İÜ İlahiyat’ta “Kadına Modern Dayatma: Feminizm” Konuşuldu
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “Kadına Modern Dayatma: Feminizm” başlıklı bir konferans gerçekleştirildi.
Zeynep Saylan / Haksöz Haber
Adalet ve Erdem Kulübü’nün düzenlediği “Kadına Modern Dayatma: Feminizm” başlıklı konferans, Hülya Şekerci’nin tebliğiyle İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi Emine Güdük’ün yaptığı konferansta, İslâm’da kadın tasavvuru ve modern dünyanın ideolojileri arasında yer alan, 19. yüzyılda Batı’da doğup yayılan “Feminizm” hakkında önemli tespitler yapıldı.
Batı tarihinde Feminizm akımının doğuşuna neden olan aşamalar, filozofların kadın tasviri hakkında bilgilerin de verildiği konferansta, İslâm tarihinde kadının kimler tarafından, nasıl yorumlandığı da konuşuldu.
Feminizmin Ortaya Çıkışı
Hülya Şekerci, özetle şunları söyledi:
“1852’de ABD’de 40 bin dokuma işçisinin maruz kaldığı koşulların iyileştirilmesine dâir eylemlerin yapılması ve bunun sonucunda fabrikada yanarak ölen 120 kadının anısına Birleşmiş Milletler tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlayan ama bugün geldiği noktada tüketim kültürü olarak karşımıza çıkan sözde kadınlara atfedilmiş bir gün var. Feminizm’in neden ortaya çıktığını anlayabiliriz, bunun için Feminist olmaya gerek yok. Feminizmin ortaya çıkması bir sorunun olduğunu gösteriyor bize. Orta Çağ’a baktığımızda Hıristiyan konsillerinde kadının insan olup olmadığı, ruhunun varlığı, şeytan oluşu hakkında tartışmalar var. Skolastik dönemin nihayetinde Aydınlanma dönemi, Reform ve Rönesans hareketleriyle bireyin merkeze alındığı bir düşünce sistemi ortaya çıkıyor. Kadının savunduğu eşitlik, adalet hakları, kadınların birçok şeyden mahrum bırakıldığı, dernek kuramadıkları, kürsülerde konuşamadıkları bir ortam mevcuttu Fransız İhtilali’nde. Feminizmin doğuşundan bugüne geldiğimizde arada büyük uçurumların olduğunu görüyoruz. Feminist hareketlerin adı altında farklı yapılanmaların oluştuğu ve amacından saptığını söylemek yanlış olmaz.”
“İslâm İslâm’dır”
“Batılı -izmlerin İslâm’a girmesi, İslâm coğrafyasının yenilgisiyle başladı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Emperyalizm’in hükmüyle İslâm coğrafyalarında sömürgeler meydana geldi. İktidarda söz hakkı kazanan bu gruplar Batı’nın yükselmesi modelini bu ülkelere alternatif olarak sunarken İslâm’ın etki alanında gerilemeler yaşanıyordu. Bu gerileme sorgulamayı beraberinde getirdi. Maddî bir çöküşün yanında kültürel olarak da bir çöküş vardı. Batı’nın tamamını almanın çare olabileceği düşünüldü. Sosyalizm’in revaçta olması daha sonra Liberalizm’in destek bulması İslâm ve -izmlerin konu olduğu kitapların yazılmasına giden bir süreci getirdi. Bu meşrulaştırma Feminizm ve İslâm içinde aynı parametreleri kullandı. ‘Müslüman Feminist’ kavramıyla karşı karşıya kaldık. Bu Batı karşısında yenilmişliğin göstergesidir ve Seyyid Kutub’un ifadesiyle ‘İslâm İslâm’dır’. İslâm’ın ideolojilere ihtiyacı olmadığı, kendi başına ahlâkî, ekonomik, sosyal yeterliliğe sahip olduğu ifade edildi.”
“Kendi Zihnimizdeki Sorulara Cevap Vermeliyiz”
Şekerci, kendi zihnimizdeki sorulara cevap vermediğimizde problemin çözümünün mümkün olmadığını, bu girift noktaya çözüm olarak tarihselciliğin devreye girmesinin sakıncalı olduğunu ifade etti. Kur’ân’ın fonksiyonunu kaybetme tehlikesiyle karşılaşacağımızı ifade eden Şekerci, demokrasi kavramının İslâm’a uydurulmaya çalışılmasına ve evrensel değerlerin Kur’ân’ı anlama hususunda dayatılmaya çalışılmasını yanlış bulduğunu, Kur’ân’ın anlam merkezinde konumunun ne olduğunu belirlememiz gerektiğini aktardı.
“Bizim Özgür Olduğumuza İnanmıyorlar”
Şekerci, şöyle devam etti:
“Töre cinayetleri ve kadınla ilgili geleneksel algılar var. Başörtüsünün bir erkek egemenliğinin sembolü olarak görülmesi, 28 Şubat’ta Feminist örgütlerin bizi savunmaması, bizim özgür olduğumuza inanmayışlarıyla alâkalıydı. Başörtümüz ataerkil bir kabul olarak görülüyordu onlar tarafından. Dinin ve Feminizm’in ayrıldığı bu düşüncenin kaynağı Hıristiyanlık’tır. Bizim örtünmemizin bununla özdeşleştirilmesi bizim müslüman kimliğimizi görmemelerinden kaynaklıdır. Bugün başörtüsüyle alakalı kimliğin anlatılmaması sorunuyla karşı karşıyayız.”
Feminizm’le İslâm’ın Zıtlıkları
Feminizm’in İslâm’a muhalif olan söylemlerine dikkat çeken Şekerci, bu hususa şu örnekleri verdi:
“Feminist söylem ‘beden benimdir, ben istediğim gibi davranırım’ anlayışına sahip, kürtaj hakkının olduğunu, hamile bir kadının doğurup doğurmayacağına kendisinin karar vereceğini kabul eder. İslâm’a baktığımızda beden bize Allah’ın emanetidir. Biz bu emaneti kendimiz elde etmediğimize göre Allah’ın emirleri doğrultusunda bir hayat yaşamamız gerekir.”
Program soru-cevap faslının ardından nihayete erdi.
HABERE YORUM KAT