1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. “İslami Hareketlerin Paradigma Arayışı” sempozyumu devam ediyor
“İslami Hareketlerin Paradigma Arayışı” sempozyumu devam ediyor

“İslami Hareketlerin Paradigma Arayışı” sempozyumu devam ediyor

İnsan ve Değer Hareketi tarafından Malatya’da 21-24 Ağustos tarihleri arasında planlanan “İslami Hareketlerin Paradigma Arayışı” sempozyumunda 2. gün geride kaldı.

23 Ağustos 2024 Cuma 00:50A+A-

HAKSÖZ HABER

Malatya İnönü Üniversitesi İlhan Akıncı KYK Yurdu’nda İslami Hareketlerin güncel meseleleri ve yeni paradigma arayışlarının ele alındığı ve Türkiye’nin bir çok ilinden gelen katılımcının ilgiyle takip ettiği sempozyumun açılışı Kur’anı Kerim tilaveti ile başladı. Selamlama konuşması için kürsüye gelen İnsan ve Değer Hareketi Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Şengöz:

zekeriyasengoz.jpg

Alemlerin rabbi olan Allaha hamd, Peygamber efendimize, onun ehl ve eshabına selat ve selam olsun. Davetimize icabet eden tüm misafirlerimize hoş geldiniz, diyorum. Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.

Konuşmama başlarken öncelikle İslami Harekete gönül veren, bu mücadele içinde bulunan, bu mücadelenin gelişmesi için canlarından ve mallarından fedakarlık eden, bütün mücadele insanlarını ve İslami Hareket içerisinde bulunan siz değerli kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum.” Diyerek konuşmasına devam eden Şengöz: “Çok farklı yöntemler deneyen İslami Hareketlerin süreç içerisinde yaşadıkları değişim ve dönüşümün sağlıklı bir değerlendirilmesinin yapılması, İslamı asrın idrakine sunma iddiası ve çabasının ilmi ve pratik boyutlarının ve bu ümmet neden bu hale düştü, sorusunun cevabının doğru bir şekilde tespit edilmesi” gerektiğini belirterek: “Gençlerle bağ kurmada ve kadınların gücünden daha fazla istifade etmede” zaaflar yaşandığını belirtti.

“Tüm İslami yapıların kendi aralarındaki rekabeti terk ederek ortak hedefler etrafında kenetlenmesi, şeffaf ve hesap verebilir olması, kendi kaynaklarını şüphe ve şaibeye mahal bırakmayacak şekilde oluşturmaları gerektiğini belirterek; iletişim imkânlarının daha etkin bir şekilde kullanılması ve halkın haklı taleplerinin yanında durulması gerektiğini” dile getiren Şengöz; “Unutmamalıyız ki, dünyayı yeşertecek tohum, Müslümanın yüreğinde duruyor.” Diyerek sempozyumun hayırlara vesile olmasını diledi.

tahakilinc.jpg

Sempozyumun ikinci konuşmacısı Taha Kılınç “İslam Dünyası ve Müslümanların Durumu” başlığı çerçevesinde özetle: “Ümmet denen olgudan söz edince birileri sanki çok ütopik, gerici, iptidai bir şeyden söz ediyormuşuz gibi tahfif edici bir yaklaşım söz konusu. Bu yıpratma çabası çok bilinçli bir şekilde sürdürülüyor. Ortadoğu bataklığı vb. tanımlamalar özellikle yapılıyor. Özellikle gençleri bu hususta bilinçlendirmeliyiz. Kur’an’da ismi geçen peygamberlerin tümünün mücadele sahası Ortadoğu coğrafyasıdır. Dolayısıyla, ortadoğu coğrafyası bu boyutuyla peygamberler coğrafyasıdır. İsrail’in ismi çalıntı, toprağı çalıntı, bayrağı çalıntı… Çoğrafyamızı ve bu coğrafyanın kalbi olan Kudüs’ün tarihini iyi öğrenmeli ve çocuklarımıza da öğretmeliyiz.”

“Hz. Peygamber üzüntüden (hazen) Allah’a sığınırdı. Üzüntü çok kötüdür. İnsanı önce umutsuz, sonra hareketsiz bırakır. Umudumuzu diri tutmalıyız. Moğol istilaları dönemlerinde yazılan eserlerde kıyamet vurgusu çok yapılmıştır. Oysa bu istilalardan kısa bir süre sonra Kudüs fethedilmiş, Osmanlı kurulmuş. Umutsuzluğa ve üzüntüye esir olmamalıyız.”

“Osmanlı bakiyesi bir ülke olan Türkiye’de artan islam düşmanlığı furyasını ciddiye almalıyız. Orta vadede inanç temelli / ideolojik bir çatışma kaçınılmaz görünüyor. Gelecekte çocuklarımızın nasıl bir ortamla karşılaşacaklarını kestiremiyoruz. Onlara islamı iyi anlatmalıyız. Bilinçli ve donanımlı bireyler olmaları için büyük bir gayret ortaya koymalıyız.” Diyerek konuşmasını sürdüren kılınç, Gazze’den ne öğrendiğimizi 5 madde de özetledi.

1.              Gazze, bütün dünyada bir diriliş ve muhasebeye vesile oldu.

2.              İsrail kadir-i mutlak değilmiş, yaşadığı acz ve zafiyet bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.

3.              Boykot çok etkili bir güç, elimizdeki bu imkanı daha etkin ve kalıcı hale getirmeliyiz.

4.              Örgütlü ve açık bir islam düşmanlığı var. Buna kafa yormalıyız.

5.              Çok fazla çalışmalıyız. Bu yürüyüşümüzle hiçbir menzile ulaşamayız. Diyerek konuşmasını tamamladı.

halisaydemir.jpg

Sempozyumun birinci günün son konuşmacısı Prof.Dr. Halis Aydemir “Gazze, İman Mektebi ve Direniş Modeli” başlığı çerçevesinde: “ İsrail’in kuruluşu; Batı’nın “yersiz yurtsuz bir halkı, sahipsiz halksız bir yurda yerleştireceğiz” şeklindeki şeytani yaklaşımı sonucunda gerçekleşti.Toprakların uluslar arasında bölüşülmesi anlayışı İslami değil. Allah bazı toprakları bazı milletlere mi tapuladı? İslam noktai nazarında Mülk tümüyle ve sadece Allahındır. Şeytanların asıl mücadele ettiği kişiler Allaha gerçek anlamda kulluk etme çabasına sahip olan kişilerdir. Etnisite, madde, kariyer peşinde koşanlar, Allaha gereği gibi kul olamazlar. Sınanmak ve İslam düşmanları tarafında baskı ve zulüm görmek bu hayatın doğasında var. Birçok hakkı güvenceye alma iddiasındaki uluslararası kuruluşlar Gazze’de en temel hakların ihlal edilmesine ses çıkarmıyor. Bu azgın islam düşmanları hakkımızda asla iyi şeyler düşünmezler. Allahın dinini ritüellere formaliteler indirgedik. Aşkımızı tıpkı Yahudiler gibi dünyaya yönelttik. Fikir ve düşüncelerimizi Gazze üzerinden yeniden resetlememiz ve güncellememiz gerekiyor.” Dedi.

vahdettinisik.jpg

Sempozyumun ikinci günü Doç.Dr. Vahdettin Işık’ın “İslami Hareketlerin Yeni Paradigma Arayışı” konulu sunumuyla başladı. Işık: “Bin dört yüz yıllık müktesebatla ilişkilerimizin sabite ve değişkenler boyutuyla muhasebesinin yapılması gerekiyor. Yeni ve değişen bir dünya ile karşı karşıyayız. Son 150 yıllık tecdid, ihya ve ıslah çabaları bu yöndeki sorulara sağlıklı cevaplar üretme çabasıyla geçti. Gazze işte bu süreçteki yeniden ayağa kalkma ve silkinme çabamızın bir ürünüdür.

İhvan-ı Müslimin kendi programını

1. İlim geleneğine sahip çıkacağız ama medrese hareketi olmayacağız

2. İslamın irfani boyutunu canlandıracağız ama tarikat olmayacağız

3. Gençleri kuşatacağız ama sokak hareketi olmayacağız, şeklindeki üç esas üzerinden şekillendirdi.

Bu çabalar bizleri yüz yıl taşıdı, bunlar arızi şartlarda ortaya konmuş programlardı, çünkü Müslümanların devleti yoktu. Yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var, mevcut anlayışımızla bir patinaj yaşıyoruz.

