İsrail küstahlığının kaynağı
Önce zihinlerimizi menfur Kara Cumartesi’nden bir gün öncesine götürelim. Dünya gündemine âcil bir haber düşüyor, dehşet görüntülerin eşliğinde. Filistin direniş güçleri İsrail’e füze saldırılarında bulunmuşlar.
İlk 8 saatte 100 tondan fazla bomba yağdırmışlar Yahudi sivil yerleşim merkezlerine. 350 ölü, 1500’ün üzerinde de yaralı var. Ölü ve yaralıların arasında çok sayıda çocuk ve kadın bulunmakta. İsrailliler panik içerisinde dünyadan yardım bekliyorlar... Bir dakika! Telaşlanmayın hemen, ne yazdığımın farkındayım. “Bizimle kafa mı buluyorsun” demeden önce, bir ân, bu fotoğrafın gerçek olduğunu düşünün ve sonra da şu soruya elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin:
İsrail’e bu tarz bir saldırı yapılsaydı eğer, dünyanın tepkisi nasıl olurdu acaba?
Amerika başta olmak üzere uygar (!) dünya ayağa kalkardı hemen.
Sadece sözlü tepki vermez, Filistin direniş hareketlerini yok etmek için âcil eylem planları üzerinde dururlardı. Yok edici savaş makinelerini alarma geçirir, olaydan sorumlu tuttukları ülkeleri başta Şam olmak üzere vurmaya başlarlardı.
Bizim medyamızda da köşeleri tutmuş karanlık kalemler, bu tepkinin, etik ağırlıklı bir tepki olduğu mavallarını okurlardı insanımıza.
İslâm Teşkilatı Örgütü, Arap Birliği ve tüm Müslüman ülkeler olayı şiddetle kınar, direniş hareketlerini mahkûm etme yarışına girerlerdi. Küresel medya, olayın arkasındaki gerekçelere terörü meşrulaştırır diye asla dikkat çekmezdi. 11 Eylül sonrası yaşananlar bu konuda net karineler sunuyor bize.
Peki, yukarıdaki senaryoda fâil ve mefûlun yerini değiştirseniz, saldırgan İsrail ve saldırıya uğrayan da Filistinliler olsa, uygar dünya yine aynı tepkiyi verir mi; ne dersiniz?
Söze ne hâcet. Kara Cumartesi gününden beri dünyanın tavırlarına baktığımızda, bu sorunun cevabının koca bir “Hayır” olduğunu görüyoruz. Vicdanını yitirmiş bir dünya sisteminden, başka ne beklenirdi ki zaten?!
Amerika, İsrail’i değil HAMAS’ı sorumlu tuttu, kâtili değil maktûlü, Hitleri değil kurbanlarını yani... Çifte standartın adı “reel politik” olalı maktûlün kimliğine bakmak ve ona göre tavır belirlemek, uygar dünyanın âdeti olmuş! Bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım, projektörü Müslüman dünyaya tutalım.
ABD’nin yaptığını Mısır da yaptı, parmağıyla HAMAS’ı günah keçisi olarak işaretledi. Mahmut Abbas denilen kukla başkan da, Filistinliler kesilirken halkının celladını selamladı, “HAMAS suçludur!” diyerek ismini ihanet listesine yazdırdı. Tarih çöplüğü bu tür lider taslaklarıyla dolu, malûm. Arap liderler vaziyeti kurtarmak için bin bir dereden su getiriyorlar. Müslüman ülkeler ise “Kraldan daha fazla kralcı olmamak” gerekçesinin arkasına sığınarak, Arap liderlerinin sessizliğini kendi sessizliklerinin örtüsü kıldılar.
Akan kan İsrailli kanı olunca çok değerli, ama, toprağa düşen kan Filistinli kanı olunca kıymeti yok, görüldüğü gibi. Çocuk masumiyeti sadece İsrailli çocuklara yakışır?! Filistinli çocuklar potansiyel terörist olduğuna göre, yılanın başını küçükken ezeceksin mantığı işbaşında. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, üniversiteler ve mâbedler dahi füzelerin hedefi ise eğer, yaşadığımız çağ ahlâkını da yitirmiştir demektir.
Bunca Filistinliyi hunharca katleden korsan Siyonist devlet, bu küstahlığının cesaretini nereden alıyor?
Bırakın diğerlerini, 1.5 milyar Müslüman’ın gözünün önünde Mescid-i Aksâ müdâfîsi bir halk yok ediliyorsa eğer, bu pervasızlığı besleyen güçlü etmenler olması gerek, değil mi? İki temel âmilde bütün sebepleri toplayabileceğimizi düşünüyorum. Birincisi, Müslüman ülkelerin yaşadığı vahdet krizi. Müslüman halkların ortak dâvaları vardır, bunların başında gelenlerden birisi de Filistin’dir. İslâm imanının hükmü de, tarihin söylediği de budur.. Coğrafî gerçekliğimiz de, halkın kalbi de bunu teyid eder.
Ama gel gör ki; Müslüman ülke liderleri, “ittifak etmemek üzere ittifak etmiş!” Siyonist devletin temel güç kaynağı işte bu bölünmüşlüğün getirdiği âcziyettir maalesef.
Ortak bir tavır alınabilseydi, bunlar yaşanır mıydı sanıyorsunuz? İkincisi de, insan hakları şampiyonluğunu dilinden düşürmeyen dünya baronlarının, mesele İsrail olunca takındığı çifte standart tavrıdır. Bu iki âmil arasında sıkışmış, nefes alamıyor Gazze...
İsrail’de 6 hafta sonra seçim var. Yahudiler, Gazze’ye yönelik askerî katliamları kahir ekseriyetle destekliyorlar.
Kim ne kadar Filistinli ezerse, seçmenin teveccühü o kadar ona yönelecek, hesap bu olduğundan, İsrail siyasetçileri de öfke kusma yarışına girmiş. Müslüman dünya âciz..
Küresel güçler de İsrail katliamına lalu ebkem. En iyi Filistinli de ölü Filistinli olduğuna göre, katliama devam!
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT