İsmet Ablak'ın yaşam mücadelesi
Sabah gazeteye geldiğimde masamın üzeri cezaevlerinden gelmiş çok sayıda mektup buldum. Erzurum H Tipi (Değişik harflerle tanımlanan cezaevlerinin ne anlama geldiğini, benim gibi deneyimli bir kişi bile anlamakta güçlük çekiyor) cezaevinden gelen iki mektup bir kanser hastasından söz ediyordu. Ergenekon davasında toplumun dikkatini çeken isimlerin hastalıkları gazetelerde yer alıyor, başka siyasi davalardan yargılanan tutukluların yaşadıkları ise gözden uzak kalıyor.
Bu iki mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ali Manaz mektubunda şunları anlatıyor:
“Bulunduğum Erzurum H Tipi Cezaevi’nde uzun bir zamandır çeşitli sorunlar yaşıyoruz. Yakın bir zamanda bu nedenle 40 gün süren bir açlık grevi yaptık. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün bizzat gelerek sorunlarımızı çözme sözünü vermesinden sonra açlık grevini sonlandırdık. Aradan üç ay geçti sorunlarımız çözülmedi.”
Zafer Üskül, Erzurum’da yaşananları bizzat yerinde görmek için gittiğinde bu konuyu onun dikkatine getirenlerden birisi olduğum için beni aradı. Tutuklu ve mahkûmlarla konuştuğunu, bunun üzerine açlık grevinin sona erdiğini anlattı. Görünen o ki, onun sözüne rağmen cezaevinde bir çözüm üretilememiş, umarım bu mektuplardan sonra yeniden konuya ilgi gösterir.
Ali Manaz’ın mektubu şöyle sürüyor: Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımızın mide kanseri olduğunu öğrendik. Bu arkadaşımızın adı İsmet Ablak’tır. Şu an hastanede yaşam mücadelesi veriyor. Hastalık kemiklerine de vurmuş. İyileşme imkânı yok deniliyor. Bu arkadaşımız 16 yıldır cezaevinde. Son yıllarda cezaevlerinde kanser vb. tedavisi olmayan ölümcül hastalıklar arttı. Hijyenik olmayan mekânlarda tutuluyoruz, yeterli, kaliteli gıda verilmiyor, sağlık sorunlarımıza özen gösterilmiyor.
İsmet Ablak arkadaşımız birkaç hafta öncesine kadar reflü teşhisiyle tedavi görüyordu. Mide kanserinin-mideyi de geçerek kemiklere vuran bir kanserin-son birkaç haftada nüksetmesi mümkün değil. Özen gösterilseydi çok önceden tespit edilebilirdi.
Ali Manaz kendilerine özel olarak kötü muamele yapıldığını söylüyor: “Bizleri bu koşullara mahkûm ederek bir çeşit ‘intikam’ olan bu anlayışın devamını Adli Tıp sürecinde de görüyoruz. Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınıp tutuklananlardan bazıları sağlık sorunlarından dolayı hiçbir zorluk sıkıntı yaşamadan salıverildiler.
Cezaevinde yıllardır tahliye edilmeyi bekleyen, bunun için çalmadık kapı bırakmayan yüzlerce hasta var. Bunlar ölüme terk edilmiş durumda. Ergenekon sanıkları için yetkilileri göreve çağıranlar, bu çağrıları diğerleri için de yapacaklar mı? Özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülere karşı sergilenen bu çifte standarda karşı dur diyecekler mi? Sözünü ettiğim kişilerin ne yapacaklarını bilemiyoruz. Ama sizden ve sizin gibi vicdan sahibi insanlardan beklentimiz var. Arkadaşımız İsmet Ablak’ın tahliye edilmesi, hiç olmazsa yaşamının kalan kısacık kısmında düzgün bir tedavi görmesi için yapabileceklerinizi esirgemeyin.”
***
Erzurum H Tipi Cezaevi’nden gelen diğer mektup da İsmet Ablak’ın durumuna dikkat çekiyor. Enes Tunç’un mektubunun bir bölümü şöyle: “Arkadaşımız her gün, her dakika biraz daha erimekte, ölüme yakınlaşmaktadır. Doktorların kurtuluşu yok, olursa da mucize olur dediği arkadaşımız öyle anlaşılıyor ki kabullenmesi zor da olsa, boğazımıza bir yumruk gibi inip insafsız bıraksa da bizleri, son günlerini yaşıyor..
Bu son günlerini ailesiyle geçirmesi, sevenlerinin başucunda olması gibi insani bir talebimiz ve sizlerden, yetkililerden vicdanlı olan, evlat sahibi olup olmadığı fark etmeksizin insan olan herkesten 16 yıldır cezaevinde olan ve ölümle pençeleşen arkadaşımızın durumuna ilgi göstermesini istiyoruz. Çok haksızca tutulduğu, dilini, kültürünü yaşamak istediği için gencecik yaşında 16 yıldır hapiste tutuldu. Gençliği, hayatı elinden alındı. Bari son günlerini ailesinin ve sevenlerinin yanında geçirmesine izin verilsin.”
Adalet Bakanı’nın, Zafer Üskül’ün ve cümle ilgilinin dikkatine.
RADİKAL
YAZIYA YORUM KAT