1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. İsrail'in öldürdüğü her gazeteci için bir başkası Gazze'nin hikâyesini anlatmaya hazır
İsrail'in öldürdüğü her gazeteci için bir başkası Gazze'nin hikâyesini anlatmaya hazır

İsrail'in öldürdüğü her gazeteci için bir başkası Gazze'nin hikâyesini anlatmaya hazır

​​​​​​​Halkla ilişkiler savaşını kaybeden İsrail, Gazzeli gazetecileri topluca öldürüyor. Ancak Alex Foley, İsrail'in öldürdüğü her Hüssam Şabat için bir başkası doğuyor, diye yazıyor.

04 Nisan 2025 Cuma 20:53A+A-

Lex Foley’in The New Arab’da yayınlanan yazısı, Haksöz-Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

23 Ekim 2024'te İsrail, Hüssam Şabat'ın diğer altı Filistinli gazeteciyle birlikte terörist olduğunu açıkladı. Hüssam kendisine suikast düzenleyeceklerini tahmin ediyordu. Hayatına yönelik birkaç suikast girişiminden sağ kurtuldu. Henüz 23 yaşındayken kendisi için kısa bir ölüm ilanı yazdı, haber yapmaya devam etti ve 24 Mart 2025'te İsrail onu öldürdü.

Gazze'nin dışında olan, katliamı durdurmaya gücü yetmeyen ama gözlerini de başka tarafa çeviremeyen bizler için, ölü çocukların paramparça bedenlerinin günlük görüntüleriyle başa çıkmak için psişik bir lidokain (lokal anestezik bir maddedir) olan, isteksiz bir uyuşukluk başladı. Konuştuğum diğer Filistin yanlısı savunucu ve aktivistlerin hepsi tanıdık beyin sislerinden ve serbest dolaşan ajitasyonlardan bahsediyor.

Bu noktada, telefonumu açmaya ve kendimi dehşete hazırlamaya alışmıştım. Ancak Hüssam'ın ölümünü öğrenmek içimi bir bıçak gibi kesti.

İnternetin bir cilvesi olsa gerek, soykırım boyunca edindiğim arkadaşların çoğu, tıpkı Hüssam Şabat gibi Beyt Hanun şehrinden.

Biri onun sınıf arkadaşıydı. Bir diğeri onunla birlikte Kuzey'in bombalanmış yıkıntıları arasında yürüdü. Üç şerit halinde kıpkırmızı kana bulanmış yüzüne baktığımda, her birinin onun yerinde yattığını hayal etmekten kendimi alamadım.

Sevgili dostum İbrahim El Masri'nin sözleriyle, “Hüssam Şabat yalnız değildi. Beyt Hanun'un acısını, enkaz altında kalan çocukların feryatlarını, ekmek kuyruğundaki annelerin acı dolu seslerini ve artık hastane işlevi görmeyen hastanelerdeki yaralıların soluklarını taşıyordu.”

Birçok kişi, 14 yaşındaki gazeteci adayı Maisam Al-Masri'nin, işgal Kuzey'i ilk ele geçirdiğinde öldürülmediği için sevinen Hüssam Şabat'ı arabasında karşıladığı videoyu hatırlayacaktır.

Hüssam soykırım boyunca Kuzey Gazze'de kaldı, ailesinden ayrı kaldı, kalmanın ve çalışmanın bir ölüm cezası olduğunu çok iyi biliyordu. Hazırladığı raporlar işgalcilerin işlediği suçlar hakkında paha biçilmez bir fikir veriyordu ve bu yüzden onu öldürdüler. Ölürken gözleri açık kaldı ve son bir kez tanıklık etti.

İsrail'in anlattıkları ise elbette çok farklı. İsrail ordusu Hüssam Şabat'ın Beyt Hanun Taburu'nda görevli bir Hamas keskin nişancısı olduğunu iddia etti.

Bu, alıştığımız ve basın tarafından itaatkâr bir şekilde tekrarlanan bir yalan. Askeri taktik uzmanı değilim ama canlı yayınlar da dâhil olmak üzere sık sık yerini bildiren yüksek profilli genç bir adamın etkili bir keskin nişancı olabileceğine inanmakta zorlanıyorum. Suikaste uğramadan önceki haftalarda Hüssam Şabat günde bir düzine tweet atıyordu.

Hasbara (İbranice İsrail'in kamu diplomasisi ve propaganda faaliyetlerini tanımlayan bir terimdir), Hüssam Şabat'ı öldürdü çünkü halkla ilişkiler savaşını kaybediyor.

Soykırım süresince niteliksel bir değişim meydana geldi; İsrail artık dünyanın geri kalanını eylemlerinin adil olduğuna ikna etmekle ilgilenmiyor ya da bunu yapabilecek gibi görünmüyor. Bunun yerine, tek amacı içerideki muhalefeti bastırmak olan ve giderek daha da zayıflayan gerekçeler üretmekle meşguller. Hasbara makinesi çöküyor.

Nasıl olmasın ki? 17 ay boyunca Filistinlilere karşı işlenen bitmek bilmeyen zulümler ile Siyonist nüfuz sahiplerinin çığırtkanlıkları arasında her gün bölünmüş bir ekran yaşadık. Gazze halkı abluka ve bombardımana maruz kalırken, Noa Tishby ve Michael Rapaport kampüs gösterilerinden yakınıyor.

Kampüs kampları şu anda ABD'deki sinemalarda gösterilmekte olan “8 Ekim” adlı yeni bir belgeselin de konusunu oluşturuyor. Orijinal adı “October H8te” olan film, “Hamas'ın İsrail'e saldırısının ertesi günü başlayan Amerika'daki antisemitizm patlamasına yakıcı bir bakış” olduğunu iddia ediyor.

Fragman, İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım saldırısının ardından Siyonistlerin bulduğu desteğin eksikliğini kınayan olağan şüphelilerin kamera karşısına geçtiği bir dizi röportajdan oluşuyor. Siyonizm'in üniversite öğrencileri arasında popüler olmamasının nedeni olarak sosyal medya sansürünü ve dış müdahaleyi gösteriyorlar. Zarar verenin İsrail'in eylemleri olabileceği hiç akıllarına gelmiyor.

Yakın zamanda paylaşılan bir klipte, Facebook'un eski CEO'su Sheryl Sandberg kurban rolüne bürünüyor ve yakın bir arkadaşına yürüyüşe çıktıklarında kendisini saklayıp saklamayacağını sorduğu bir hikayeyi anlatırken gözyaşlarına hâkim olamıyor. Sandberg, arkadaşının bu soru karşısındaki şaşkınlığını kadının Yahudi olmamasına bağlıyor ve bunun iki milyar doların üzerinde bir değere sahip bir kadın için açıkçası saçma bir şey olduğunu söylemiyor.

Gerçek şu ki, Sandberg üniversite kampları nedeniyle ABD'de kendini ne kadar güvensiz hissettiğinden bahsederken, hükümet de onun adına öğrenci protestocuları ortadan kaldırmaya başladı.

Sivil ICE ajanları, Jabotinsky tarafından kurulan ve Trump yönetimine sınır dışı listeleri sağlayan aşırı sağcı militan bir hareket olan Betar USA'nın emriyle Mahmud Halil ve Rümeysa Öztürk gibi öğrenci aktivistleri kaçırmaya devam ediyor.

Sandberg'in Siyonistlere yönelik küresel bir sempati patlamasını gerektirdiğini savunduğu şiddet fantezileri, tehdit olduğunu iddia ettiği öğrencilere karşı neredeyse her gün hayata geçiriliyor.

Kamplar etrafındaki histeri, 7 Ekim'de kaçırılan rehinelerin ailelerinin de aralarında bulunduğu bir grup tarafından, Hamas ile koordinasyon içinde olduklarını iddia ettikleri, aralarında Halil'in de bulunduğu Columbia öğrencilerine karşı açılan dava ile yeni bir gülünç boyuta ulaştı.

“Bomba” niteliğindeki dosyada, Hamas'ın saldırısından üç dakika önce Columbia Students for Justice in Palestine (Filistin'de Adalet için Columbia Öğrencileri) adlı hesabın Instagram'da paylaştığı ve hesabın birkaç ay hareketsiz kaldıktan sonra ‘Geri döndük!!!’ ifadesinin yer aldığı bir gönderi gibi kanıtlar yer alıyor.

Makul bir kişi hesaptaki hareketsizliğin yaz tatiline denk geldiğine dikkat edebilir. Hamas'ın sürpriz unsuru gerektiren bir operasyon için ABD'deki öğrenci gruplarıyla koordinasyon içinde olmasının pek mümkün görünmediğine işaret edebilirler. Hatta Amerikalı öğrencilerin böyle bir riski almaya değecek ne sağlayabileceklerini sorgulayabilirler.

Ancak Hasbara artık makul insanla ilgilenmiyor; tek amacı silah akışını güvence altına almak. Hükümetin bu yılın başlarında “uluslararası halkla ilişkiler” için 150 milyon dolar daha harcayacağını açıklamasına rağmen, İsrail hala kendilerini destekleyen Batılı hükümetler dışında kimseyi ikna etmekle ilgilenmiyor gibi görünüyor.

Kamuoyunda İsrail'e yönelik kanaat giderek azalırken, soykırımın önemli bir yankı bulmadan devam ettiği her gün, bu kanaati görmezden gelebileceklerini daha da pekiştiriyor.

Bu durum, kale direklerinin ne derece değiştiğine de yansımaktadır. Önce İsrail'in asla bir hastaneyi bombalamayacağı söylendi, sonra bize var olmayan yeraltı komuta merkezlerinin ayrıntılı şemaları gösterildi ve şimdi de ilk müdahale ekiplerini omuz silkmeden infaz edip gömüyorlar. Hasbara'nın çöküşünün sapkın sonucu ise daha küstahça ve acımasızca işlenen cinayetler.

Eski medya İsrail'in işine karışmaya, üniversiteler de Trump yönetiminin dümen suyuna girmeye devam etse de İsrail gerçek bir tehditle karşı karşıya. Öldürebilir ve öldürebilir - öldürdükleri gazeteci sayısı diğer büyük çatışmalardan çok daha fazladır - ancak öldürdükleri her Hüssam Şabat için, kanatlarda bekleyen ve suçlarını aydınlatmaya hazır bir Maisam vardır.

 

* Lex Foley, Brighton, Birleşik Krallık'ta yaşayan bir araştırmacı ve ressamdır. Sağlık ve hastalıkların moleküler biyolojisi üzerine bir geçmişe sahiptir. Güç sahiplerinin soykırım yanlısı söylemlerinin kırılgan dijital kanıtlarını koruyan bir web aracı olan Accountability Archive'ın kurucu ortağıdır.

HABERE YORUM KAT