İstanbul'u kim kurtardıysa dün epey kulakları çınladı...
Dün İstanbul'un kurtuluşuydu ya, bunun İstanbul'da yaşayanlara dönüşü "trafik işgali" şeklinde oldu.
İstanbul'un Kurtuluşu vesilesiyle yapılan törenler yüzünden İstanbullular üç beş kilometre yolu ancak iki üç saatte kat edebildiler.
Bu çile onlara adeta "Kim kurtardı lan bu İstanbul'u, keşke kurtarmasaydı" dedirtti.
Trafiğe çıkan yüzde doksan İstanbullu, törenler için yolları kapatan yetkilileri pek de güzel sözlerle anmadılar. Kimle konuştuysa herkes trafikten şikâyet edip "Yetkililere benden de selam söyle" diyordu.
Eminim halkı düşünmeden yolları kapatanların kulakları epey çınlamıştır.
En azından ben öyle dedim.
"Nedir bu ya, nedir bu trafik çilesi, keşke kurtarılmasaydı..."
Adam yetkili, herkesin yolunu kapatıyor, trafiğin can damarını kapatıyor, ne için?
İstanbul'un Kurtuluşu törenleri için.
Kim kurtardı peki?
Cevap yok.
Nasıl kurtardı?
Cevap yok.
İşgal güçleri neden İstanbul'u tek kurşun dahi sıkmadan terk ettiler?
Cevap yok.
Ama kutlaması var.
Düşünüyorum da, eğer İstanbul'un Kurtuluşu için öne çıkan bir isim olsaydı, ya da İstanbul'u kurtaran şu kişidir denilebilseydi, böyle bir durumda böylesine tören yapanlar hâşâ o kişiyi "Tanrı" ilan ederlerdi.
Adam herkesin yolunu kapatıyor...
İstanbul'un can damarına tören tıkıyor.
Hem de hiçbir tedbir almadan.
Ne alternatif yol ne başka bir şey...
Ambulanslar trafiğin ortasında kalmış ciyak ciyak bağırıyor.
Arabasından inip bağırıp çağıranlar...
Kim bilir belki de işe geç kaldığı için işten kovulanlar olacak.
Trafik yüzünden ambulanslarda bekleşen hastalar... Onların çaresizlik içinde kıvranan aileleri...
Bir adım ilerlemiyor trafik, her duruşta, her bekleyişte herkes İstanbul Valisi'ni, Belediye Başkanı ve diğer ilgilileri rahmetle anıyor!
Her yerde polis var ama polis sadece kapalı yollara girilmesini önlemek için var. Sadece "yasak hemşehrim" diyor. Ama trafik sıkışıklığını çözmek için hiçbir polis yok.
Tören devleti...
İstanbul'u kimin nasıl kurtardığını bilmeden bu kadar şamata yapılıyorsa varın gerisini siz düşünün.
Tören devleti... Kuzey Kore, Çin, İran... Türkiye...
Başka da yok.
Bu şehirde anayollara pazar kuruyorlar düşünebiliyor musunuz?
Anayolları kesen sokaklara pazarlar kuruyorlar. O gün o yollar tamamen kapalı...
Demek ki, yöneticilerin "gözleri tamamen kapalı."
Gelelim günün anlam ve önemine...
İstanbul nasıl kurtuldu?
Dedim ya, eğer İstanbul'u bir kurtaran olsaydı cümle şöyle başlardı: "İstanbul'un x paşa tarafından kurtuluşunun bilmem kaçıncı yılı..."
Yok böyle bir şey.
Böyle deyince bazıları "Atatürk'ün kurtarmadığını mı söylemek istiyorsun" diyebilir.
Bunu da anlayabiliriz.
Atatürk İstanbul kurtulduğunda Ankara'daydı, Ankara'yı başkent yapmakla meşguldü.
Atatürk'ün illa da İstanbul'un kurtuluşunda bir payı varsa o da şudur:
Atatürk Ankara'yı başkent yapmak için hazırlanıyordu. Eğer Ankara başkent olacak olmasaydı ve yeni devlet İstanbul başkentli devam edecek olsaydı, İngilizler İstanbul'u terk etmeyecekti.
Aslında bu da az bir katkı sayılmaz...
Tabii İstanbul dururken Ankara'nın başkent olması belki de yakın tarihin en acayip kararlarından biriydi.
Bundan daha acayibini söyleyeyim mi?
Anayasa'da "Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara'dır" maddesinin değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeler arasında yer alması!
İşgal kuvvetleri 2 Ekim'de İstanbul'u terk ettiler. Bizim birliklerimiz 6 Ekim'de İstanbul'a girdi. Sonra da 9 Ekim'de Ankara'nın başkent yapılması ve Anayasa'ya da girmesi kararlaştırıldı.
Tarihçilere göre, eğer Ankara başkent yapılmasaydı, işgal güçleri İstanbul'u terk etmeyecekti, dolayısıyla kurtulmayacaktı...
Yani...
Yanisi işte böyle, daha anlamadıysan ben sana ne anlatabilirim ki?
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT