İslâmî İlimlerin Arap Diliyle Öğretimi
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVU) ve Yalova Üniversitesi’nin işbirliğiyle hazırlanan ve üç gün sürecek “Arapça Konuşulmayan Ülkelerde İslâmî İlimlerin Arap Diliyle Öğretimi: Tecrübeler, Beklentiler ve Zorluklar Uluslararası Sempozyumu” dün başladı.
Sempozyumun ilk günü dün Yalova Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi’nde gerçekleştirildi. İkinci ve üçüncü günü ise FSMVU Topkapı Yerleşkesi’nde gerçekleştirilmektedir. Konuyla ilgilenenlerin dünyanın farklı ülkelerinden gelen uzmanların sunumlarını kaçırmamaları gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bu tarz bir sempozyum bildiğim kadarıyla ilk kez gerçekleştiriliyor.
Geçen ay bu köşede “Arapça ilahiyatlar” ve “Arapça olmadan âlim olunamaz mı?” başlıklı iki yazı yayımlamıştım. O yazılara gelen olumlu tepkilerden bu konunun önemsendiğini söyleyebilirim. Bu köşeyi takip edenlerin hatırlayacağı üzere o yazılarda Arapça’nın önemi ve vahiyle olan ilişkisini, tarih süreci içinde ortaya çıkan İslâmî ilim disiplinlerini ve bu disiplinlerin kavramsal dünyasıyla dilin bağını anlatmıştık.
Müslüman kültürün dayandığı anlam dünyasının Kur’an ve Sünnet’ten neşet ettiğini, bu ikisinin de ancak dilin imkânları ile anlaşılabildiğini özetle belirtmiştik. Vahiy, dil ilişkisi ve bunun hayata aktarılmasından ortaya çıkan toplam hâsıla Müslümanların ortak kültürünü oluşturur.
Arapça’nın tarihsel sürecinin izini takip edenler; Müslümanların zayıfladığı zaman ve mekânlarda Arapça’nın da zayıfladığını, Müslümanların güçlü modeller kurup medeniyetler inşa ettiği dönemlerde ise dilin de güçlendiğini göreceklerdir. Dilin, siyasetin, kültürün beraber zayıflayıp ya da güçlendiği bir vakıadır.
Merak edenler için bu uluslararası sempozyumun hangi konular üzerine eğildiğini aktarayım:
Vahye dayalı ilimlerin orijinal dili Arapça ile öğrenmenin faydalarını ve Arap dilinden başka bir dille öğrenmenin handikaplarını.
Ana dili Arapça olmayanlara İslâmî ilimleri Arap diliyle öğretmenin teknikleri, her derste işlenecek konuların seçilmesi, konularda aranan nitelikler ve bu niteliklerin Arap ülkelerinde işlenen konuların niteliklerinden ayırt edilmesi.
Arap olmayan ama İslâmî ilimleri Arapça öğreten Pakistan, Hindistan, Bangladeş, Malezya, Nijer gibi ülkelerdeki üniversitelerden gelen uzmanların kendi üniversitelerinin kurumsal tecrübelerini aktarımlarını. Bundan maksat o ülkelerde edinilmiş tecrübeyi Türkiye’ye taşımanın yollarını görebilmektir.
Yine muhtelif ülke ve kurumlarda bu alanda uzun yılların birikimi olarak çeşitli deneyimler kazanmış öğretim üyelerinin kişisel tecrübeleri. Bu bağlamda biz de Pakistan ve Malezya tecrübelerimizi siz bu yazıyı okuduğunuzda ele alıyor olacağız.
Bu programı tertipleyen kadrolar dili Arapça olmayan ülkelerde İslâmî ilimleri Arapça öğretme tecrübesinin yaygınlaştırılmasını hedeflemekteler. Özellikle de ülkemizde çok sayıda Arap ülkelerinden âlim, akademisyen ve aydının bulunduğu bir vasatta bunu yaparak İslâmî eğitimin ve bu eğitimden mezun olacak kadroların seviyesini yükseltmenin yollarını aramak amacındalar.
Irak, Suriye, Yemen ve Mısır gibi ülkelerde İslâmî eğitim ya tamamen ya da kısmen durdurulmuş durumdadır. Müslümanlar bu boşluğu doldurmak zorundadır. İslâmî eğitimde ınkıtanın oluşmaması için güvenliğin olduğu coğrafyalarda kaliteli ve derinlikli eğitim kurumlarının kurulması elzemdir. Bu meyanda Türkiye dünyanın dört bir tarafından talebe ve hocaların buluşacağı önemli bir adrestir.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT