1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. İşte buna kısaca Ergenekon diyoruz
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

İşte buna kısaca Ergenekon diyoruz

08 Kasım 2009 Pazar 01:00A+A-

Noyan: Tamam üniformalı mı gideyim yoksa Neriman Teyze.

Aydın:
Yok sivil git sivil git. Fotoğrafını falan çekerler. Allah korusun.

Noyan:
Tamam ben ne konuşayım onlarla yani dostuz arkadaşız.

Aydın:
Tabi ki aile dostuyuz. Diğer arkadaşımı da ben amcamla tanıştırdım sık sık evlerine gideriz yatarız...

Noyan:
Sohbetleri filan şey eder mi böyle ne konuşuyordunuz der mi?

Aydın:
Tabi bütün dünyayı konuşuruz danışırız. Öğretir deme. Mustafa Kemal’i konuşuruz. Öğretmek değil de hani konuşmak sohbet etmek. Zaten bunlar gerçek.

Noyan:
Ben öyle fazla Mustafa Kemal’in askeri falan demeyim değil mi Alo.
Aydın:
Deme hayır hayır hayır gayet normal.

Noyan:
Bir de Orduevinde benim not aldığım bir defterim vardı.

Aydın
: Onu götürme.

Noyan:
Ama arama yapılırsa.

Aydın:
Arama yapmazlar sen tanıksın. Başka sim kartın var mı? Bu sim kartını at de ki şunu kullanıyorum de. Şimdi sen bu telefon simini çıkartıp atıyorsun. Öbürünü takıyorsun tamam mı hemen yok et.

Noyan:
Telefon kayıtlarıyla ilgili falan çıkarsa ne yapayım.

Aydın:
Sen bi kapat başka numaradan arayayım seni.

(Bir süre sonra)

Aydın:
Bak şimdi ne yapacan biliyor musun o zaman teyzecim bu numarayı değil o numarayı vereceksin yeni hattı yani o numarayı kullanıyorum diyeceksin. Bunun verirsen buradaki konuşmaların tamamını dökecekler. Bu simini yok et. Bu numarada çok kayıtlı şeyler var. Bu konuşmalarıma istinaden beni de alırlar çünkü.

Aydın:
Sen akılı çocuksun. Dostluk dışında bir şey yok. Yüksek mahkemeye bizim şahitliğimiz var diyeceksin. Avukat gelmeden konuşma sakın. Savcılıkta ver ifadeni. Ama şu numaranı lütfen verme.

Noyan:
Yok onu şimdi imha ederim birazdan.

(Bir süre sonra sms ile)

Noyan
: Teyzecim Paşayla görüştüklerimizi söyleyeyim mi savcıya?”

Aydın
: Doğru olmaz.

Bu telefon diyalogları İkinci Ergenekon İddianamesi’nden alındı. Konuşmalar teğmen Noyan Çalıkuşu’nun Ergenekon’dan gözaltına alınmasından kısa bir süre önce gerçekleşmiş.

Noyan Çalıkuşu; Ergenekon soruşturmasında Karargâh Evleri yapılanması içinde olduğu için tutuklanan ve daha sonra serbest bırakılan teğmenlerden biri. Ergenekon davasında tutuksuz olarak yargılanıyor.

Neriman Aydın; Ziraat Bankası Kızılay Şubesi’nde çalışan bir memur. Emekli bir Kızılay Müfettişi olan abisi Kemal Aydın ile birlikte Ergenekon soruşturması kapsamında Karargâh Evleri yapılanması içinde oldukları iddialarıyla tutuklanıp yargılanıyor.

Ergenekon İddianamesi’ne göre Ankara’ da yaşayan bu iki kardeş bütün zamanlarını aralarında hiçbir akrabalık bağları olmayan Harp Okulu öğrencileri ve genç teğmenlerin eğitimi ve kariyerine vakfetmiş durumda.

Genç teğmenlere “Komutan” diye hitap ediyor, onları Özel Kuvvetler’e girmeleri ve ardından da kurmaylık sınavına hazırlanmaları için telkin ediyorlar. Kendilerine “Mustafa Kemal’in Askerleri” diyen genç teğmenlerin bu yapının Genelkurmay’ın bilgisi dâhilinde resmî bir yapı olduğunu düşündükleri anlaşılıyor.

Teğmenler büyüklerine karşı saygı da kusur etmiyor. Mesela gönderdikleri bir mesajda şöyle diyorlar: “Değerli büyüklerim Kemal Amcam ve Neriman Teyzem... Sizlerin ruhlarımızı şahlandıran değerli sözlerinizi tekrar dinlemek için huzurunuza gelmek istiyoruz.”

Yani Ergenekon soruşturmasında savcılar ‘muhalifleri sindirmek’, ‘hukuk ihlalleri yapmak’, ‘fasa fiso komplo teorileri uydurmaktan’ başka epey karışık işlerle de ilgilenmekte.

Peki, aylar sonra bunu niye hatırladım şimdi?

Teğmen Çalıkuşu “Teyzecim Paşayla görüştüklerimizi söyleyeyim mi savcıya?” diye bir mesaj atıyor, Neriman Aydın da “Doğru olmaz” diye cevap veriyor ya.

Burada hangi paşadan ve hangi görüşmeden bahsediyorlar?

Savcılar bu soruyu teğmenlere soruyor. Teğmenlerden Noyan Çalıkuşu ve Mehmet Ali Çelebi aynı cevabı veriyor savcılık ifadelerinde:

“Bazı gazetelerde Aydın Kardeşler ile görüştüğümüze dair çıkan haberler üzerine Tuğgeneral Mustafa Bakıcı çalıştığımız birimde bizi ziyaret etti. Paşa bize olayla ilgili bilgisinin olduğunu, bu kişileri tanıdığını bu kişilerle görüşmelerinin hiçbir zararının olmayacağını, iyi insanlar olduğunu söyledi. Genelkurmay Başkanı’nın selamını iletti.”

Peki, Mustafa Bakıcı adını nereden hatırlıyorsunuz?

İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın orijinalini savcılara ileten meçhul askerin ihbar mektubundaki o paragrafı yeniden hatırlayalım:

“Söz konusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içerisinde cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız’ın Genelkurmay II. Başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. Org. Hasan Iğsız’ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlaması konusunda verdiği direktif gereği Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı’nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Alb. Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır.”

Ergenekon’da tüm yollar Genelkurmay’a çıkıyor.

Genç teğmenler kendilerine Genelkurmay Başkanı’nın selamını getirmiş bir karargâh paşasına güvendikleri için içeride yatıyor, mahkemelerde sürünüyor.
Genelkurmay Karargâhı ise zavallı teğmenlerini verdiği rahatlıkta paşalarını vermiyor.

İşte bütün bunlara da kısaca Ergenekon deniyor.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT