1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. "İslami Hayatta Kadın ve Erkek" Semineri
İslami Hayatta Kadın ve Erkek Semineri

"İslami Hayatta Kadın ve Erkek" Semineri

İrşad’da bu hafta “İslami hayatta kadın erkek dayanışması ve sorumluluğumuz’’ konusu tartışıldı.

14 Mart 2011 Pazartesi 05:42A+A-

Almanyada faliyet gösteren İrşad kitapevinin bu haftaki seminer konusu, ''İslami hayatta kadın erkek ilişkisi ve sorumluluğumuz ''du. Semineri Asiye Türkan hanımefendi sunarken, yönetici Feride Soysal hanımefendiydi.

Feride soysal, giriş konuşmasının selamlama bölümünü geçtikten sonra şunları söyledi, '' İki insan arasındaki en zengin ilişki, ailenin temelini oluşturan kadın ve erkektedir, zira her şeyden önce dinde kardeş, zorluklarda destek ve dünyada eştirler. Evlilik ya Cennet bahçelerinden bir bahçe yada cehennem çukurlarından bir çukurdur, bu bahçeyi ve çukuru inşaa etmek çiftlerin elindedir, Allahın istediği gibi kurulan bir yuvada saadet, mutluluk olurken, sadece nefisleri tatmin için kurulan yuvalar malesef hüsranla sonuçlanıyor. Hepimiz Ademin çocuklarıyız kadın ve erkek biribirinin rakibi değildirler ve ancak biribirini tamamlayanlar olmalıdırlar, Peygamberler ve eşleri her konuda en güzel örneklilik teşkil ederken malesef çoğu konuda olduğu gibi aile ilişkilerindede müslümanlar sınıfta kalmışlardır. Vahyin ilk muhatabı olan Allah rasulu örnek alınmadıktan sonra ailelerde mutluluk aramak abesle iştigaldir çünkü eğri bir cetvelden nasılki doğru bir çizgi cıkması beklenmezse, doğru bir cetveldende eğri bir çizgi çıkmaz. Mutsuzlukların başında dosdoğru bilgi eksikliği ve yanlış insanları örnek alma vardır. Umut ederimki, artık insanlar vahyin ışığında Allahın Rasulunu örnek alırlar ve hem kendilerini hemde ailelerini vahye inşa ettirirlerki hem bu dünyada hemde ahirette mutlu olurlar '' dedikten sonra mikrofonu sunusunu yapması için Asiye Türkan hanımefendiye verdi.

Asiye Türkan sunusu PowerPoint destekli yaparken şunları söyledi '' Esselamüaleyküm, selamlama muhabbetin çoğalmasına, sevginin çoğalmasına sebeb olur bundan dolayıdırki selamı ve duayı asla hafife almamalıyız, Rabbim bizlere hayırlı ilimler nasip etsin, her konuda hayırlı şeyleri Rabbimizden istemeliyiz, ilminde hayırlısı olmalı bazı ilimler vardırki İnsanın başına bela olur. İmanımız Rabbimizin tarifine uymalıdır, Rabbim bizleri, Rabbini bilen ve onun hoşnut olduğu kullarından eylesin''

Asiye Türkan şöyle devam etti. "İslam öncesi ve şimdiki zamanda kadına nasıl bakılıyor ?, kadına kim ne kadar değer veriyor? Acaba bu gün kadın, Allahın koyduğu yerdemi? Modern dünyanın kadına özgürlük adı altında verdiği değer (!) gerçekten kadının hak ettiği değer mi? aile içi ilişkilerimiz nasıl olmalı? Sorumluluklarımız nelerdir? Eşler arasındaki huzursuzluğun nedeni nedir? İşte bu gün bunları konuşacağız.

İlk olarak yahudilerin kadına vemiş olduğu değere(!) bir bakalım, yahudiler dualarında şöyle derler '' Irklarının anneden belirlendiğini düşündükleri halde, her sabah şöyle dua ederler Ezeli ilâhımız! Kainatın kralı! Beni kadın yaratmadığın için sana hamd olsun'' diye dua etmesi yahudi ırkının kadına bakış açısının nasıl olduğunu sergilemektedir.

Hiristiyanlarda ise '' kadın kötülüğün, şeytana uymanın, ayartıcılığı temsil etmektedir. Karı koca beraberliği bile günahların en büyüğü. Aziz Augusten'e göre "Bir adamın karısı ile bir fahişe arasında fark yok..."Bugün katolik kiliselerinde evlenme merasimlerinde papazın okuduğu dua şöyledir: "Günahla düşmüşüm annemin karnına, günah işlemiştir bana annem gebe kalırken..."

Batı medeniyetinde Eski yunan düşüncelerini temel alır. Yunanlı ; kadına köle mualmelesi yapardı, kadınları istedikleri zaman dövme hakkı vardı, dahası karısını başka birine hediye etme hakkına sahipti. Kadına miras da yasaktı...En büyük hakaret ise "kadın" diye hitap etmekti. Bütün rezilliklerin başı kadındı... Yunan düşünürlerden Hesiodos: " Zeus kadınları baş belası olarak yarattı. O kadınlar ki işleri güçleri kötülüktür." Yunanlı kadını o kadar kötü olduğuna inanmıştı ki, erkek erkeğe evlilik ve homoseksuellik normalleşti...

1558: Kadının batıda insan olup olmadığı tartışıldı ve karar; "sırf erkeğe hizmet etmek için yaratılmış bir mahluk"

1882: İngiliz anayasasında "kadınlar vatandaş değildir" maddesi.

Kral 8.Henri incili okutmayı kadınlara yasakladı.

1946: Fransa- İtalya seçme seçilme hakkı verildi.

1971 : İsviçre'de seçme seçilme hakkı verildi.

