İyi: Erbakan, Kötü: Erdoğan, Çirkin: Siyaset Esnafı
28 Şubat süreci hem Türkiye’deki Kemalist darbe geleneğine dair iyi bir çözümleme imkânı sunmaktadır bizlere hem de darbelere karşı rol kesen kimi siyasetçilerin ne kadar tutarlı ve samimi olduklarını anlama fırsatı.
Ülkeyi darbeye sürükleyen süreçte askerlerin her zaman lokomotif rolü üstlendikleri malum. Tankın ve yaygın, disiplinli, hiyerarşik örgütlü gücün darbe süreçlerinde her zaman lokomotif olması siyasal-sosyolojik çözümleme açısından anlaşılır bir şey. Lakin darbe süreçlerinde darbe zeminine hazırlık ve meşruiyet kazandırmada siyaset, akademi, medya ve sivil toplum ayağının ne kadar kritik ve belirleyici bir misyon üstlendikleri hususunun da göz ardı edilmemesi gerekir.
Mustafa Kemal’in Askerleri ‘Tam Siper’ Yatışta
28 Şubat’ın 15. yıldönümünde darbe sürecinin aktörleri, işbirlikçileri ‘tam siper’ yatıştaydı. Sahiplenme veya meşruiyetini, faydalarını izah etme anlamında kafasını kaldıran, sesini çıkaran göremedik. Zaten Karadayı, Kıvrıkoğlu, Çevik Bir gibi başkomutanları ortalıkta görebilene aşk olsun diyoruz. Ne türden kamuflajlara büründülerse artık neredeyse tamamen görünmez, hatırlanmaz olmuşlar.
15. yıldönümünde 28 Şubat darbesini sahiplenmek üzere kamuoyu önüne çıkarak sürecin içerisinde rol almış namuslu ve cesur bir vatan evladına rastlamak ne mümkün? Hayır efendim, Ataol Behramoğlu gibi kifayetsiz şairleri, huysuz ihtiyarları bu kategoriye dâhil etmek mümkün değil. Çapı, kapasitesi, işlevi sıfıra yakın seyreden askerci-devletçi sosyalistleri burada anmaya değmez.
TÜSİAD gibi, TİSK, DİSK, Türk-İş gibi ağır toplardan 15. yılında 28 Şubat sürecine sahip çıkacak namuslu ve cesur itiraflardan bahsediyoruz. YÖK başkanları, üniversite rektörleri gibi faşizmle işbirliğine akademik kılıf giydirmeye kalkışan Kemalist aydınlanmacılardan kim nasıl kullanıldığını, nasıl ve neler karşılığında taşeronluk yaptığını itiraf edecek onu bekliyoruz.
Baksanıza Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu, Erdoğan Teziç gibilerse hem Genelkurmay Karargâhındakilerle hem de Fatih Hilmioğlu, Ferit Bernay, Mustafa Yurtkuran gibi Silivri’de mukim en yakın mesai arkadaşlarıyla hiç beraber olmamış pozları kesiyorlar. Emin Çölaşan ve Ertuğrul Özkök arasında yaşanan kayıkçı kavgası ise postallı medyanın ne kadar komik duruma düştüğünü gözler önüne seriyor.
Siyaset sahnesinde neler oluyor acaba? Siyasi liderler nasıl gördüler, nasıl andılar 28 Şubat’ı? Açıkça darbeci askerleri, darbenin muharrik gücü Kemalizmi lanetleyen siyasetçi görmek nasip olur mu bu halka? Darbenin toplum ve siyaset üzerinde kurumsallaştırdığı askeri vesayetin kaldırılmasına dair mevcut siyaset sınıfından cesaretli bir karşı çıkış, onurlu bir itiraz beklemenin ne kadar beyhude bir çaba olduğunu teyid etmiş olduk.
Tasfiye Edilmişse Kahraman, Direniyorsa …!
28 Şubat darbe süreciyle hesaplaşmak adına CHP, MHP ve BDP’nin liderleri tarafından sarf edilen sözlere bir bakalım. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu şöyle söylüyordu: “Recep Tayyip Erdoğan 28 Şubat nedeniyle konuşmuş, mağdur olduğunu söylemiş. İnandınız mı? 28 Şubat’ta mağdur olan varsa o da Rahmetli Erbakan’dır. Ona karşı yapıldı 28 Şubat. Sen ne yaptın? Erbakan’ı sırtından hançerledin. Erbakan’dan helallik aldın mı sen onu söyle. 28 Şubat sen başbakan olasın, diye yapıldı. Hakkını verelim, Rahmetli Erbakan milliciydi. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunurdu. Sen ise kendi ülkenin çıkarlarını pazarlayan birisin.”
Madem Erbakan milliciydi de neden ona karşı yapılan darbeyi sahiplendiniz? Madem Erdoğan gayrı-milliciydi de neden onu iktidara getirmek için tertiplenen 28 Şubat sürecinin arkasında kapı gibi durdunuz?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 28 Şubat kritiği Kılıçdaroğlu’yla neredeyse birebir aynı. Bakın şu cümleler de ona ait: “AKP zihniyeti bu karanlık dönemde yeşermiş ve bin yıl süreceği iddia olunan bu süreçten siyasetin kundağına düşmüştür. Olan maalesef rahmetle andığımız merhum Necmettin Erbakan Bey ve arkadaşlarına olmuştur. Sıkıntıyı onlar çekmiş, siyaseten onlar yasaklanmış, hükümetten onlar uzaklaştırılmıştır. Ve elbette AKP’ye gün doğmuş, başta Başbakan olmak üzere, Milli Görüş gömleğini çıkaranlar sözde mazlum görüntüleriyle demokrasi dışı temas ve dayatmalardan ziyadesiyle kazançlı çıkmışlardır. AKP’nin bir 28 Şubat yapımı, klasiği, sürümü ve imalatı olduğu şüpheye yer bırakmayacak kadar net ve berraktır.”
Başta Devlet Bahçeli olmak üzere MHP’den herhangi bir ismin 8 Şubat darbe sürecine karşı çıktıklarını, RP ve FP’nin kapatılmasına itiraz edildiğini, darbeye zemin hazırlayan yasal ve fiili araçların ortadan kaldırılması için girişimde bulunulduğunu işiten var mı?
BDP Lideri Selahattin Demirtaş’ın dile getirdiği kıyas ise Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yle ne kadar da paralel seyrediyor: "28 Şubat’ta sadece milli görüşe ve rahmetli Erbakan’a yapılmış darbe değildir. Toplumun tümünü dizayn etme, muhalefeti sindirme darbesidir. Bir Başbakanı indirme gibi bir basit nedeni yoktur. ‘28 Şubat 10 yıl bile sürmedi’ diyenlere şaşıp kalıyorum. O dönemin iktidarı ve o koltukta oturan rahmetli Erbakan, beğenin veya beğenmeyin bir mücadele sürdürmüştür. 2002’de iktidara gelenler darbeyle yüzleşmek için ne yaptı. O çizgiyi inkar eden sizsiniz. ’Biz milli görüş gömleğini çıkardık’ diyen sizdiniz. Darbenin amacı buydu zaten. Siz de bu tasfiyeye hizmet ettiniz. 28 Şubatın çocuğu olarak 2002’de iktidara geldiniz."
Erdoğan’ın suçu, kabahati Erbakan-Milli Görüş çizgisinden kopması idiyse, Erdoğan ve AK Parti 28 Şubat sürecinin çocuğu olarak iktidara getirildiyse bu Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Askeri Casusluk davaları, 12 Eylül ve 28 Şubat soruşturmaları da neyin nesi oluyor?
Erbakan’a ‘ihanet’ eden Erdoğan şimdi de 28 Şubatçılara mı ‘ihanet’ etmektedir yoksa? CHP, MHP ve BDP liderlerinin 28 Şubat analizinden benim anladığım bu. Yanılmıyorsam “İyi, Kötü, Çirkin” filminin tipik bir Ankara uyarlamasını izlemekteyiz. Başka bir şey anlayan varsa beri gelsin!
Türkçüsü, Kürtçüsü, Atatürkçüsü statükoyu devam ettirmek ve AK Parti iktidarını yıpratmak adına dört partisi kapatılmış, siyasetten men edilmiş, hapsedilmiş, sürgün edilmiş ve psikolojik harekâtlarla yıpratılmış merhum Erbakan’ı “rahmetle ve minnetle” anarak siyaseten ne kadar üretken, dürüst ve tutarlı olduklarını göstermektedirler.
Bir düşünelim; 28 Şubat sürecinde Erbakan’ı iktidardan düşüremeseydiler bugünün siyaset esnafı onu böyle hayırla yâd eder miydi?
YAZIYA YORUM KAT