İyilik-kötülük, günah-sevap ilişkisi
'Kur'an'da pek çok ayette olumlu, güzel, örnek davranışları olan müminler övülmüş, mükafatla müjdelenmiştir. Aynı şekilde kötü özelliklere sahip insanlar da sınıflandırılmış, yaptıklarının kötülüğüne dikkat çekilmiş, cezalandırılacakları vaad edilmiştir.
Bir Müslümanda tüm kötülükler ve tüm iyilikler bulunamayacağına göre, konu edilen iyi özelliklerden bazılarına vakıf olup ödülle müjdelenen, övülen bir insanda, yerilen, ceza vaat edilen şeylerden de bulunabilir. Tersini de söylemek mümkündür. Peki hemen herkes için geçerli olan bu durumda o kişiye ahirette nasıl muamele edilecektir? Hemen aklımıza gelen 'kötülüklerinin cezasını çektikten sonra azaptan kurtulup cennete girerek iyiliklerinin karşılığını alma' cevabına gelince; Allah'ın, bir davranışı nedeniyle övüp mükafat vaad ettiği bir kulu (başka bir davranışı için) cezaya da sokabilecek olması nasıl olabilir? Bir başka deyişle mükafatın bir anlamı ve de belki de önemli bir ayağı o korkunç azaba düçar olmamak değil midir? Sanırım size bu zamana kadar sorduğum onca soru içerisinde en karmaşık olanlardan ve anlatmak istediğimi anlatmakta en çok zorlandıklarımdan biri buydu. Ancak arife tarif gerekmez diyerek işin içinden sıyrılıyor ve cevabınızı bekliyorum.'
Evet, 'mükâfatın bir anlamı (çeşidi) de cezayı düşürmek, azaltmak ve eksiltmek'tir. Bu cümleye dikkat edilirse, cezayı tamamen kaldırmak bir mükâfat olduğu gibi azaltmanın ve eksiltmenin de bir af, bir mükâfat olduğu anlaşılır.
Allah Teâlâ şirk (yaratılmışı yaratanın yerine, yanına koymak, ona eş turmak) dışında bütün günahları affedebileceğini buyuruyor. Ama yine birçok ayet ve hadiste çeşitli günahlardan ve bunlara ait cezalardan, hepsinden önemlisi de 'içi ceza görenlerle dolu olan' cehennemden söz ediliyor.
Bir kul düşünelim günah işlemiş, kul hakkını ödememiş, borçlu kalmış; öte yandan sevap kazandıran ibadet ve amelleri de olmuş olsun. Günah, haram, yasak olan fiil ve davranışlardan Allah hakkı olanların (kulların hakları ile ilgisi bulunmayanların) bağışlanması veya cezalandırılması doğrudan Allah'a kalmıştır. Bu kulun güzel amelleri sebebiyle cezasının azaltılması veya hafifletilmesi mümkün olduğu gibi, güzel ameline bakılmaksızın Allah tarafından affedilmesi de beklenebilir. Üzerinde kul hakkı varsa bunu Allah doğrudan bağışlamıyor, kulun hakkını ondan (sevabından) alarak veya alacaklının cezasını ona naklederek ödetiyor.
Bir kulun güzel amellerinin, kazandığı büyük ve çok ecir ve sevabının olması, öte yandan günahı ne kadar olursa olsun bağışlanıp doğrudan cennete gitmesini gerektirmiyor; aksi halde günahın önemi ve karşılığı olmazdı. Sevap ve günah değerlendiriliyor, her birinin hakkı veriliyor, yekün hanesinde günah kalırsa ve Allah da onu affetmezse kul günahının cezasını çekiyor, sonra sevabının karşılığını almak üzere cennete giriyor.
Konu ile ilgili iki ayet meali nakledelim:
'Gündüzün iki ucunda gecenin de (gündüze) yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir…' (Hud: 11/114).
'Tevbe ve iman edip salih amel işleyenler başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir; Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.' (Furkan: 25/70).
İmam Mâtürîdî Tefsiri'nde bu ayetten iki farklı sonuç çıkarılabileceğini söylüyor: 1. Allah tevbe eden kullarını bundan sonra sevaplı amellere muvaffak kılar. 2. Ahirette, tevbe ettikleri her bir günahın karşılığında onlara sevap (mükâfat) verir.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT