İstanbul Üniversitesi’nde Halep’e Destek Eylemi
İstanbul Üniversiteli Müslüman öğrenciler, Beyazıt’ta toplanarak Halep’te müstekbir güçlerce işlenen katliamları protesto etti.
“Halep Yanıyor” sloganıyla, Halep’te günlerdir devam eden katliamları protesto etmek, mazlumlarla dayanışmak için Üniversiteli Müslümanlar, saat 15’te Beyazıt’ta bir araya geldi.
Eylemde sunuculuğu Ümit Kudbay üstlendi. Sunumunda bugün anti-emperyalist geçinen kesimlere değinen Kudbay, bu kişilerin çelişkilerinin artık saklanamaz hale geldiğini, bu durumun en önemli izharının Suriye olduğunu ifade etti. “Suriye’de dünyanın gözü önünde icra edilen katliamlar karşısında sessiz kalmak, suça iştirak etmektir.” diyen Kudbay, yaşanmakta olan zulüm karşısında sessiz kalmayı salık verenlerin tavrını zillet olarak isimlendirdi. Bugün Suriye’de katliam faili olarak mevcut olan güçlerin Allah’ın izniyle yakın zamanda çekip gideceğini söyleyerek sunumu bitiren Kudbay, basın açıklamasını okumak üzere sözü Sevra Nur Ayar’a bıraktı.
Eylemde “İstanbul’dan Halep’e Direnişe Bin Selam”, “Katil Rusya Suriye’den Defol”, “Katil İran Suriye’den Defol”, “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol”, “Yaşasın Suriye Cihadımız”, “Ahrara Nusraya Direnişe Bin Selam” sloganları atıldı.
Basın açıklamasının tam metni:
KÜRESEL TİYATROYU İFŞA EDEN SON HALKA: HALEP
6 Mayıs 2016
Suriye’de geçtiğimiz 5 yıl içinde yarım milyon insan izzetli bir hayat, özgürlük ve adalet istediği için sistematik bir şekilde katledildi. Zalim Baas rejimiiktidarını koruma telaşıyla tarihe soykırım olarak geçecek bir kıyım gerçekleştirdi. Ne yazık ki, tüm dünya Esed rejiminin, destekçileriyle birlikte Suriye halkını en acımazsız yöntemlerle öldürdüğü bu katliamı boş sözler ve boş gözlerle seyretti.
Dünya canlı yayınlarda kimyasal silahlar yüzünden acı içinde kıvranarak can veren Suriyeli mazlumların görüntülerine şahitlik etti ve geçiştirdi. Boyunlarında demir kelepçeler, vücutlarında yanık izleri, bir deri bir kemik kalmış cesetleri ifşa eden işkence fotoğraflarını tepkisiz karşıladı. Suriye’de insanların evlerini başlarına yıkan, şehirleri yakıp kavuran varil bombalarıyla, füzelerle, tanklarla işlenen insanlık suçlarını seyretmeyi sürdürdü.
15 Mart 2011’den bugüne kadar devam eden dünyanın duyarsızca seyrettiği katliamın yanı sıra “Keşke, yalnızca duyarsız kalınsaydı” demekten kendimizi alamayacağımız bir süreç yaşandı. İran, Rusya veHizbulEsed ekonomik, teknolojik, diplomatikve askeri tüm imkânlarını seferber ederek zalim diktatörlüğün katliamına açıktan destek verdi. ABD ve BM, Esed rejiminin ömrünü uzatmaktan başka bir şeye yaramayan teatral görüşmelere imza attı. Kendi siyasal zeminlerinde dahi hiçbir sahici izahı olamayacak bir tutum izleyen ABD ve BM, vahşice katledilen Suriye halkının sığınabileceği uçuşa yasak güvenli bir bölge oluşturulmasına karşı çıkarakEsed rejiminin katliamına çanak tutup ortak oldu. Bununla da yetinmeyen ABD, lokomotifi olduğu Koalisyon güçleri ile birlikte IŞİD ile mücadele bahanesiyle Esed karşıtı Suriye halkına bombalar yağdırdı.
Tüm bu zorluklara rağmen tam 5 yıldır direnen mücahitler, Suriye’nin önemli bir bölümünü Baas diktasının elinden kurtararak özgürleştirdi. Direnişçilerin Baas rejimi, İran ve HizbulEsed’e karşı kazanımları ile birlikte daha önce rejime kısmi destek veren Rusya, başarısızlıkla sonuçlanan bir fiili işgal teşebbüsünde bulundu ve geri adım atmak zorunda kaldı. Fakat bu geri adım rejime desteğin geri çekilmesi anlamına gelmiyordu. Çünkü Rusya daha az zayiat vereceği, daha vahşice gerçekleştireceği bir yöntem olan bombardımanlarla, muharip olmayan unsurları dahi hedef alarakkatliamlarını artırdı.
Suriye’de ödenen tüm bedellere rağmen mücadelenin güçlenmesinin ve direnişin kırılmayacağının belirginleşmesinin ardından küresel aktörler zaman kazanmak adına ateşkes talep ettiler. İlan edilen ateşkesin ardından gerek Esed rejimi ve şürekâsının gerek Koalisyon güçlerinin IŞİD ile mücadele adı altında ateşkesi ihlal ettiklerine şahit olduk. Üstelik ilan edilen ateşkese Suriye direnişinin meşru temsilcisi olan birçok grup dâhil edilmemişti.
Son olarak 22 Nisan’dan geçtiğimiz günlere kadar Suriye’nin ve direnişin en önemli şehirlerinden olan Halep’e havadan bombardıman ve karadan operasyon yapıldı. Ateşkes zamanında hastane, cami ve yerleşim yerlerinin bombalanması Suriye’nin düşmanlarının en ufak bir savaş ahlakına dahi sahip olmadığını gösterdi. Halepli kardeşlerimiz ve mücahitler şebbihalara hak ettikleri cevabı verirken geçtiğimiz gün ajanslarda Esed rejiminin ABD’nin emir ve telkinleriyle yeniden 48 saatlik ateşkes ilan ettiğini gördük. Bu ateşkesi yıllardır oynanan çirkin tiyatronun küçük bir parçası olduğunu açık bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor.
Bu bir tiyatrodur. Katliama karşı kınama tiyatrodur. Soykırıma karşı Cenevre görüşmeleri tiyatrodur. Halep’te ilk defa Cuma namazı kılınamamasına sebep olan bombalamadan sonra ilan edilen ateşkes tiyatrodur. Halep bu tiyatroyu ifşa eden son halkadır. İşkence ile öldürülmüş ceset fotoğraflarına aldırmadan sürdürülen bu tiyatroyu Deralı çocuklar, İdlib’in meydanları, Halep’in mescidleri ve Şam’ın hürleri sonlandıracak.
Biz “ben gerçekten Müslümanlardanım” diyenlerle birlikte “Ölüme evet ama zillete asla!” diyen Suriye halkına en kalbi hayranlığımızı ve desteğimizi ifade ediyoruz.
Ey yiğit Halep, ey güzel öğretmenimiz Suriye…
Müsterih olun, sabredin. Allah’a andolsun ki cennet sizi bekliyor! Ve düşmanlarınızı cehennem…
ÜNİVERSİTELİ MÜSLÜMANLAR
HABERE YORUM KAT