 5 Aralık 1934: Türkiye de seçme seçilme hakkı  

Peki ya doğuda kadına nasıl bakılıyor? Sanırım iki örnekle açıklasak yeterli; Bir televizyon kanalında spiker bir beye soruyor;

Niçin iki evlendin?

Adamın cevabı çok ilginç diyorki '' İki evlenmesem bu çifte kim gidecek, bu çocuğa kim bakacak, bu çubuğa kim gidecek, zevatı kim sulayacak, inekleri kim sağacak...

Bir diğer erkekde şöyle diyor " İki kızımız vardı, sattık onları...

İşte doğudada kadına bakış böyle malesef, aslında ister doğu, ister batı, ister İslam harici inançlar kadına hak ettiği değeri vermekten acizdirler, çünkü ancak kadınıda erkeğide yaratan Allahımız yarattıklarının hak ettikleri değeri verebilir.

İslam harici topluluklarda kadına dişiliğinden dolayı değer verilir ve kadının kişiliği ön plana çıkmaz, bu yüzden erkekler üstün gibi gösterilir. Oysa kişilerin ellerinde olmadığı şeylerden dolayı nasıl üstünlük yada eksiklik olabilirki? kişiler nasılki kimden ve nerde doğacağını, hangi ırktan hangi renkten doğacağını seçemedikleri gibi, kadınmı erkekmi doğacaklarınıda seçemiyorlar, seçme ve seçilme hakkı verilmeyen konularda üstünlük ve eksiklik olamaz. Bana Rabbim tekrar dünyaya gelme şansı verse ve sorsa ne olarak gelmek istersin diye, yine Rabbime kadın olarak göndermesini rica ederim, nasılki ırkçılık çirkinse, kadın erkek ayırımıda en azından o kadar çirkin ve haksızlıktır. Allah katında sorumluluklarda her iki cinste eşittir çünkü cinsiyet bedenlerle ilgilidir ruhların cinsiyeti yoktur, huzuruilahiyede ruhlarımız sorgulanacaktır.

Allahımız kadınada erkeğede sorumluluklar vermiştir, sorumlulukları bilen eşler mutlu olurlarken rasgele diyenler malesef huzursuz oluyorlar, fıtratı bile ciddice dikkata alanlar mutlu olabilirlerken, ancak mutsuzluk için özel gayret sarfedenler hak ettikleri gibi mutsuz oluyorlar. Eşler arasındaki fark ancak olsa olsa ayakkabıdaki farklılık kadardır nasılki sağ ayakkabı sola, sol ayakkabıda sağ ayağa olmazsa işte fark ancak bu kadardır, peki sağ ayakkabıyı sol ayağa giyersek ne olur? Hem sağ ayakkabıya hemde sol ayağa zulum etmiş olunurki bundan dolayı her şey Allahın koyduğu yerde ancak zulme uğramaz, ceylan derisini kurta giydirmek hem deriye hemde kurt'a zulümdür.

Evlerimiz huzur bulacağımız dinlenme yerleri olmalıdır. Günümüz müslümanlarının bir kısmı belkide bazı sahabelerden daha çok bilgiye sahip olduğumuz halde huzursuz oluşlarının nedeni şundandır. Dinin bazı kurallarını dikkate almayarak işine gelenleri dikkate almaktır, ilim, anlayış, iman kavramlarını tam yerine oturtamamaktır, Allah kul ilişkisini ve kul kul ilişkisini tam olarak bilememektir.

İslamda kadını, kadınıda erkeğide yaratan rabbimiz şöyle tarif ediyor.

 " Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.İyiliği emreder, kötülükden alıkorlar. Namazı dostoğru kılar, zekatı verirler. Allah'a ve Rasulüne itaat ederler.İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe 9/71)

 " Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaakâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkeklerle Allah'a derin saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokca anan erkeklerle Allah'ı çokca anan kadınlar var ya ,işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır." (Ahzab 33/ 35)

"Erkek ve kadın, mü'min olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükafatlarını, elbette yaptıklarının en güzeliyle veririz." (Nahl 16/97)

Toplumda gerçek huzur istiyorsak bunun için önceliği evlerimize vermek zorundayız. Cenab-ı Hak; " Kendileriyle huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (Rum 30/ 21) Cenab-ı Allah bu ayetin ancak düşünen bir toplum için ibret olacağını söylemiştir. Tarihin hiçbir aşamasında aile bir kenara bırakılarak huzur bulunamamıştır. Ne zaman ki aile hafife alınmış, mutsuzluklar olmuş ve toplum içten içe çürümüştür. Şu an aileden en çok uzaklaşıldığı, ailenin önemini yitirdiği, evliliklere "çantada keklik" düşüncesiyle bakıldığı, böyle olmadığını da her kavga sonunda soluğun mahkemelerde alındığına herbirimiz şahidiz. Bunalımların, deprasyonların bol olduğu, insanların intihar ettiği günümüzde ailenin dinlenme ve huzur yeri olmasına ne kadar muhtacız. Halbuki Cenab-ı Allah: "Allah size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı" (Nahl suresi 16/18) buyurmamış mıydı?

İnsanların yaşantılarındaki huzur bulmaları ancak Yaratanın kurallarına uymaktan geçer, bundan dolayıdırki Rabbimizin vahyini çok iyi anlamalıyız ve evimizdeki huzur, diğer evlere ve eşlere örnek temsil etsin, her mahalle ve sokakta birer muhammedi örnekler olmalıdırki tüm şehir huzurlu olsun, şehirler huzurlu olunca ülkeler huzurlu olur.

Soru ve cevap bölümünden sonra haftaya bir başka sunuda buluşmak dilekleriyle seminer sona erdi.

Haber: Lokman İhtiyar

HABERE YORUM KAT