İttihatçı Kürtler de çözüm istemiyor
Abant Platformu’nun Temmuz'daki ‘Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak’ konulu toplantısı, son yıllarda çözüm adına atılmış en kapsamlı ve ciddi girişimdi.
Kürt olan ve olmayan 100’den fazla aydını, Kürt siyasetçileri ve çözüm kaygısı taşıyan STK’ları bir araya getiren etkinlik birçok bakımdan bir ilki ifade ediyordu.
Samimi biçimde çözüme katkı yapmak isteyen insanların damgasını vurduğu bir etkinlikti bu. Kürt ulusalcılarının yaptığı türden, welat-millet-dicle-fırat nutuklarıyla bezenmiş, imaj olarak hoş, içerik olarak boş toplantılardan değildi.
Aksine, sorunun kaygısını hisseden Türkleri, Kürtleri, İslami kesimden sorumluluk duygusu taşıyanları ve onların davetiyle, sol, liberal, muhafazakar ve sosyalist kesimlerden, şahsiyet ve birikimleriyle saygınlık kazanmış isimleri bir araya getiren iyi hazırlanmış bir girişimdi. Kemalist çevrelerin platforma tepkileri veya ‘Fethullahçı’ suçlamaları kimsenin umurunda değildi.
Orada herkes olağanüstü bir emek sarf etti, her fikir sansürsüzce dile getirildi ve gerçekten önemli bir metin ortaya çıktı.
Bu metinde, şiddet çağrısız her fikrin serbestçe ifadesinin hak olduğu, asimilasyon politikalarının reddi ve çözümün ekonomik önlemlere indirgenemeyeceği gibi önemli tespitler vardı.
Çok daha önemlisi, çözüm için atılması gereken adımlar da somut bir biçimde belirlenmişti.
Bu kapsamda, tüm uluslararası sözleşmelerde yer verilen sosyal, kültürel ve siyasi hakların eksiksiz ve çekincesiz kabulü;
Kapsamlı bir çözüm projesi içerisinde af kanunun koşullarının oluşturulması;
Anadili konuşma, eğitim ve öğrenimde kullanma hakkının vazgeçilmez bir insan hakkı olduğu;
Irak’taki tüm halklarla birlikte Kürtlerin de kardeş olduğu ve Kürt Federe Yönetimi ile her türlü dostane ilişkinin geliştirilmesi de talepler arasındaydı.
DTP’lilerin davetli oldukları halde gelmeyip, kendilerini pay sahibi olmaktan yoksun bıraktıkları bu önemli belge, kapsamlı bir çözüm programının zeminini oluşturacak bir nitelik taşıyordu. Katılımcı kompozisyonunun zenginliği de, onun sadece Kürtlerce sahiplenilmediğini göstermesi bakımından ayrıca önemliydi.
Artık sıra, bir adım öteye, çözüm için Türkler ve Kürtler olarak izlememiz gereken somut bir yol haritasının çizilmesine gelmişti.
İşte geçen hafta sonu düzenlenmesi için her şeyin hazırlandığı Diyarbakır Buluşması, çözüm yolunda bu ikinci adımın somutlaştırılacağı toplantıydı.
Bunun için Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, GÜNSİAD ve Diyarbakır Ticaret Borsası ev sahipliği yapmak istedi ve Abant katılımcılarını davet etti.
Ama bu toplantı, ev sahibi ve katılımcı herkesi tehdit eden PKK yüzünden iptal edildi.
Düşünün, Diyarbakırlı sivil toplum örgütleri davet ediyor, Türk ve Kürt aydınlar bir araya gelip çözüm üstüne kafa yormak istiyor, ama PKK istemediği için yapılamıyor.
Görülüyor ki, çözümün önündeki engel sadece Kürt Sorununu inkar eden kurulu düzen değil; ona muhalif görünen ama onunla tıpatıp aynı zihniyeti taşıyan, kendisi gibi olmayana hayat hakkı tanımayan, düşünsel çeşitliliği reddeden aynı ittihatçı zihniyet. İnsanları güdülecek bir koyun, kendisini de çoban veya efendi olarak gören, onların iradesi üzerinde mutlak bir hakimiyet kurmak isteyen ve Tek Parti valisinin izinden giderek ‘bu ülkeye barış getirilecekse onu da biz yaparız, size ne oluyor?’ diyen zihniyet.
Peki, toplantıya katılmamaları için bütün üyelerini uyararak bu ayıba ortak olan DTP farklı mı? Bu girişime eğer kendi iradeleriyle karşı çıkıyorlarsa, yıllarca çözümü savunmuş namuslu demokrat aydınlara bu muameleyi meşru görüyorlarsa, onlar da aynı ittihatçı zihniyeti paylaşıyorlar demektir. Yok elleri kolları bağlı olduğu için böyle yapıyorlarsa, halktan önce kendilerini özgürleştirmeye çalışmalarını dilerim. Bir de, bundan sonra çeşitlilik, çoğulculuk ve özgürlükten söz ederken biraz hicap duymalarını.
Açık ki, çözüm yolunda görünürdeki hukuki ve siyasi engellerden çok daha ‘derin’ sorunlar var. Bize düşen, ihlalci egemene de, onun ihlalci muhalifine de, aşiret yapısına karşı çıkan ama toplumu bir aşiret gibi hareket etmeye zorlayan zihniyet ve pratiğe karşı da, sabırla ve inatla, çözüm için çalışmak, atılacak her adımı desteklemek olmalı. Haksızlık yapana kızarken onun da hukukunu korumak, örneğin DTP’yi eleştirirken aynı zamanda onun kapatılmasına karşı çıkıp onu savunmayı başarmak olmalı.
Kürt sorununa barışçı çözüm çabaları devam etmeli; ittihatçı Türklere ve ittihatçı Kürtlere rağmen.
STAR
YAZIYA YORUM KAT