
İsrail'in Gazze'deki vahşeti arttıkça BBC daha da sessizleşiyor
Birleşik Krallık devlet yayın kuruluşu bir kez daha kayıplara karıştı - bu kez İsrail tarafından infaz edilen Filistinli acil durum çalışanlarına ait bir toplu mezarın bulunmasında da sessizliğini korudu.
Jonathan Cook’un MEE’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
BBC'nin haber doğrulama servisi Verify, Güneydoğu Asya'da dış dünyayla bağlantısı büyük ölçüde kesilmiş bir ülke olan Myanmar'da 28 Mart'ta meydana gelen büyük depremde Mandalay'daki bir konut bloğunun nasıl çöktüğünü göstermek için bu hafta başında dijital olarak yeniden inşa etti.
Yayıncı, telefon videoları, uydu görüntüleri ve Nasa ısı algılama görüntülerinin bir kombinasyonunu kullanarak şehrin diğer bölgelerindeki hasarı özenle bir araya getirdi.
Verify'ın bu işe bu kadar zaman ve emek harcamasının basit bir nedeni var: İktidardaki askeri cuntanın Myanmar'daki 7.7 büyüklüğündeki depremde sadece 2,000 kişinin öldüğü yönündeki iddialarının açıkça yanlış olduğunu ortaya koymak.
Batı, ülkenin generallerini resmi düşman olarak görüyor ve BBC de cuntanın olaylarla ilgili açıklamalarına güvenilemeyeceğini göstermek istiyordu. Myanmarlı yöneticiler, rejimin imajını korumak için ölü sayısının az gösterilmesinden çıkar sağlıyor.
BBC'nin bu yalanları ortadan kaldırmaya yönelik kararlı çabası, bu haftaki bir başka önemli hikâyeyi ele alışıyla -daha doğrusu almayışıyla- büyük bir tezat oluşturdu.
İsrail korkunç bir savaş suçu daha işlerken yakalandı. Geçtiğimiz ayın sonlarında 15 Filistinli ilk müdahale ekibini infaz etti ve ardından onları ezilmiş araçlarıyla birlikte gizlice toplu bir mezara gömdü.
İsrail, ABD, İngiltere ve Avrupa'nın geri kalanının silahlandırdığı ve dünyanın en yüksek mahkemesi tarafından soruşturulan insanlığa karşı işlenen suçlarda yardım ettiği resmi bir batı müttefikidir. On dört ay önce Uluslararası Adalet Divanı İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığının “makul” olduğuna karar verdi.
Bu arada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kardeş mahkeme olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden kaçmış durumda. Buradaki yargıçlar Netanyahu'yu, 2,3 milyon Gazze halkını gıda, su ve yardımları keserek aç bırakmak da dâhil olmak üzere insanlığa karşı suç işlemekten yargılamak istiyor.
İsrail'in 18 ay boyunca yerleşim bölgesini halı bombardımanına tutarak çoğu kadın ve çocuk on binlerce Filistinliyi öldürdüğü biliniyor. Ancak rapor edilmeyen çok daha fazla ölüm olması muhtemeldir.
Bunun nedeni İsrail'in Gazze'nin sayım yapabilecek tüm sağlık ve idari kurumlarını yok etmiş olması ve yerleşim bölgesinin büyük bölümünde işaretlenmemiş “ölüm bölgeleri” oluşturarak ilk müdahale ekiplerinin ölülerin yerini tespit etmek için geniş alanlara ulaşmasını neredeyse imkânsız hale getirmesidir.
Gazze'deki son olay yeri, İsrail'in sivilleri nasıl öldürdüğünü, sağlık görevlilerini nasıl hedef aldığını ve işlediği suçları nasıl örtbas ettiğini ve Batı medyasının bu tür vahşetleri önemsiz göstererek İsrail'in Gazze'deki ölü sayısının boyutlarının hiçbir zaman tam olarak bilinmemesini sağlamasına nasıl yardımcı olduğunu şok edici bir şekilde gözler önüne seriyor.
Teker teker vuruldular
Geçtiğimiz pazar günü, Birleşmiş Milletler yetkililerinin Gazze'nin güneyinde, bir hafta önce 23 Mart'ta Filistinli acil durum ekiplerinin kaybolduğu bölgeye ulaşmalarına nihayet İsrail tarafından izin verildi. Bir toplu mezardan 15 Filistinlinin cesedi çıkarıldı; bir diğeri ise hala kayıp.
Görgü tanıklarına göre hepsinin üzerinde üniformaları vardı ve bazılarının elleri ya da bacakları bağlanmıştı. Bazıları başından ya da göğsünden vurulmuştu. Gömülmeden önce araçları ezilmişti.
Acil durum çalışanlarından ikisi Refah'a daha önce düzenlenen bir hava saldırısında yaralananlara yardım etmeye çalışırken İsrail ateşiyle öldürüldü. Diğer 13 kişi ise meslektaşlarının cesetlerini almak için gönderilen konvoyun bir parçasıydı ve İsrail'in BM ambulanslarını “teker teker” vurduğunu söyledi.
Hafta içinde daha fazla ayrıntı ortaya çıktı ve cesetlerden beşini inceleyen doktor, değerlendirilemeyecek kadar kötü bir şekilde vahşi hayvanlar tarafından parçalanmış olan biri hariç hepsinin yakın mesafeden birden fazla kurşunla vurulduğunu bildirdi. Han Yunus'taki Nasser Hastanesi’nde çalışan adli tıp danışmanı Ahmed Dhaher şunları söyledi: “Kurşunlar bir kişinin kafasına, bir diğerinin kalbine isabet etmiş ve üçüncü bir kişi de gövdesinden altı ya da yedi kurşunla vurulmuş.”
Kızılay'ın sağlık programları direktörü Beşar Murad, İsrail güçleri ateş etmeye başladığında konvoydaki sağlık görevlilerinden birinin ambulans istasyonuyla temas halinde olduğunu gözlemledi: "Arama sırasında bölgeye gelen ve İbranice konuşan İsrail askerlerinin sesini duyduk. Konuşma [Filistinli] ekibin toplanmasıyla ilgiliydi ve şöyle ifadeler kullanılıyordu: 'Onları duvarın dibinde toplayın ve bağlamak için kelepçe getirin'. Bu da sağlık personelinin büyük bir kısmının hâlâ hayatta olduğunu gösteriyordu."
BM'nin Filistin'deki insani işlerin koordinasyonundan sorumlu ofisinin başkanı Jonathan Whittall, cesetleri almaya giderken ekibiyle birlikte İsrail askerlerinin bölgeden kaçan sivillere ateş açtığına tanık olduklarını bildirdi. Filistinli bir kadının başının arkasından vurulduğunu ve cesedini almaya çalışan genç bir adamın da vurulduğunu gördü.
Katliamı gizlemek
Toplu mezarın bulunmasıyla birlikte İsrail için ortaya çıkan zorluk, son bir buçuk yıldır batı medyasını beslediği ve bu yayın organlarının da kusmaktan büyük mutluluk duyduğu, savaş suçları için her zamanki yalancı gerekçelerden herhangi birine kolayca geri dönemeyecek olmasıydı.
İsrail'in geçen ay Hamas ile ABD garantörlü ateşkes anlaşmasını tek taraflı olarak bozmasından bu yana, yerleşim bölgesine yönelik halı bombardımanı 1.000'den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu ve resmi ölü sayısı 50.000'i aştı. Ancak İsrail ve Batılı hükümetler ve medya da dâhil olmak üzere onu savunanlar, katliamı maskelemek için her zaman hazır bir bahaneye sahipler.
İsrail, daha önceki savaşlarda verdiği rakamlar her zaman son derece güvenilir olmasına rağmen, Gazze'nin Sağlık Bakanlığı tarafından şişirildiğini söyleyerek kayıp rakamlarına itiraz ediyor. Öldürülenlerin çoğunun Hamas'ın “teröristleri” olduğunu ve öldürülen kadın ve çocukların çoğunun Hamas tarafından “canlı kalkan” olarak kullanıldığını söylüyor.
İsrail ayrıca Gazze'deki hastaneleri yerle bir etti, çok sayıda ambulansı vurdu, yüzlerce sağlık personelini öldürdü ve tıbbi malzemelerin girişine izin vermezken diğerlerini işkence odalarında kaybetti.
İsrail, Gazze'de hedef aldığı 36 hastanenin tamamının Hamas tarafından işletilen “komuta ve kontrol merkezleri” olduğunu; buralarda çalışan doktor ve hemşirelerin çoğunun aslında gizli Hamas ajanları olduğunu ve Gazze'deki ambulansların Hamas savaşçılarını taşımak için kullanıldığını ima ediyor.
Bu iddialar belli belirsiz akla yatkın olsa bile, Batı medyası en bariz soruları sormaya isteksiz görünüyor: İsrail 18 aylık soykırımcı öldürme saldırısının başından beri onları hedef olarak ele alacağını açıkça belirtmişken, Hamas neden Gazze'deki hastaneleri ve ambulansları kullanmaya devam etsin?
Hamas savaşçıları, ebeveynlerinin, kardeşlerinin, çocuklarının ve akrabalarının İsrail'in halı bombardımanından kurtulmak için çaresizce ihtiyaç duydukları sağlık sektörünü korumayı önemsemiyor olsalar bile, neden kendilerini bu kadar kolay bulunabilir hale getirsinler?
Hamas'ın Gazze'de saklanabileceği pek çok başka yer var. Bölgedeki binaların çoğu gerilla savaşı yürütmek için ideal olan yıkık dökük beton yapılar.
İsrail'in örtbas etme çabası
İsrail'in son vahşeti söz konusu olduğunda, ne kadar mantıksız olsalar da, her zamanki bahaneler bile işe yaramayacaktır.
Tüm Batılı gazetecilerin Gazze'ye girişini yasakladığı, daha önce görülmemiş sayıda yerel gazeteciyi öldürdüğü ve BM mülteci ajansı UNRWA'yı resmen yasadışı ilan ettiği düşünüldüğünde, işlediği suçun ortaya çıkmayacağını ummuş olabilir.
Ancak vahşet haberleri geçen hafta sosyal medyada yer almaya başlayınca ve pazar günü toplu mezar ortaya çıkarılınca İsrail bir kılıf uydurmak zorunda kaldı.
Beş ambulans, bir itfaiye aracı ve bir BM aracından oluşan konvoyun İsrail askerlerine doğru “şüpheli bir şekilde ilerlediğini” iddia etti. Ayrıca, en ufak bir kanıt olmaksızın, araçların Hamas ve İslami Cihad savaşçılarını barındırdığını ima etti.
Bir kez daha, İsrail'in sadece imkânsız bir iddiasını değil, tamamen saçma bir iddiasını da kabul etmemiz gerekiyordu. Hamas savaşçıları neden Gazze'de hala faaliyet gösteren ve sayıları giderek azalan acil durum araçlarına saklanarak kolay hedef olmayı tercih etsinler?
Neden diğer gerilla orduları gibi düşmanlarıyla gölgelerden savaşmak yerine -Gazze'nin geniş beton kalıntılarını ve yeraltı tünellerini siper olarak kullanarak- açıkta, kolay av olabilecekleri bir İsrail askeri mevzisine yaklaşsınlar?
Eğer ambulans ekipleri bir çatışmanın ortasında öldürüldüyse, neden bazı kurbanlar elleri bağlı olarak mezardan çıkarıldı? Askerlerin hayatta kalanların ellerinin bağlanmasını istedikleri duyulurken hepsinin bir çatışmada öldürülmüş olması nasıl mümkün olabilir?
Ve eğer İsrail gerçekten haksızlığa uğrayan tarafsa, neden cesetleri ve ezilmiş araçları kumun altına saklamaya çalıştı?
Derinden rahatsızlık
Eldeki tüm kanıtlar İsrail'in acil durum ekiplerinin tamamını ya da çoğunu soğukkanlılıkla öldürdüğünü gösteriyor ki bu büyük bir savaş suçudur.
Ancak pazartesi günü haber patlak verdiğinde BBC'nin ‘News at Ten’ programı “Birmingham'daki işçilerin grevine, Netflix dizisi Adolescence'ın sosyal medyanın etkisine dair korkularına, bir Yunan adasındaki kötü hava koşullarına, mahsur kalan Nasa astronotlarının Dünya'ya dönüşüne ve İngiltere'nin dördüncü siyasi partisinin önümüzdeki ay yapılacak yerel seçimlerde başarılı olacağını iddia etmesine” yer verdi.
Tüm bunlar İsrail'in Gazze'de işlediği son savaş suçuna değinilmesini engelledi.
Muhtemelen devlet yayıncısının Gazze'deki İsrail vahşetini ısrarla haber yapmaması nedeniyle neredeyse isyan halinde olduğu bilinen sıradan gazetecilerinin baskısıyla, ertesi günkü yarım saatlik akşam haberlerinde bu konuya gecikmeli olarak, yayın akışının sonuna yakın bir yerde 30 saniye ayrıldı.
Göstermelik haber, BM'nin ölümlerden “derin rahatsızlık” duyduğu yönündeki açıklamasının hemen altını oyarken, haber spikeri İsrail'in “öldürülenler arasında” dokuz “terörist” olduğunu iddia ettiğini duyurdu.
BBC Doğrulama ekibi bu olayda neredeydi? Görünüşe göre Myanmar'ın Google haritalarını taramakla meşguldü.
Adli tıp ve açık kaynak becerilerinin faydalı bir şekilde kullanılabileceği bir bölge varsa o da Gazze'dir. Ne de olsa İsrail yabancı gazetecileri uzak tutuyor ve Batı'nın son 150 yıldaki tüm büyük savaşlarının toplamından daha fazla sayıda Filistinli gazeteciyi öldürdü.
Bu, BBC Verify'ın İsrail'in gizlemeye çok hevesli olduğu bir vahşeti bir araya getirerek gerçek bir araştırma yapması için mükemmel bir fırsattı. BBC'nin Gazze hakkında gerçek gazetecilik yapması için bir şanstı.
BBC'nin, yöneticilerine Batı'nın karşı çıktığı baskıcı bir Güneydoğu Asya ülkesinde meydana gelen bir depremin anlatısına itiraz etmesi gerekirken, bir Batı müttefiki tarafından işlenen büyük bir vahşetin anlatısına itiraz etmemesi neden gerekliydi?
Geri çekilme
Bu, BBC Verify'ın Gazze'de kritik bir anda “geri çekildiği” ilk sefer değil.
Ocak 2024'te İsrail askerleri, Gazze'ye yönelik bir İsrail saldırısından kaçmaya çalışan altı yaşındaki Hind Receb ve akrabalarının bulunduğu bir arabaya ateş açtı. Hepsi öldürüldü, ancak Hind'in ölmeden önce acil servislerden yardım için umutsuzca yalvardığı duyulabiliyordu. Onu kurtarmaya çalışan iki sağlık görevlisi de öldürüldü. Diğer acil durum ekiplerinin cesetlere ulaşması iki hafta sürdü.
BBC Verify'ın olayla ilgili bir adli tıp çalışması yapması kesinlikle mümkündü - çünkü başka bir grup tam da bunu yaptı. Londra Üniversitesi merkezli bir araştırma ekibi olan Forensic Architecture, olayları yeniden yapılandırmak için olay yerinin mevcut görüntülerini kullandı.
İsrail ordusunun Hind ve ailesini taşıyan küçük araca 335 mermi sıktığı tespit edildi. Hind'in kuzeni, öldürülmeden önceki bir ses kaydında acil servis ekiplerine bir İsrail tankının yakınlarında olduğunu söylerken duyuluyordu.
Büyük olasılıkla tankın makineli tüfeğinden gelen ateş sesi, tankın yaklaşık 13 metre uzakta olduğunu gösteriyor - mürettebatın içerideki çocukları görebileceği kadar yakın.
BBC Verify bu haberi görmezden gelmekle kalmadı, cesetler bulunana kadar da haber yapmadı. Daha önce de sık sık olduğu gibi BBC, İsrail fiziksel kanıtlar nedeniyle olayı doğrulamak zorunda kalana kadar herhangi bir haber yapmaya cesaret edemedi.
BBC'nin ihbarcı gazetecisi Karishma Patel'den öğrendiğimize göre, Hind'in yardım için yalvardığı ses kayıtları ilk ortaya çıktığında editörlere haberi yayınlamaları için baskı yapmış ancak reddedilmiş.
BBC, Hind'in korkunç cinayetini internette çok gecikmeli olarak haberleştirdiğinde, tipik bir şekilde, bunu İsrail'den gelen tepkileri en aza indirecek şekilde yaptı. “6 yaşındaki Hind Receb, yardım çağrısından günler sonra Gazze'de ölü bulundu” manşeti, İsrail'i haberden çıkarmayı başardı.
Kanıtlar gömüldü
Böylece açık bir model ortaya çıkıyor. BBC de, tıpkı İsrail'in Gazze'nin kumlarında işlediği suçun kanıtlarını gizlemeye çalıştığı gibi, 15 Filistinli ilk müdahale ekibinin katledilmesini gizlemeye çalıştı - web sitesinin ana sayfasından uzak tuttu.
Haberin ilk manşeti şöyleydi: “Kızıl Haç Gazze'de sekiz sağlık görevlisinin öldürülmesine öfkelendi”. İsrail bir kez daha suç mahallinden uzaklaştırıldı.
Ancak daha sonra, sosyal medyadaki yoğun tepkiler ve haberin bir türlü yayılmaması üzerine BBC başlığı değiştirerek cinayetleri “İsrail güçlerine” atfetti.
Ancak daha sonraki haberler, İsrail'in kendi kendine hizmet eden, askerlerinin sağlık görevlilerini infaz etme hakkına sahip olduğu iddiasını vurgulamaya hevesliydi çünkü çok sayıda ölüm ve yıkımın yaşandığı olay yerinde acil durum araçlarının varlığı “şüpheliydi”.
Bir haberde, bir BBC muhabiri aynı, açıkça saçma “savunmayı” iki dakikalık bölümüne iki kez sıkıştırmayı başardı. Bir İsrail katliamının ortaya çıkarılmasını sadece “iddialara” indirgemiş, açık bir savaş suçunu ise sadece “görünen” bir suç olarak yumuşak bir şekilde geçiştirmiştir.
BBC'nin bir ambulans ekibine yönelik bir saldırıyı haberleştirirken diğer medyanın ötesine geçmeyi başarması dikkat çekicidir. Görüntüler, ABD tarafından tedarik edilen bir Apaçi helikopterinin mürettebata ve tahliye etmeye çalıştıkları genç bir aileye ateş açtığını tartışmasız bir şekilde gösteriyordu.
Ambulansta “teröristlerin” bulunma ihtimali yoktu çünkü belgesel ekibi aylardır takip ettikleri sağlık görevlileri ile birlikte aracın içinde çekim yapıyordu. Video, Gazze'deki Filistinlilerin çektiği acıları büyük ölçüde çocukların gözünden anlatan bir belgeselin sonuna yakın bir yerde yer alıyordu.
Ancak BBC, İsrail lobisinin belgeseldeki çocuk anlatıcılardan birinin Hamas yönetimindeki sivil hükümette görev yapan Gazze Tarım Bakan yardımcısının oğlu olması nedeniyle tartışma yaratması üzerine “Gazze: Savaş Bölgesinde Nasıl Hayatta Kalınır?” başlıklı bu filmi hızla yayından kaldırdı.
Toptan yıkım
18 aydır devam eden soykırımın ilk günlerinden beri ortada olan ve dile getirilmeyen gerçek, İsrail'in Gazze'nin sağlık sektörünü kasıtlı olarak parça parça söküp yok ettiğidir.
BM'ye göre İsrail'in savaşı en az 1.060 sağlık çalışanını ve 399 yardım görevlisini öldürdü -ki bu ölümler tespit edilebildi- ve Gazze'deki sağlık tesislerini harabeye çevirdi. İsrail yüzlerce sağlık personelini topladı ve birçoğunu İsrailli insan hakları gruplarının işkence odaları olarak adlandırdığı yerlerde kaybetti.
Bir doktor, Gazze'nin kuzeyindeki Kemal Advan hastanesinin müdürü Hüsam Ebu Safiye, aralık ayı sonunda kaçırıldığından beri İsrail tarafından tutuluyor. Safiye, avukatlarıyla yaptığı kısa görüşmeler sırasında işkence gördüğünü açıkladı. İsrail gözaltısında, aralarında ölene kadar tecavüze uğradığı iddia edilen bir doktorun da bulunduğu başka doktorlar da kötü muamele sonucu öldürüldü.
İsrail neden Gazze'nin sağlık sektörünü toptan yok ediyor? Bunun iki nedeni var: Birincisi, Netanyahu kısa bir süre önce Gazze'nin tamamen etnik temizliğini gerçekleştirme niyetini yineledi. Bunu da sözüm ona ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki 2,3 milyon Filistinliyi başka ülkelere yerleştirme planına uygun olarak “gönüllü göç” olarak sunuyor.
İsrail son bir aydır Gazze'ye herhangi bir gıda ya da yardım girişine izin vermezken ve ayrım gözetmeksizin Gazze'yi bombalarken Filistinlilerin Gazze'yi terk etmelerinin gönüllü bir yanı olamaz. İsrail'in nihai niyeti her zaman halkı korkutarak kaçmalarını sağlamak olmuştur.
İsrail'in Avusturya Büyükelçisi David Roet'in geçen ay gizlice kaydedilen “Gazze'de direnişe karışmamış kimse yok” şeklindeki sözleri İsrailli yetkililer tarafından sürekli dile getirilen bir temadır. Roet ayrıca İsrail'in çocuklar da dâhil olmak üzere silah bulundurmakla suçladığı herkes için “idam cezası” verilmesi gerektiğini öne sürdü.
Bu arada İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, “Hamas'ı bölgeden çıkarmayı” başaramamaları halinde Gazze'deki sivil nüfusu “tamamen yok etmekle” tehdit etti ki bunu yapacak durumda değiller.
Soykırımın şiddetlenmesi ve kendilerinin ve sevdiklerinin yok olması ihtimaliyle karşı karşıya kalan Gazze'deki sıradan insanların Hamas'a karşı protesto gösterileri düzenlemeye başlaması şaşırtıcı değil - BBC ve diğerlerinin haberleştirdiği yürüyüşler.
İsrail'in Gazze'deki hastaneleri yıkması ve sağlık personelini infaz etmesi de aynı mesajın bir parçasıdır: Güvenli bir yer yok, sığınak yok, savaş kanunları artık geçerli değil ve ihtiyaç duyduğunuz anda kimse yardımınıza gelmeyecek. Keskin nişancılarımıza, insansız hava araçlarımıza, tanklarımıza ve Apaçi helikopterlerimize karşı yalnızsınız.
Katlanmak için çok fazla
İsrail'in Gazze'nin sağlık sektörünü yok etmesinin ikinci nedeni, Batı'da bizlerin ya da en azından hükümetlerimizin ve medyamızın İsrail'in vahşetine rıza göstermiş ve her adımda aktif olarak katılmış olmasıdır. Herhangi bir aşamada anlamlı bir geri adım atılmış olsaydı, İsrail başka bir yol izlemek zorunda kalacaktı.
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy geçen ay parlamentoda, geçen yaz göreve geldiğinden beri yetkililerinden aldığı tavsiyeyi -İsrail'in halkı aç bırakarak uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiğini- ağzından kaçırdığında, Başbakan Keir Starmer'ın ofisi tarafından derhal azarlandı.
Starmer'ın muhalefet lideri olduğu dönemde İsrail'in Gazze'ye gıda, su ve elektriği soykırıma varan bir şekilde engellemesini onayladığını ve İsrail'in “buna hakkı olduğunu” söylediğini unutmayalım.
Lammy'nin yorumlarına cevaben Starmer'in sözcüsü hükümetin İsrail'in uluslararası hukuku ihlal etme konusunda sadece “risk altında” olduğu görüşünü yineledi - bu görüş İngiltere'nin İsrail'i silahlandırmaya ve Kıbrıs'taki Kraliyet Hava Kuvvetleri üssünden Gazze üzerinde yapılan İngiliz casus uçuşlarıyla istihbarat sağlamaya devam etmesine olanak tanıyor.
Politikacılarımız, sadece son 18 ayda Gazze'de değil, İsrail'in yaptığı her şeye rıza gösterdiler. Bu soykırım onlarca yıldır devam ediyor.
Üç çeyrek asır önce Batı, Filistin'in büyük bir kısmının etnik temizliğe tabi tutularak orada kendi kendini ilan eden bir Yahudi devleti kurulmasına izin verdi. Batı, 1967'de Filistin'in son bölümlerinin de şiddet kullanılarak işgal edilmesine ve İsrail'in yeni ele geçirdiği bu bölgeleri silahlı Yahudi aşırılık yanlıları tarafından kademeli olarak sömürgeleştirmesine de rıza gösterdi.
Batı, İsrail'in toprağı “Yahudileştirmek” için Filistinli topluluklara karşı yürüttüğü ev yıkım dalgalarını onayladı. İsrail ordusunun Filistinlilerin tarım arazileri üzerinde geniş “ateş bölgeleri” oluşturarak geleneksel tarım topluluklarını her türlü geçim kaynağından yoksun bırakmasını destekledi.
Batı, İsrailli yerleşimcilerin ve askerlerin Filistinli zeytinlikleri yok etmesini, çobanları dövmesini, evleri yakmasını ve aileleri öldürmesini görmezden geldi. Oscar ödüllü olmak bile yerleşimcilerin yaygın şiddetine karşı bir dokunulmazlık sağlamıyor.
Batı, İsrail'in apartheid bir yol sistemi ve Filistinlileri giderek küçülen gettolara hapseden bir kontrol noktaları ağı oluşturmasını ve Filistin bölgelerinin etrafına onları dünyanın geri kalanından kalıcı olarak izole edecek duvarlar inşa etmesini kabul etti. İsrail'in, Filistinlilerin gelecekteki devletlerinin merkezinde olması gereken topraklardaki en kutsal yerlerinden biri olan El Aksa Camii'ne ulaşmalarını engellemesine izin verdi.
İsrail 17 yıl boyunca iki milyonluk Gazze halkını kuşatırken, onları sıkı bir karneyle besleyerek çocuklarının giderek daha yetersiz beslenmesine neden olurken Batı sessiz kaldı. Gazze halkı, hapishane duvarlarını çevreleyen bölgede bir dizi şiddet içermeyen protesto başlattığında ve binlerce kişinin ölümüne ya da sakat kalmasına neden olan İsrail keskin nişancı ateşiyle karşılandığında, daha fazla silah sağlamak dışında hiçbir şey yapmadı.
Batı ancak 7 Ekim 2023'te Hamas, Gazze'nin boğucu izolasyonundan kurtulmanın bir yolunu bulup İsrail'de 24 saat boyunca tahribat yaratmayı başardığında ortak bir protesto sesi bulabildi. O günden bu yana Gazze'de aç bırakılan ve yok edilen çocukların 18 aylık çığlıklarını bastıran o tek günde yaşananlar karşısında dehşet içinde sesini yükseltiyor.
15 Filistinli sağlık ve yardım görevlisinin öldürülmesi, İsrail'in suç okyanusunda küçük bir damladır - on yıldan beri batılı başkentler tarafından ödüllendirilen bir barbarlık.
Bu soykırım Batı'da yapılmıştır. İsrail bizim soyumuzdur, aynadaki çirkin yansımamızdır - işte bu yüzden batılı liderler ve yerleşik medya bizi görmezden gelmek için bu kadar çaresizdir. Bu yansıma, ruhu olan herkes için katlanılamayacak kadar büyüktür.
HABERE YORUM KAT