İslamcılık; 19.yy şartlarında karşılaşılan durumu anlama ve buna göre yol belirleme çabasıdır. İçimizdeki zaafları tamir, tadil ve ıslaha tabi tutarak dışarıdan gelen meydan okumalara cevap verme çabasıdır. Bu boyutuyla İslami Hareket ne gelenekçi ne de modern bir hareket olarak üç teklif yaptı:

- Dışarıdan gelen meydan okumalara karşı antiemperyalist bir duruş

- Parçalanma ve ihtilaflara karşı ittihadı islam

- Tecdid ve ihya çabası

Yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ifade eden Işık, bu yeni durumu 12 maddede özetledi.

1. Yaşadığımız dünyanın birinci sorunu sabitesi olmayan bir dünya olmasıdır.

2. Mutlak öznellik. Bu anlayış, insana ait tüm değer ve sabiteleri tehdit ediyor.

3. Geleneksel aidiyetlerin tamamıyla bağların çözülmesi

4. Bilgi kaynaklarının dijitalleşmesi büyük bir otorite boşluğu ve denetimsizliğe sebep oluyor.

5. Mezhepçi tavırlardaki artış.

6. Sınıfsal farklar ve adaletsizliklerin normalleşmesi ve buna yönelik tavırların azalması

7. Ulusalcılık dalgası

8. Devletle olan ilişkilerimiz değişti. Ya tümüyle eklemlenme ya da kökten muhalefet şeklindeki tavırlar ifrat ve tefrit sarmalında gidip geliyor.

9. Yaşlı nüfusun artması. İslami Hareketlerin yaşadıkları tecrübeyi gelecek nesillere aktarması için gençleri mutlak şekilde oluşturdukları yapıların karar mekanizmalarına dahil etmeleri gerekir.

10. Göçler. Yeryüzü ölçeğindeki göçlerin sayısında ve hızında büyük bir artış var. Göçler, melez kimlikler oluşturuyor. Bu olgunun daha derin bir şekilde analizinin yapılması gerekiyor.

11. Küresel emperyalizmin bölgemizdeki üssü; İsrail’dir. Bölgeye dair tüm plan ve programımızı bu gerçekliğin farkında olarak yapmalıyız.

12. Bütün bunları aşmak için entelektüel bağımlılığı aşmamız lazım. Bilgiyi değerden ayırmayan bir müfredata ihtiyaç var. Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunu eğitim sistemidir.

Değerli kardeşlerim, vardığımız hükümlere uygun ameller icra ederek şahitlik etmemiz gerekiyor. İslamlaşma söylem değil, şahitliktir. Bir hayat teklifidir. Örgütlü, tanımlı, stratejisi bellidir. Tv’lerde, şurda burda konuşmakla yetinenler, dini tüketiyor, nesneleştiriyor.

nevzatbirisik.jpg

İkinci konuşmacı Nevzat Birışık “Müslümanların Son Dönem Siyaset Tecrübesi” başlığı çerçevesinde; “Modern devletlerin hayatın tüm alanlarını kuşattığını (skopi), İslam’ın salt uhrevi değil, aynı zamanda dünya işlerini de düzenleme talebi taşıdığı için Müslümanların siyasete bigane kalmamaları gerektiğini” belirtti.

Batı demokrasisinin gelişim seyri, İran, Mısır, Tunus, Cezair ve Türkiye’deki demokrasi tecrübelerini anlatarak konuşmasını sürdüren Birışık, sonuç ve öneriler kısmında; “din, insan, İslamın amacı, İslamcıların amacı, sürdürülebilir bir dünya, gençlerin eğitimi, sivil siyaset, müteşebbis ve teknolojik gücün geliştirilmesi, siyasete katılım esnasında riayet edilecek dini ve ahlaki kurallar…” çerçevesinde görüş ve düşüncelerini dile getirdi.

haliduveysi.jpg

Günün son programı Halid el Uveysi’nin “Aksa Tufanı” çerçevesinde Batı destekli İsrail’in sınır tanımaz vahşeti karşısında Gazze’deki destansı direniş anlatıldı.

Program Cuma günü; Ramazan Kayan “Endülüs’ten Gazze’ye Müslümanların Var Olma Mücadelesi”, Mehmet Güney “Türkiye’de İslami Hareketlerin Serencamı”, Abdurrahman Ateş “İslami Hareketlerin Temsiliyet Sorunu”

malatyakonf2.jpg

Cumartesi günü; Hamza Ünal “İslami Mücadelede Gençliğin Rolü”, Ayhan Ercüment “Değişen Din Algısı ve Gençlik”, Halik Han “Gençliğin İslami Harekete Katılımı” konularının sunumuyla sona erecek.

HABERE YORUM KAT

4 Yorum