"İsrail denklemi" böyle bir şey
Suriye'deki gelişmeler gittikçe kontrolden çıkıyor. Kontrolden çıkan sadece olaylar değil gelişmeleri neye göre değerlendireceğimize dair sahip olduğumuz ölçülerimiz kontrolden çıkmak üzere. Bir vicdan sesini kaybediyor. Komplo teorileriyle İsrail korkusunun omuz omuza verdiği bir süreç yaşanıyor. Petrol zengini hanedanlar yok pahasına batıya akıttıkları petrolden kasalarına damlayan parayı da batının silah sanayini besleyen alımlara yatırırlar. Gerekçe hazır. İsrail korkusu. Her türlü baskıcı yönetimi halkına dayatan diktatörlüklerin gerekçesi de İsrail korkusudur. Bu otoriter militarist yönetimler iktidarı terkederse İsrail'e karşı memleket güçsüz düşecektir çünkü. Ülkesini İsrail işgalinden korumak için gerekirse on binlerce vatandaşını katletmekten, yüzbinlercesini işkenceden geçirmekten çekinmeyeceklerdir. Ülkenin tüm kaynaklarını savunma adına batıya aktaranlar gerçekte kendi halkına karşı örgütlenmiş bir istihbarat, özel birliklerden oluşan bir dikta rejimi kurmuşlardır. Kendi halkına karşı aslan kesilenler işgalci düşman karşısında ulusun onurunu yerle bir eden yenilgileri tattırmıştır. Bunca sene İsrail işgali altında olan topraklarından bir karışını kurtaramadığı gibi düşmanlarına karşı pahalı techizatlarla donatılmış bu ordular hiç savaşmış da değildir. En son 1967 de tadılan yenilgiyle onurları kırılan bir ulusun mensuplarının insan oluş haysiyeti her gün ayaklar altına alınmaktadır kendi devletince. Bunun da gerekçesi İsrail korkusudur. Ülkede her türlü düşünce, temel haklar askıya alınmış, hukukun üstünde keyfiliğin adı olan olağanüstü halle yönetilmesinin gerekçesini sormaya cesaret edecek bir mercii bırakılmamıştır. Ülkeyi düşman karşısında zayıf düşürecek, ihanetle eşdeğer bölücü-yıkıcı eylemlere izin verilemezdi elbette... Yıkıcı eylemleri önlemek için gözaltı süresinin yıllar sürdüğü insanlık dışı uygulamaların sorgulanması bile düşünülemezdi. Gözaltında kaybolanların, işkencede sakat kalanların çetelesini tutmak ölümü göze almak ve ihanetle damgalanmak demektir... İsrail korkusu sendromu sadece içeriye, kendi halkına yönelik işlemez. İsrail dostu büyük devletlere karşı da tiranik iktidarlarını pekiştiren, destek sağlayan sihirli bir formüldür... İlkel bir sosyalizm, katı laik uygulamalar iktidarın uluslar arası garantisidir. Bu ilkeler uygulanmayacak olursa İsrail'e kökten düşman, batı karşıtı radikal unsurlar işbaşına gelebilir bölgedeki istikrar tehlikeye girebilirdi.. Ve böylece Ortadoğuda dengeler yani barış bozulur. Muhayyel Ortadoğu barışı adına sineye çekmelidir tüm zulümleri bu coğrafyanın insanı.. Yani "gavur eziyeti"ne katlanmalıdır "gavur korkusu" yüzünden... Bu nedenle en küçük siyasal hareketlilik gerektiğinde vatana ihanetle, gerektiğinde dinden çıkmayla yaftalanır. İster seküler ister dini gerekçelerle olsun hedef kitle aynıdır: muhalif olan herkes ve özellikle İslamcılar... Ne yaman çelışkidir ki; "dinin hadimi" olmakla saltanatlarını meşrulaştıranlarla katı laik uygulamalara sığınanların hedef kitlesi aynı. İslamcılar.. Çünkü bu tehlikenin canlı tutulması hem küresel aktörler hem bölgesel denklemin odağındaki İsrail nezdinde bu dikta yönetimlerin selameti için gerekli/idi... Çoğu Ortadoğulu yönetimlere kafa tutanları bastırmak için Amerikancılık yaftası hayli iş görüyordu... Ya da tersi yönde yaftalama... 1967 yılından bu yana alınan görkemli silahları hiç biri nedense bu düşmana karşı çevrilmiş değil... Yine de yüzbinlerce kişilik ordu besleyen devletlerin yapamadığını Lübnan'da bir örgüt tek başına gerçekleştirecek ve İsrail'e yenilgiyi tattıracaktır. Coğrafya algımızın çok uzaklarına kodladığımız Ortadoğudaki son gelişmeler her şifreyi çözen hazır şablonu da alt üst etti... Bölgede en kanlı ve katı uygulamalarıyla bir çırpıda üstünü çizmeye hazır olduğumuz Suriye rejimi konusunda kafalar karışık. Vicdanla stratejik hesaplar karşı karşıya gelmiş durumda Tunus'ta, Mısır'da kükreyen "oyun kurucu" siyasetimiz Libya'da sessiz ve dahi töhmet altında. Üstelik özgürlük savaşçısı diye alkışlanan muhalifler Amerikan bayraklarından çok Fransız bayraklarıyla işgale davetiye çıkarıyor. Tunus'ta, Mısır'da kulaklara hoş gelen devrim marşlar söyleyerek meydanlara yürüyenlerin bugün neyi talep ettiklerini bile bilen yok. Apolitik devrimler çağına hoş geldiniz! Suriye'de her an yeni bir Hama yaşanmasından korkanlar vicdanları ile jeopolitik kaygıları arasında sıkışmış mütereddit durumdalar... İsrail denkleminin devreden çıktığına, artık oyun kurucu olmaya başladığımıza kendimizi tam inandırdığımız bir dönemde Suriye'ye sessiz kalmanın açmazını kim izah edebilirı Suriye çökerse İsrail karşısında son kale de düşecek korkusu muı Ya Suriyeliler çökmüşse Suriye'yi kim kurtaracakı Ortadoğuda İsrail denklemi böyle bir şeydir. Önceden sadece kendi halklarını susturma işlevi görürdü şimdilerde bizi bile susturuyor. Bunca kan dökülmesinin ardından Amerika'nın müdahalesi talep edilirse, gösterilerin ardında yabancı güçler varsa, Suriye bölünürse, Lazkiye'de hilafet ilan edilirse, Kürtler ayrılırsa, muhalefetin ardında dış güçler varsa korkusu... Tüm bunlar bölgedeki İsrail denkleminin güncellenmiş halidir.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT