği olarak gösterdiğiniz Türkan hanımın, “içimize sızmaya çalışıyorlar” dediği öğrenci, burs almak için gelen bir kız.. Hepsi hepsi bu. Neye sızacak, ne yapacak, derneğin yönetim kuruluna mı girecek, ne yapacak ki, “Ailende namaz kılan var mı?” sorusunun yöneltilmesi haklı olsun?
“Namaz kılan bir kişi, hanımefendinin derneğinde yönetici olamaz mı?” sorusuna hiç girmiyorum!
İyilik meleği olarak takdim edilen kadının, halktan “İhtiyaç sahibi öğrencilere burs veriyoruz” diyerek topladığı paraları, nasıl önyargılı bir ayrımcılık uygulayarak dağıttığını/dağıtmadığını göstermek için tekrar soruyorum: “Burs verilecek öğrencinin ailesinde namaz kılan olup-olmadığı niçin soruluyor?”
Soruluyor ve ailede namaz kılan varsa burs verilmiyor!
Evet, iyilik meleğine iftira attığımızı iddia eden mankafalar, o soruyu sorup, cevabını “ayrımcılığın itirafı olarak” aldığı halde, “Bu ne rezalettir” diye soramayan Ayşe Arman isimli sipariş gazeteciler... Söyleyin, bu kadın nasıl bir iyilik meleği?
Biz mi iftira etmişiz şimdi?
Bu röportajı siz yapmadınız mı? Siz yayınlamadınız mı?
Daha neyi kabul etsin bu kadın!
“Şu mitingde bunu demiş, bu toplantıda o sözü sarfetmiş” demeyeceğim.
Yine aynı röportajdan, bir aktarımda daha bulunacağım..
Önce Hürriyet‘ten Ayşe Arman’ın sorusu: “Genç kızlar bu mesele yüzünden (örtü) üniversiteye gidemiyorlar diye üzüldüğünüz, bunun haksızlık olduğunu düşündüğünüz olmuyor mu?”
İyilik meleği olduğunu iddia ettiğiniz bir insan, bu soruya nasıl cevap verir..
Şöyle birazcık düşünüverin..
Nasıl cevap verir? Ve aşağıdaki cevapla, o tahayyül ettiğiniz cevabı bir karşılaştırın bakalım.
Alın işte, “iyilik meleği”nin, sırf kıyafet yüzünden okuması engellenen öğrencilere bakışı: “Asla. O kızları militan yapıyorlar. Ben çok netim bu meselede.”
İyilik meleği, öyle mi?
Bu mu iyilik meleği?
Hadi ordan şarlatanlar!
Ve her şeye rağmen, yine de “Siz yolunuza, biz yolumuza” diyerek, belki görmezlikten geleceğim, hiç mi olmasın, ölümünden sonra tek satır yazmamayı, daha insanî bulacağım o kadının şu rezil cümlesine bakın: “Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar, o ayrı.”
Ölümünden 34 gün önce sarfediyor bu sözü.. Ağır hasta iken.. Bir ayağı çukurda iken!
Kadının saygısızlığına, terbiyesizliğine, pervasızlığına bakın!
“Ölü insana böyle şeyler söylenir mi” diye ahlak dersi verecekler, önce gitsinler, binlerce üniversiteli genç kızın gözyaşlarını bir sorgulasınlar!
Onların gözyaşlarını görmezden gelip, “Erken koca buluyorlar” şeklindeki terbiyesizce sözü bir sorgulasınlar!
Bu sözden o genç kızların ne kadar incindiklerini bir sorgulasınlar!
Sorgulasınlar da, sonra gelip bize “Ölünün arkasından konuşulur mu?” diye akıl versinler!
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT