İsrail’in Türkiye Endişesi: Batıda Libya, doğuda Azerbaycan
“Libya ile deniz sınırı anlaşmasını imzalayan Türkiye, şimdi de İsrail’in işbirliğini geliştirmeyi planladığı kardeş Azerbaycan ile benzer bir modeli hayata geçirmenin yollarını arıyor”
Dr. Adnan Abu Amer / Middle East Monitor
Çev: İsmail Yılmaz / Haksöz Haber
Türkiye-İsrail ilişkilerinin seyrine baktığımızda giderek gerginleşen ve farklılıkların arttığı bir vasatı rahatlıkla görebiliriz. Bunu, hem İsrail’in Azerbaycan üzerinden nüfuzunu artırdığı Kafkasya’da Türkiye ile olan rekabetinde hem de Ankara’nın Hamas’a desteğinin yanında Libya’daki gelişmelere kayıtsız kalmamasından dolayı Akdeniz’de etkisini artırmasında hissetmek mümkün.
Akdeniz’de otağ kuran Türkler, İsrail için bir endişe kaynağı. Bu endişe de Türkiye’nin Libya kıyılarında sondaj yapma niyetini açıklamasının ardından bölge gazının geleceği üzerinde olumsuz bir etki bırakacağı iddiasından başka bir şey değil. Bu ise bölgedeki yayılmacı hayallerin bir alameti olarak yorumlanabilir.
Bunlar olurken İsrail, Libya'daki iç savaşı ve kutuplaşmayı şu şekilde okuyor: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fayez Al-Sarraj liderliğindeki Trablus hükümeti'nin içinde bulunduğu askeri ve ekonomik krizi temkinli ve basiretli bir şekilde değerlendiriyor ve askeri işbirliğinin yanında bir dizi anlaşma yapıyor. Erdoğan ayrıca, -uluslararası deniz hukukuna göre- Türkiye ve Libya arasında karasularından 400 mil öteye gitmelerine imkân veren deniz sınırları tesis etmiş durumda.
İsrail, Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’de doğal gaz keşif faaliyetlerini artırması ve deniz etki alanı/münhasır ekonomik bölge anlaşmaları hamleleriyle oluşturduğu ittifakları yakından gözlemledi. Böylelikle, gaz sahalarını tespit ve geliştirme yarışı başladı. İsrail; Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır ile ekonomik ve stratejik işbirliği takımını kurdu.
İsrail, Türkiye’nin cesaretinin ve kararlılığının artacağını öngörüyor. Bu ise; İsrail, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs’ın isteyeceği son şey. Çatışma diplomasinin bir konusu olsa da, Libya'daki vaziyet büyük ölçüde İsrail'i ilgilendirdiği için fiziksel bir karşılaşma ihtimali de gerçekçi görünüyor. Bu hâl, İsrail'in Türkiye'ye karşı aksiyon almasına neden oluyor, öyle ki, Gazze kıyısındaki gaz sahasında Filistin-Türkiye işbirliği de dâhil olmak üzere çeşitli yönlerden sürprizler gelebilir.
İsrail aynı zamanda Girit ve Libya arasındaki bölgede Türkiye ile Yunanistan arasında bir çatışma olasılığını da dört gözle bekliyor.İsrail’in son yıllarda Yunanistan ve Kıbrıs ile yakınlaşması, Türk politikaları karşısında bölgedeki müttefiklerinden beklediği destekle birlikte daha fazla manevra yapmasını gerektirebilir.
Bu bağlamda; İsrail, Yunanistan ve Mısır, birçok meselede zorlu imtihanlara sebep olan “Türk Sorunu” ile bu sefer kendileri karşı karşıya. Türkiye’nin jeo-stratejik tutum ve ekonomik ataklarına karşı İsrail’in hamlelerine ilişkin bir takım veriler söz konusu. Bunların başında, Doğu Akdeniz’deki artan gerilimin askeri bir çatışmaya dönüşmesi temayülü kuvvetli bir ihtimal olarak görülüyor. Burada odak, mezkûr ekonomik faaliyetlerin yol açabileceği askeri çatışma riskinden dolayıDoğu Akdeniz'de deniz sınırlarının çizilmesidir. Ki bu da İsrail için çok mühim bir meseledir.
İran sorunu ve İsrail'in kuzeyinde meydana gelen gelişmeler göz önüne alındığında İsrail, Yunanistan veya Mısır ile birlikte Türkiye'ye karşı olası bir askeri çatışmada aktif bir ortak olmayı tercih etmiyor, ancak Washington'daki istihbarat işbirliğini ve siyasi koordinasyonunu güçlendirerek de yardımcı olabilir. İsrail, Türkiye'nin gücünü hissettirdiği alanların genişlemesinden duyduğu korkuyu gizlemiyor, çünkü Türkiye, Doğu Akdeniz'in geleceği ve denizlerden elde edeceği kârın bölünmesi İsrail’in stratejik emellerine gölge düşürüyor.
İsrail, Türkiye’nin Doğu Akdeniz'deki hedeflerine karşı yürüttüğü "savaşının" güç dengesini etkileyen bir dizi bölgesel unsurla karşı karşıya olduğuna inanıyor. Diğer yandan Mısır, Etiyopya ile Rönesans Barajı ve Libya cephesinde Müslüman Kardeşler tehdidi bağlamında çifte baskı altında. Bu iki mesele, Mısır ile Türkiye arasında vuku bulacak muhtemel bir çatışmadan dolayı Sisi rejimi için varoluşsal bir öneme de sahip.
İsrail'in elindeki bilgiler, Mısır'ın Libya'daki hamlelerinin Yunanistan tarafından tam olarak desteklendiğini gösteriyor, ancak Türkiye'ye karşı girişilecek askeri bir çatışmaya müdahale edebilmesi konusunda şüpheler var. İsrail'in neler yapabileceğine gelince, -Doğu Akdeniz'deki sürtüşmeler askeri bir çatışmaya dönüştüğü takdirde-, ister Yunanistan ve Kıbrıs, ister Libya'da Mısır ile Türkiye'ye karşı mücadeleye doğrudan katılamayacak.
İsrail istihbaratının Yunanistan ve Mısır ile olan işbirliğini derinleştirmesi, Türkiye'den sadır olan sorunlara karşı alınan önlemlerin önemli bir bileşenini oluşturuyor. Hava ve deniz tatbikatları, ortak askeri faaliyetlerle ilişkilerin güçlendirilmesi ve ABD kuvvetleriyle birlikte hareket etme gibi bir takım eylemler, -mevcut güç dengeleri bir yana- İsrail donanmasının Türk donanması karşısında güçlenmesine olanak sağlayacaktır.
Bir başka çatışma sahası, Türkiye ile İsrail arasındaki kutuplaşmanın, özellikle Azerbaycan'ın Tel Aviv'den aldığı İHA'ların hatalı olduğunu keşfetmesiyle Libya'dan Kafkasya bölgesine kaymıştır. Bu durum, Erdoğan'ın Bakü ile Tel Aviv arasına girip askeri teçhizatını Azerilere satmasının önünü açabilir.
İsrail, insansız hava araçları alanında hâlâ başat güç iken, Türkiye'nin Libya'daki başarılı askeri hamleleri ve General Halife Hafter'e verilen Rus savunma sistemlerine karşı Türk insansız hava araçlarının üstünlüğü, Türk ordusunun Ermeni-Azeri meselesinde yıllardır dört gözle beklediği imkânı tanımış oldu.
Tüm bu gelişmeler, İsrail'in Erdoğan iktidarı döneminde Türkiye’nin manevralarını yorumlarken onun, bölgede merkezi bir güç haline geldiğini ve şu anda Suriye, Irak, Katar, Somali ve Libya’da konuşlanmış birçok unsuru olduğunu kanıtlar nitelikte.Ek olarak, enerji alanında daha fazla nüfuz sahibi olmayı arzulayan ve Libya ile deniz sınırı anlaşmasını imzalayan Türkiye, şimdi de İsrail’in işbirliğini geliştirmeyi planladığı kardeş Azerbaycan ile benzer bir modeli hayata geçirmenin yollarını arıyor.
Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkileri sürdüren ve onunla sıkı bağları olan dünyadaki tek Müslüman Şii ülkesi Azerbaycan arasındaki hayatî askeri ve ekonomik işbirliğini yıllarca endişeyle izledi. Bu ikili arasında 21. yüzyılın ilk on yılında zirveye ulaşan sıcak bağlar olduğu biliniyor.
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin seyrinin değişmediği durumlarda da Türklerin, Azerbaycan ile İsrail arasındaki güvenlik işbirliğini çok da önemsemediklerini belirtmekte fayda var. Ancak Ankara ve Tel Aviv’in ilişkilerinin kötüleşmesi ve Erdoğan’ın bölgeyle yakından alakadar olması tansiyonu yükseltmiştir. Türkiye’nin, ihracatta İsrail silah pazarıyla rekabet etmesi ve onu Kafkasya bölgesinden çıkarma girişimini türünün ilk örneği olarak görebiliriz. Bu da İsrail’in etkili ve yüksek kaliteli bir güvenlik tedarikçisi olma imajını zedelemiştir.
HABERE YORUM KAT