İşvereni tutukla, komutandan ifade bile alma!
Kapalı minibüsle kadın işçileri taşıtan patron, ölüme sebebiyet vermekten sorgulandı ve tutuklandı. Doğru mu?
Doğru...
İşverenlerin tüm güvenlik tedbirlerini titizlikle almaları için, ibretâmiz bir karar olduğundan, doğru...
Bir kastı olmasa da, yeterli tedbir almadığı için, işverenin sorumlu tutulması olumlu bir uygulama..
O işçilerin ölmesini, işveren de istemezdi tabiî ki..
Ama, bu isteğin gerektirdiği tedbirleri almak da, onun vazifesi idi..
Aynı sel olayında, bir başka ciddi iddia daha var..
Sel baskınına uğrayan ve olayın görgü şahitlerinden bazıları, “Sel suyunun periyodik olarak değil, birdenbire yükselerek ölümlere sebebiyet verdiğini” iddia ediyorlar..
Ve devamında, askerî alandaki gölete dikkat çekiyorlar!
Bu iddia doğrudur, yanlıştır, araştırılarak anlaşılacak!
Ne hemen en baştan “Yalan” denilebilir..
Ne de hiçbir veriyi toplamadan “Kesin doğru. Mutlaka böyle olmuştur” denilebilir.
Yapılması gereken ne?..
Nasıl ki minibüste yaşanan o vahim olay sebebi ile savcımız gidip, minibüste inceleme yaptı ise.. Minibüsün, insan taşıması için yeterli donanıma sahip olmadığını tespit edip, işvereni kusurlu buldu ise..
Bu tespit, bir araştırma sonucu ortaya çıktı ise..
Aynı şekilde, savcımız göletin bulunduğu alanı da gidip inceleyecek!
Daha doğrusu, incelemeli..
Olay günü nöbette olan askerleri dinlemeli..
Göletteki su seviyesinin, aşama aşama durumunu öğrenmeli..
Sadece olaydan hemen önceki değil, 1-2 gün önce göletteki su seviyesini de tespit etmeli..
Varsa, bölgenin hava fotoğraflarından, sel öncesi durum tespit edilmeli..
Uydu fotoğraflarını getirtip, gün gün göletin durumunu görmeli..
Başbakan’ın “askerî alandaki suyun, sel baskınında çok önemli bir rolü olmadığı açıklaması”na rağmen, “gölette yarılma olduğunu kabul eden açıklaması”nı esas alıp, bunun boyutunu tespit etmeli..
Ve çok önemli bir nokta, kışlada görev yapan nöbetçi askerlerin beyanlarındaki “göletteki yarılmanın saati” ile, TIR garajında sel baskınına uğrayan ve “Sular bir anda metrelerce yükseldi” diyen görgü şahitlerinin verecekleri saati karşılaştırmalı..
Tüm bu incelemer sonunda, nasıl ki 7 kadın işçinin ölümü sebebi ile işverenlerinin ifadesini aldı... Aynı şekide, selden dolayı yaşanan o tüm acı tablodan dolayı, kışlanın komutanının da ifadesini almalı..
Ki, kamuoyu olayın araştırılmayan yönleri olduğu şeklinde bir kanaate sahip olmasın!
“Sivil işvereni cezaevine attık.. Ama kışla komutanına bir soru bile soramadık..” Hem sorunun doğru tespiti için, hem de olayların gerçek sebeplerinin tespiti için bu araştırma zorunlu!
Kimse bundan asker düşmanlığı çıkartmasın!
Nasıl ki; 7 kadın işçinin ölümünden işveren sorumlu tutulduğunda, bu uygulama “İşveren düşmanlığı” olarak görülemezse, kışla içindeki bir göletin yarılmasının, bunun boyutunun ne olduğunun, sorumlusu olup olmadığının tespiti de asker düşmanlığı değildir.
Şunu da söyleyeyim..
Bu araştırmanın bugün yapılması, olay üzerindeki şüpheleri de dağıtacaktır..
Deliller taze iken yapılacak araştırma, kusurlu varsa kusurluyu, kusurlu kimse yok ise bu durumu daha net ortaya koyar..
Ama bugün bu talep kulak arkası edilirse, yarın zarar görenlerin açacakları davalarda, bu araştırmalar yine yapılacaktır..
Sigorta şirketleri, ödedikleri hasarların bedelini, kusurlu olanlardan rücu yoluyla tahsil etmek için, belki de Milli Savunma Bakanlığı’nı da dava edebileceklerdir..
Aylar sonrasında olay mahalline gidilip yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile, bugün yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi arasında, gerçeklerin ortaya çıkarılması açısından, çok büyük farklılıklar olacağı tartışmasızdır.
Öyle ise, “Asker hata yapmaz” önyargısını bir kenara itip, olayın tüm delilleri, şimdiden araştırılıp tespit edilmelidir. Böylece, toplumun hem askere, hem de yargıya duyması gereken güvene leke düşürülmemelidir.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT