İspanya UAD davasına müdahil oluyor
Maastricht Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümünden Selman Aksünger, İspanya'nın UAD'de görülen soykırım davasına müdahil olmasının ne anlama geldiğini kaleme aldı.
Selman Aksünger / AA Analiz
İspanya UAD davasına müdahil oluyor: Politik baskı artıyor
İspanya’nın, Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in soykırımla yargılandığı davaya müdahil olacağını açıklaması, Güney Afrika’nın Filistin adına başlattığı girişime destek veren ilk Avrupa devleti olması açısından büyük bir sembolik ve politik önem taşıyor.
İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, davaya müdahilliklerinin gerekçesi olarak uluslararası hukuka ve kurumlara olan bağlılıklarını gösterirken ve İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, müdahillik kararıyla "tarihin doğru tarafında olduklarını gösterdiklerini" belirtti. Bu durumda başta Almanya ve İngiltere gibi diğer Avrupa ülkelerinin İsrail’e desteğini sürdürmesi, Batılı ülkelerin Gazze’deki duruma karşı hala net bir tutum gösteremediklerini ortaya koyuyor.
Güney Afrika davasının hukuki, politik ve ahlaki ağırlığını artıracak
İspanya ve diğer Batılı devletlerin, Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davasının hukuki, politik ve ahlaki ağırlığını artırması bekleniyor. Müdahillik talebini UAD Şartının 62. Maddesi kapsamında yapan Nikaragua ve Filistin dışındaki çok sayıda ülkenin, Ukrayna’nın Rusya’ya açtığı soykırım davasında olduğu gibi UAD Şartının 63. Maddesi kapsamında müdahilliğini açıklaması bekleniyor. Bu yolla, İspanya ve diğer müdahil ülkeler, Mahkemenin soykırım sözleşmesini nasıl yorumlaması gerektiğini anlatmalarının yanı sıra, uluslararası hukukun en temel aktörü olarak bu sözleşmeden ne anladıkları, soykırım suçunu nasıl tanımladıkları ve sözleşmenin ne şekilde uygulanması gerektiği yönündeki beyanlarını sunuyor.
Bu açıdan İspanya’nın muhtemel olarak mahkemeye sunacağı beyanlarında İsrail’in Gazze’deki soykırım suçunun daha geniş yorumlanması ve özellikle sivillerin defalarca yerlerinden edildikten sonra “güvenli bölge” ilan edilen yerlerde bombalanmasının ve İsrailli yetkililerin soykırım çağrısı yapan beyanlarının daha geniş bir yorumla soykırım sözleşmesinin ihlali için yeterli şartları oluşturduğuna hükmetmesini istemeleri bekleniyor. İspanya ve müdahil olan diğer devletlerin, İsrail’in Gazze’deki “soykırım işlenmesi” suçundan bağımsız olarak ispatı bir nebze daha kolay olan “soykırımın önlenmesi” yükümlülüğünü yerine getirmediğini anlatan beyanlarıyla, Güney Afrika’nın davasına ciddi bir hukuki değer katması öngörülüyor. Birçok devletten soykırım sözleşmesinin bu yönde uygulanması hususunda gelecek beyanlar, uluslararası hukukta birincil kaynaklardan olan teamül kuralının manevi unsuru, yani opinio juris’in mahkeme tarafından tespitini de kolaylaştıracaktır.
Bunun yanında, İspanya’nın Batılı bir ülke olarak politik ağırlığı nedeniyle, İsrail’in soykırımlarının Mahkeme tarafından tespit edilmesi ve ihtiyati tedbir kararlarının ihlaline hükmedilmesi açısından davaya müdahil olması büyük önem taşıyor. Bu adım, İspanya’nın Latin Amerika’daki diğer ülkeler üzerindeki tesiri bir yana, Güney Afrika’yı desteklemeyi isteyen fakat ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin tepkisinden çekinen diğer ülkeleri de davaya desteklemeleri noktasında cesaretlendirecektir. Öte yandan Mahkemenin İspanya gibi etkili Batılı ülkelerden gelecek destekle, İsrail aleyhine vereceği kararlar sebebiyle uğrayacağı baskılardan daha az etkilenmesi düşünülüyor.
Son olarak İspanya’nın müdahilliği, diğer Batılı devletlere, inşa etmek ve korumakla övündükleri “kurala dayalı uluslararası hukuk düzeni”nin yıkılmasına karşı çıkmak adına, İsrail aleyhine açılan soykırım davasını destekleme yükümlülüklerini hatırlatıyor. Bilindiği üzere Ukrayna’nın Rusya’ya karşı açtığı soykırım davasına çoğu AB üyesi olan 32 ülkenin müdahillik talebi kabul edilmişti. Şimdiye kadar Ukrayna’nın davasına müdahil olan ülkeler arasından sadece İspanya tutarlı bir tavır göstererek Güney Afrika’nın davasına müdahil olacağını açıklarken, Ukrayna’nın davayı açmasından kısa süre sonra müdahil olan diğer 31 devletin henüz bir adım atmaması söz konusu Batılı devletler üzerindeki ahlaki sorumluluğu gün yüzüne çıkarıyor.
Müdahilliğin değişen rolü
UAD’deki davalara müdahillik yolu, yakın zaman kadar devletler tarafından çok fazla kullanılmazken, Gambiya-Myanmar ve Ukrayna-Rusya soykırım davalarından sonra çok sayıda devlet tarafından davacı devlete katkı sunma yolu olarak yeni bir anlam kazandı. Daha çok iki devlet arasındaki meselenin üçüncü devletlere sirayet ettiği davalarda kullanılan müdahillik imkanı, soykırım gibi tüm insanlığı ilgilendiren hususlarda üçüncü devletler açısından “kendi menfaatlerini etkileyen” bir sebep olarak müdahillik başvurularına kaynaklık teşkil ediyor.
Daha önce müdahillik başvuruları özellikle sınır uyuşmazlıkları ve deniz yetki alanlarına ilişkin meselelerde olurken, mahkeme bu başvuruların büyük çoğunluğunu yüksek “müdahillik” kriterleri sebebiyle reddediyordu. Ukrayna’nın açtığı davadan sonra ise Divan, başvuran 33 devletten 32’sinin müdahillik talebini kabul ederek, bu mekanizmanın “baskı oluşturma” aracı olarak kullanılmasının önünü açtı. Bu durumu fark eden Divan, 28 Şubat 2024’te müdahillik usulüne ilişkin Mahkeme İç Tüzüğündeki 81., 82. ve 86. Maddelerde değişikliğe giderek devletlerin müdahilliği “baskı oluşturma ve politik destek olarak kullanma eğilimini” dizginleme adına müdahil devletlerin bazı haklarına kısıtlamalar getirdi ve zaman bakımından daha net tarihlerin belirlenmesini sağladı.
Benzer şekilde Güney Afrika’nın davasına hukuki, politik ve ahlaki açıdan destek olmak isteyen diğer ülkelerin de müdahillik yoluna gitmesi, soykırımı çok dar yorumlayan ve soykırım kastının ispatını neredeyse imkansız hale getirecek kadar yüksek seviyede tutan Mahkemenin uygulamasının değişmesini tartışmaya açacaktır.
Güney Afrika’nın açtığı davaya ise bugüne kadar Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika ve Filistin’in resmi müdahil olma talebi UAD’ye ulaştı.
HABERE YORUM KAT