İyiler kazanır kötüler kaybeder...
Beşir Atalay’ın 31 ağustostaki basın toplantısı bitmişti ki telefonum çaldı. Roj Tv’den canlı yayına bağlamak için arıyorlardı. Herhalde Kürt sorunu ile ilgili yazdığım yazılar nedeniyle kanalın görüş alınacak makbul insanlar listesine girmiştim.
Aslında böyle yeni bir haberle ilgili daha ne olup bittiği tam belli olmadan her vesileyle televizyonlara, gazetelere görüş bildirmek âdetinden pek hoşlanmıyorum. Ama o an egoma yenik düşüp, sanki herkes benim bu konudaki görüşümü merak ediyormuş gibi Roj Tv’ye çıkıp bir iki şey söylemek istedim.
Önceki gün dört asker daha PKK bombaları sonucu ölmüştü. Ve bir bakan böyle bir olaydan bir gün sonra çıkıp açılımın arkasında durmuş, hatta yol haritasını verme cesaretini göstermişti. İşi zordu. Türk sorunu çıkarmadan Kürt sorununu çözmek gibi bir sorumlulukla konuşmalıydı. Ağzından çıkacak kelimelere göre kötümser Kürtler “Dağ fare doğurdu”, milliyetçi Türkler ise “ülke bölünüyor” demek için pusuda bekliyordu. İşte O an Roj Tv’ye çıkıp benden önce konuşanların muhtemel kötümserlikleri üzerine iki kelam etmenin faydalı olabileceğini düşündüm. Belki bir işe yarar diye safça düşüncelere kapıldım.
Sorular tahmin ettiğim gibi geldi. Bakan PKK’lılar tasfiyesinden bahsetmiş, anayasa değişikliği yokmuş, hiç Kürt dememişti. Her şey ne kötüydü. Ve ben bu kötü manzara hakkında ne düşüyordum.
Dün ölen askerlerden bahsettim önce. “İki tarafta da savaşın sürmesini isteyenler var. Onların şiddet diline teslim olmayalım” dedim. “Türkler bu ülkede hiç Kürt yokmuş gibi, Kürtler de bu ülkede hiç Türk yokmuş gibi davranmasın” dedim. “Türkler ve Kürtler fedakârlık yapmadan barış gelmez. Gerçek fedakârlık ise acıtır” gibi büyük laflar ettim.
Herhalde spiker bir ‘TC medya organı mensubu’ gibi konuşmamdan pek memnun olmadı. Daha sözümü bitirmeden “Kürtler fedakârlığa devam etsin diyorsunuz yani” diyerek telefonu yüzüme kapatmaya çalıştı. “Durun durun bir dakika ben öyle bir şey demedim” diye araya girerek ve bu “toparlamaya” itiraz ederek telefonun yüzüme kapatılmasından kurtuldum. Ve az önce söylediklerimi bir kez daha tekrarladım.
O gün Beşir Atalay’ın açıklaması PKK’ya yakın ANF haber ajansına “Açılım’dan tasfiye çıktı” başlığıyla verildi. Klişe cümleyi söylemek ise Ahmet Türk’e düşmüştü: “Dağ fare doğurdu.” Kötümserlik havası kartopu gibi büyütülüyordu. Bölgeyi bilenler ANF’ye bu haber düştükten sonra PKK ve DTP’nin bölgedeki propaganda makinesinin bu kötümserliği, açılım bitti havasını yaymaya başladığını anlatıyor. Hatta PKK bu açıklamanın ardından gençleri dağa çağıran bildiriler dağıtmaya başlamış.
Neden? Çünkü daha açılımın ilk adımlarını atan Atalay “anayasa değişikliği gündemimizde değil” demiş. AKP ve DTP’nin toplamının bile anayasayı değiştirecek sayıyı bulmadığı bir Meclis’te başka ne demesini bekliyordunuz ki. Anayasa değişikliği seçimlerden sonra gündeme gelecek diye yazmadı mı bir sürü yazar-çizer.
Sonra “Af değil, PKK’nın tasfiyesi gündemimizde” demiş. O halde ne diye Türkiye Suriye ile görüşüp Suriyeli PKK’lılar için çözüm arıyor. Cesetleri memleketlerinde gömülebilsin diye mi?
Kötümserlik ne kolay. Ve bu kadar kötümser arasında barışı bulmak ne zor. Ve o kötümserlerden her iki tarafta da ne çok.
Dün ve önceki gün 10 asker daha şehit oldu. Şehitlerden sekizi Eruh’un Çırav dağında PKK’lılarla girilen çatışmada hayatını kaybetti. Peki, kimse merak edip soruyor mu askerlerin şehir merkezinden uzakta o dağ başında ne işi vardı diye? Genelkurmay “bölgede PKK’lılar olduğu ihbarı üzerine arazi arama ve tarama için dağa gidildiğini” açıkladı. Çırav Dağı’nda yıllardır PKK’lıların bulunduğunu ve saklandığını Eruh’ta bilmeyen var mı acaba? Ortada oradan gelen PKK’lılarca yapılmış bir saldırı da yok. Peki, açılım süreci sürerken ne işi var askerlerin o dağda? Bu operasyonun mantığı ne? Dağlarımızda silahlı PKK’lıları gezdirmeyiz mi? Hep gezmedi mi zaten. Bugün onları öldürürsen yarın başkası onun yerine geçip, o dağlarda saklanmaya devam edecek. Zaten o yüzden çözüm aramıyor muyuz bu meseleye? Eline yeni silah almış gencecik insanları, durup dururken o dağların kurdu olmuş PKK’lıların önüne atmanın manası nedir? PKK da dün açıklama yapmış, “düşman askerlerini kendimizi korumak için öldürmek zorunda kaldık” demiş. Ateşkes sürüyor ya. İyi ki ateşkes hali bu. Cepheye asker çağır, ağlaya ağlaya asker öldür.
Ey barışseverler! Gördüğünüz gibi işimiz çok zor. Kötülüğün ve iyiliğin Türkü, Kürdü yok. Karşımızda çok güçlü bir kötüler ittifakı var. Ama kim ne yaparsa yapsın yine de savaşın sonucu şimdiden belli: İyiler kazanır, kötüler kaybeder.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT